Kayıp Cennet Derken Abartmıyorlardı: Kaleköy-Simena

    Kaş tatilinde yapılan günübirlik turlarda yarım saat uğranılan Kaleköy, kesinlikle bundan çok daha fazlasını hak eden bir garip ‘kayıp’ yer. Geçmişi, doğası, fantastik filmlere konu olabilecek manzaraları ile Türkiye’de görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Bu sebepten ötürü, geçtiğimiz yıl Kaş’tan kalkan teknelerle geldiğim Kaleköy’e beş günlük bir tatil için gidiyorum yeniden. Kayıp cennet derken abartmıyorlarmış sahiden.

    Eskinin Simena’sı Şimdinin Kaleköy’ü

    Eski adıyla Simena, günümüzde ise Kaleköy olarak adlandırılan bu kayıp yer, Antalya’da Kaş ile Demre arasında kalan antik bir Likya kenti. Geçirdiği depremler sonucu kara bağlantılarının birçoğunu kaybederek ada konumunu alan Kaleköy’de Likya dönemine ait kral mezarları, lahitler, batık şehirler bulunuyor. Tablo böyle olunca kendimi Yüzüklerin Efendisi’nde hissetmem çok normal.

    Kaleköy’e Nasıl Gidilir?

    Türkiye’nin en zor ulaşımlı yeri olarak ilan edeceğim Kaleköy’e ulaşmak öyle kolay değil. Antalya’ya bağlı olup da Antalya merkeze 200 küsur kilometre uzaklıkta olan ailenin özgür çocuğu resmen. Kaleköy’e gitmek için gideceğimiz en yakın kara bağlantısı Üçağız. Hedefimiz olan Üçağız’dan sonra Kaleköy’e devam eden bir kara yolu olsa da hem yolları kötü hem de yol bittikten sonra yürüyerek devam etmek gerekiyor. Bu yol, ‘Likya Yolu’ üzerinde bulunuyor ve Likya çıkarmasının 1. etabını oluşturuyor. Macera sevmeyenler için, Kaleköy’de kalınan tüm hoteller tekne ile Üçağız’dan ücretsiz olarak karşılama imkanı sunuyor.

    Uçak ile; Uçakla geliyor olsak bile kara ve deniz yolu ulaşımını da yaparak bir günde üç farklı ulaşım aracı kullanmak gerekiyor. İster Antalya, ister Dalaman hava alanı kullanılabilir fakat ilk tercih Antalya olsun. Çünkü hava alanlarından indikten sonra yapılan kara yolu yolculuğu Antalya’dan bir nebze olsun daha kısa sürüyor. Bu noktada hava alanından araç kiralamak mantıklı olabilir. Şayet araç kiralama tercih edilmediyse hava alanından Fethiye ya da Antalya otogarına giderek Üçağız minibüslerine binilmesi lazım. Uçakla yolculuk dahi yaklaşık 7-8 saat sürüyor hal böyle olunca.

    Araba ile; Neredeyse uçak ile başa baş geldiği için kara yolunu seçmek uçağa göre mantıklı olabilir. İstanbul’dan yola çıkılacaksa İDO ile Bandırma’ya gelerek Denizli-Manisa güzergahı üzerinden Fethiye yolu takip edilir ve Üçağız’a varılır. Bandırma’dan Üçağız’a gitmek yaklaşık 700 km sürüyor. 9 saatlik bir yolculuk sonrası Üçağız’a varıldığında buradan binilen teknelerle 5 dakika sonra Kaleköy’e varılıyor. Arabayı Üçağız’da rahatlıkla bırakabilmek de büyük avantaj…

    Kaleköy’e Ne Zaman Gidilir?

    Sıcağı seviyorsan, ya da şöyle diyelim; sıcağı o kadar seviyorum ki Antalya’da yazın erimek mi, bu benim hobim diyorsan sana güle güle. Sıcağı sevmeyenler kulübü mütevelli heyeti olarak Kaleköy’e eylül-ekim ya da mayıs ayında gidilmesi iyidir, bana güvenin.

    Kaleköy’de Gezilecek Yerler

    Simena Kalesi: Kaleköy’ün sembolik yerlerinden biri Simena Kalesi. Şahane bir gün batımı manzarasına sahip Simena Kalesi’ne gitmek için antik taş yoldan tırmanmaya ve merdivenlerden çıkmaya başlıyoruz. Yol boyunca sağımıza solumuza dikkat ederek yürüyünce gizli mağaralar ve oyuklarla karşılaşıyoruz.

    Bir tarafı enfes Kekova manzarasına, diğer tarafı kral lahitlerine bakan Simena Kalesi, M.Ö. 4. YY’dan günümüze kadar korunmuş tek kale olma özelliğine sahip. İçerisindeki 300 kişilik tiyatro alanı ile Likya tarihini fotoğraflamak muazzam bir duygu.

    Simena Kalesi’ne çıkış 10 TL. Müzekart ve Maksimum Kart geçerli. 19.00’dan sonra kaleye çıkışlar ise ücretsiz. Bu da size ablanızdan güzellik.

    Batık Şehir: Kaleköy’ün hemen karşısında bulunan Batık Şehir, kısa bir tekne yolculuğunun ardından kapılarını açan fantastik bir yer. Kıyı şeridi boyunca ilerlerken görülen merdivenler, kayıkhaneler ve suyun altındaki liman, burada bir zamanlar nasıl bir hayat yaşandığını merak ettiriyor insana. Likyalılar güzel yaşamış; bu manzaralara şahit olduktan sonra buna emin oldum.

    Batık Şehir’de gezerken deniz molası vermek için Tersane Koyu‘na uğruyoruz. Burada denize girilen tek yer bu koy. Kumluk bir sahil var ve Bizans Dönemi’ne ait kilise apsisini bünyesinde barındırıyor.

    Batık Şehir’e gelmek için tek yol tekne. Kaş’ta kalanlar günübirlik gezi tekneleri ile geliyor buraya. Kaleköy’de kalan bizler ise başımızın çaresine bakıyoruz. Batık Şehir’e gitmek için tekne ararken Simena Restoran’ın sahipleri ile tanıştık ve tekne işinde bize oldukça yardımcı oldular. 2 saatliğine kiraladığımız tekneye adam başı 20 lira vererek Batık Şehre doğru yol aldık.

    Kral Mezarları ve Lahitler: Denizin içinde, kalenin arkasında, bazen yollarda; kral mezarları her an her yerde. Düşündüğümde Kaleköy’ün koca bir mezarlık olduğunu keşfettim. Evet tatilimi bir mezarlıkta geçirdiğimi yeni anlıyorum.

    2000 Yıllık Sokaklar: Kaleköy’ün güzelliğini bolca bahşettiği dar sokakları tamı tamına 2000 yıllık bir geçmişe sahip. Merdivenlerden çıkarken, taşlara otururken, evlere bakarken bu geçmişe hayran olmamak elde değil.

    Kaleköy’de Nerede Kalınır?

    Kaleköy’de otel ve pansiyon konusunda çok fazla alternatif bulunmuyor. Sezon zamanlarında ise hemen hepsi ortalamanın üzerinde fiyatlarda. Sit ve arkeolojik alan olduğu için de öyle beklentilerin büyük tutulduğu bir yer değil burası. Bungalov tarzındaki otel ve pansiyon alternatifinde arkadaşım Erdem‘in tavsiyesiyle Mehtap Pansiyon‘da kaldık. Adını hak eden bir pansiyon kendisi; her gece muazzam bir mehtap manzarası seyrediyoruz. Sabahları ise denizi selamlayarak uyanıyoruz.

    Oda+kahvaltı olan Mehtap Pansiyon’da ister evde, ister odalarda kalıyorsunuz. Biz evde kaldığımız için şanslıyız. Çünkü hem odaları oldukça geniş ve mutfak var. Hem de şahane bir balkonumuz bulunuyor.

    Kaleköy’de Yeme İçme

    Ufak bir yer olması sebebiyle tek tük restoran bulunuyor Kaleköy’de. Fakat ne yazık ki fiyatları biraz yüksek. Simena ve Ankh Restoran ile Neşeli Cafe yemek için uğranılası yerlerden. Keçi sütüyle yapılan muazzam dondurmalar için de istikamet The I’m Here Cafe oluyor.

    Fakat denizde yüzdüğüm sırada bahçede çalışırken tanıştığım Fatma Abla’nın evinde yediğim yemek hepsinden lezzetliydi. Tanıştıktan sonra beni evine davet eden Kaleköy’lü Fatma Abla ve Kaleköy’ün adeta maskotu olan kızı Tuğçe ile yediğim akşam yemeği hala damağımda.

    14391004_1735892780006220_2378817319422888134_n

    Fatma Abla’nın kızı Tuğçe beni arayarak ‘dayım taze palamut tuttu, agşama gelir misiniz işiniz yoksa’ diyor. Tuğçe’yi tanısanız onu reddetme şansınızın olmadığını anlardınız. Çünkü fazla zeki, fazla hazır cevap ve fazla tatlı. Şimdiden ortodontist olmayı kafasına koymuş ama bence kesinlikle avukat olacak. Davete icabet etmemek olmaz diyerek ve k’leri ‘g’ yaptığı o yörük şivesine ithafen ‘akşama geliriz’ diyoruz Tuğçe’ye. Şivesine her ne kadar bayılsam da gençlik dönemlerinde şive zorluğu yaşamasın diye arada Türkçe öğretmeni tavrımı da esirgemiyorum.

    Tekrar her şey için teşekkürler…

    Kaleköy’de Denize Girilecek Yerler

    Kumluk bir sahil arayışı olanlar şimdi sınıfı terk etsin. Yok yazmayacağım; çünkü burada kum ya da sahil yok. Denize girmek için ilk durak lahitlerin olduğu yer oluyor, burası sahili olmasa da denizi kumluk olan nokta.

    Kayıp şehirden de kayıp koy #dijitalseyahatname #kekova #simena #kaleköy

    Gizem Torun (@gzm_trn)’in paylaştığı bir gönderi ()

    Kaleköy’lülerin Gayıkdura dediği koy da diğer bir alternatif. Tuğçe sayesinde öğrendiğimiz bu koyun denizi çok dalgalı ve dağ tepe yürüyerek ulaşılabiliyor. Gerçi Kaleköy’de denize girmek için mütemadiyen dağ tepe dolaşmak gerekiyor. Batık Şehir tarafına geçildiğinde ise, Tersane Koyu’nda denize girmek alternatiflerden biri oluyor.

    Gayıkdura’nın hikayesi 100 yıllık bir rivayete dayanıyor. Söylenene göre Kaleköy’deki Gayıkdura denilen bu koya kayıklar bırakılırmış. bir gün kayıkçının biri, kayığının kaçırıldığını görmüş. ‘burada bir gayık dura, nereye götürdüler? diye sormuş ve koyun adı gayıkdura olarak kalmış. o kayık da ne hikmetse mısır’da bulunmuş.

    Kaleköy’de Yapılacak Şeyler

    Cuppa cuppa tatil anlayışını aşmaktan mıdır yoksa İstanbul hengamesinden yılmaktan mıdır bilinmez ama artık tatillerde daha sakin ve keşfedilmemiş yerler arıyor insan. Bu konuda Kaleköy üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiriyor. Eğer kitap, film, müzik, şarap, mehtap kafasındaysanız Kaleköy’e gelin. Bununla birlikte doğa sporları için de oldukça ideal bir konumda Kaleköy.

    Tekne turu yaparak Batık Şehre gitmek, kano kiralayarak lahitleri gezmek, gece oldu mu mehtaba karşı şarap içmek ve trekking yapmak ideal aktivitelerden. Tabii bir de meşhur Likya Yolu’nu bir nebze de olsa adımlamış olmak da var.

    Hep aynı yerlerden sıkılmak hissi sardıysa bünyeyi, Kaleköy’ün doğal güzelliklerine kapılıp gidiniz canlarım. Bayram zamanı bile kalabalık olmayan nadir yerlerden biri Kaleköy. Hem belki Hulk boyutundaki arılarla ve sevimli tehlikeli caretta carettalarla yeni dostluklara yelken bile açabilirsiniz.

    Bir cevap yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir