Şile, Ağva, Polonezköy Turu: İstanbul’da Şehir İçi Bir Yolculuk

Şile, Ağva, Polonezköy turu günübirlik gidilecek yerler için bir alternatif olarak düşüyor aklıma. Günübirlik gidilecek yerler olarak diyorum da, sizi tutan yok, gidin isterseniz 8 gün kalın, ikametinizi aldırın buralara. Ama gittim de, yetmedi de, tadı damağımda kaldı da dersiniz diye ben kendimi izah edeyim dedim. Bu noktada tam da İstanbul’a yakın gidilecek yerler diye kendilerini tanıtmaya başlayacaktım ki Şile, Ağva ve Polonezköy‘ün zaten İstanbul’da olduğunu yine hatırladım sdjs. Sanırım bunda sabah 6.30’da kalkıp yola çıkmamın etkisi büyük.

İşte İstanbul’da olanların şehir içi şehirler arası yolculuk yapacağı, aynı zamanda Kocaeli’den de kolaylıkla gelinebilecek günübirlik gidilecek yerler arasında yer alan üç silahşörler; Şile, Ağva ve Polonezköy.

Şile, Ağva, Polonezköy

Şile, Ağva, Polonezköy

Bu kez yapacağım geziyi her fani gibi tur ile yaptığımı belirteyim. Çünkü bir gün herkes tur deneyimini tadacak. Sıkı bir kendi başına gezmeci olsam da tur ile gitmeyi pek mantıklı bulduğum zamanlar arabam yok, arabasız indi bindi uğraş dur yerleri. İstanbul‘un Avrupa Yakası’nda oturan biri için Şile, Ağva, Polonezköy tam da böyle bir yer. Arabası olanların bir derece rahat gideceği Şile, Ağva, Polonezköy rotasını günübirlik turlar ile yapmak bence daha avantajlı. Ben de bir cumartesi günümde, Dijital Seyahatname okurlarım ile buluşturayım ve onlara günübirlik tur deneyimini de aktarayım diyerek 6.30’da kalkıp yollara düştüm. Hür irademle, cumartesi günü 6.30’da kalktığımı söylemiş miydim?

*Tur Merter’den sonra Mecidiyeköy’de ve Göztepe’de duruyor. Sonra direkt Polonezköy’e devam ediyor. Benim katıldığım turun yaş ortalamasının yüksek olduğunu belirteyim. Aslında korkum turun genç yaş grubu olması idi. Çünkü ben genç tayfa yerine olgun tayfa ile yolculuğu daha çok seviyorum. Ortamda epey bir sohbet, hikaye çıkıyor çünkü. Ve herkes çok dakik. Turun geç kalanları genelde bizim genç tayfa oldu.


İlk Durak Polonezköy

Şile, Ağva, Polonezköy turu yapmak için Bakırköy’den ilk kalkış durağı Merter’e gidiyorum. 07.00’da teker döner, bu yüzden yıkık bir vaziyette metrobüse binip Merter’e varmaya çalışıyorum. Turların benim için korku filmi olan iki aşamasından ikisini de aynı anda yaşıyorum bu süre zarfında. Geç kalmak ve geç kaldığım için mahcup olmakla aynı anda içten içe ‘cıkcıkcık’ diyen bakışlarla baş başa kalmak. Neyse metrobüsten iniyorum ama sabahın körü olmasına ve geç kalacak olmama rağmen o metrobüs iadesini alıyorum. Ama tur ekibinin hepsi çok tatlı insanlar çıktı Rıza Baba kalpbenturekibi.

Şile, Ağva, Polonezköy
Ayşe Teyze Bağ Bahçe

İlk durağımız Polonezköy ve şimdi kahvaltı zamanı. Polonezköy’de kahvaltı mekanları bir hayli çok. Leonardo ve Polina, Polonezköy’deki kahvaltı mekanlarının favorisi. Biz ise kahvaltı için tur kapsamında Ayşe Teyze Bağ Bahçe’ye geldik. Sıcak, samimi bir mekan. Her masanın yanında soba benzeri ufak bir ocak var. Üzerine ekmek kızartarak başladık kahvaltımıza. Turdakiler ile kaynaşmak için de güzel oldu bu kahvaltı. 80 yaşlarında hemen her tura katılan amcam ve teyzem ile de tanışmış oldum:) Ayşe Teyze Bağ Bahçe’de serpme kahvaltı ve sınırsız çay veriliyor. Serpme kahvaltının fiyatı 45 TL. Polonezköy’deki birçok kahvaltı mekanında açık büfe kahvaltı fiyatları 50 TL’lerde oluyor. Gidecek olanlar için fiyatlar 50’nin altında biraz zor sanırım.

Polonezköy’de Gezilecek Yerler

Kahvaltının ardından Polonezköy’de gezilecek yerleri gezmeye başlıyoruz. Yalnız Polonezköy’ü gezmeden önce burası ile ilgili birkaç şeyi bilmek lazım. Polonezköy, eski adı ile Adampol, İstanbul’un Beykoz ilçesinde yer alıyor. Türkiye’de Polonyalıların yaşadığı bu köy, İstanbul’un arka bahçesi konumunda. Gerçi arka bahçeyi çoktan keşfetmişler o ayrı. 1775 yılında Polonya Devleti, Avusturya-Rusya ve Prusya tarafından bölünerek işgal edilince, Osmanlı İmparatorluğu burayı bir sığınak haline getirmiş. Osmanlı 1856 yılında Kırım Savaşı’na katıldığında ise Polonya’dan kaçan asker ve siviller Osmanlıyla birlikte savaşa katılmış. Savaş bitince Sultan Abdülmecit Polonezköy’ün bulunduğu topraklara yerleşim izni vermiş ve yerleşim yeri Polonezköy adını almış.

Polonya’nın eski adı Adampol ismi ise Polonyalı devlet adamı Adam Czartoryski’den geliyor. Türkçesi ile ‘Adam’ın Tarlası’. Etnik bir kimliği olan Polonezköy, dünyanın en ünlü köylerinden biri. Geleneksel mutfaklarını yaşattıkları, Lehçe konuştukları Polonezköy’deki Polonyalılara denk gelirseniz de mutlaka sohbet edin.

Polonezköy Açık Hava Ahşap Heykel Müzesi

Şile, Ağva, Polonezköy

Burası Polonezköy’ün girişinde yer alıyor. Türk ve Polonyalı sanatçılar tarafından yapılan Açık Hava Ahşap Heykel Sergisi, iki kültür arasında dostluğu temsil etmek için yapılmış. Serginin bulunduğu parkın içerisinde Polonezköy Kültür Evi yer alıyor. Gittiğimde kapalı olduğu için sadece dışarıdan görebildim.

Zofia Rizi Anı Evi

Şile, Ağva, Polonezköy

Polonezköy’de gezilecek yerlerden biri de Zofia Rizi Anı Evi. Polonezköy ve Rizi ailesiyle ilgili fotoğrafların ve belgelerin yer aldığı, Polonezköy’ü farklı kılan Zofia Rizi Anı Evi, tipik Polonya mimarisini yansıtıyor. Orijinalliğini koruyarak günümüze gelen bu ev Zofia Rizi’nin babası Wincenty Rizi 1882 senesinde yapılmış. Türk ve Polonya hükümet temsilcilerinin de sıklıkla ziyaret ettiği Zofia Anı Evi’nde yer alan bilgiler ise sizi çok şaşırtabilir. Örneğin bilmiyorsanız Leyla Gencer’in Polonya asıllı olduğunu burada öğrenebilirsiniz.

Şile, Ağva, Polonezköy

Zofia Rizi Anı Evi, Polonezköy’deki Polonya kültürünü anlayabilmek için buranın olmazsa olmazı. Ayrıca çok da güzel bir bahçesi var. Ki zaten eskiden de bu evin bahçesi dillerden dillere destan olmuş. Zofia Rizi Anı evi girişleri 5 TL.

Czestochova Meryem Ana Kilisesi

Polonezköy’ün gezilecek bir diğer durağı ise Meryem Ana Kilisesi. Ben oradayken kilise kapalı olduğu için içini görme imkanım olmadı. Burası 1842 yılında Mukaddes Anna Mabedi adı verilerek yapılmış ve bir deprem sonucu yıkılınca yerine şimdiki kilise inşa edilmiş. Kilise sadece ibadet zamanı açılıyormuş, o da genelin aksine pazar değil cumartesileri oluyormuş. Bu bilgiden emin değilim ama yine de kulağıma geldiği için yazmak istedim.

Arıcılık Müzesi

Şile, Ağva, Polonezköy

Arıcılıkla ilgili Türkiye’deki tek müze olan Arıcılık Müzesi, kraliçe arının camdan yansıması ile dikkatimi çekti. Kraliçe arının orada ne işi vardı? Bu arada Polonezköy balıyla ünlü bir yer. Karadeniz ikliminin nimetlerinden sonuna kadar yararlanıyor anlayacağınız. Benim kraliçe arı dikkatimi çekince Kemal Abi müzeden de bahsetti. O zamana kadar müzeyi fark etmemiştim çünkü. Ayrıca müzenin hemen önünde Kemal Abi’nin kolonisinden üretilen ballar, arı sütleri ve polenler var. Bal alışverişi için burayı listeye alabilirsiniz.

El Sanatları Cam Evi

Şile, Ağva, Polonezköy

Polonezköy’den alışveriş yapmak isterseniz ya da farklı şeyler görsün gözüm diye düşünürseniz sizi bir de El Sanatları Cam Evi’ne alalım.


2. Durak: Şile

Polonezköy’ün ardından rotamızda şimdi Şile var. Bu 3’lü turun en sevdiğim yeri Şile oldu. Kendisini tebrik ederim. İstanbul’un en net Karadeniz kıyısı atmosferi ile bizi selamlayan Şile, dalgalı denizi ve rüzgarıyla bunu bir kez daha kanıtladı. Bir balıkçı kasabası, mükemmel bir feneri ve sonsuz denizi olması nedeniyle Şile yaşanılası bir yer, ben yaşarım yani. Aslında Şile’nin değişik bir tavrı var. Yunanca metinlerde Hilea adıyla anılan Şile’de gezilecek yerler için de ilk durak o güzel fener oluyor.

Şile Feneri

Şile, Ağva, Polonezköy

Şile feneri, faal olarak dünyanın ikinci, Türkiye’nin de birinci büyük feneri. Ve de Şile’nin en fotojenik noktası. Kolay değil, kocaaaa Karadeniz’i aydınlatıyor. Şile Feneri, Kırım Harbi’nde, Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na girecek gemilerin yollarını bulabilmeleri için Şile’nin en yüksek kayalığına yapılıyor. Boğazlar civarında 1856 yapılan Anadolu Feneri’nden sonra Sultan Abdülaziz tarafından 1858-1859 yılları arasında inşa ediliyor.

Şile, Ağva, Polonezköy

Taş kısmı Türk Mimarlarca yapılmış. Tepe kısma giden yolda 72 merdiven bulunuyor. Fenerin siyah şeritleri ise gündüz iyi görülebilmesi için. Şimşekli deniz feneri grubunda yer alan Şile Feneri dakikada 4 defa çakar yapıyor. Ve açık havada İstanbul Boğazı’ndan görülebiliyor. Fener, kurmali devir makinesi sistemi ile calisiyor bu yüzden fener gorevlisi tarafindan iki saatte bir kuruluyor. Fenerin hemen yanında ise ufak bir müze var. Burada fenerin içerisinde kullanılan bazı araç-gereçler sergileniyor.

Şile, Ağva, Polonezköy

Hakkında söylenen rivayete göre Şili’ye gidecekken yanlışla Şile’ye geliyor. Olabilir mi böyle bir şey ya? Şile Feneri ve yanındaki müze başlı başına Şile’ye gelmek için bir neden olabilir. Ya da ben fenerleri çok estetik bulduğum için daha duygusal yaklaşıyor olabilirim duruma.

Şile Kalesi

Şile, Ağva, Polonezköy

Restorasyonuyla yeni görüntüsü Sünger Bob ile benzeşlediği için koca tarihi Bob ile anıyoruz artık. Siz gidin kaleler, kuleler inşa edin. Binlerce yıl sonra hala ayakta durabilsin. Ama biz gidelim onu Bob’a çevirelim. Şile’de yer alan dört kaleden en bilineni Cenevizlilerden kalan bu kale. Üstelik kendisi aslında tüm Şile’nin adeta bir silueti gibi. Ocaklıada’nın üzerinde yer alan Şile Kalesi, 12 metre yüksekliğinde Şile Kalesi, denizden gelebilecek saldırılara karşı yapılmış.

Şile, Ağva, Polonezköy

Şile’nin gezilecek yerleri arasında kaleyi görebileceğimiz bu liman ve sahil şeridi geliyor. Sahilde bir iki balıkçı lokantası mevcut. Ama oturup çay içecek çok bir yer yok. Sadece lokal var, onda da yer olmadığı için oturmak özellikle hafta sonu biraz zor oluyor gibi geldi bana. Sahilden devam edince merdivenlerden direkt yukarı çıkıp merkeze varılıyor. Şile merkezi bana gezmesi keyifli geldi. Özellikle dar sokakları ve renkli tek kat evleri çok güzel.

Şile, Ağva, Polonezköy

Şile sokaklarında gezerken dikkatimizi çeken tek yer Balkanlı Dondurmacı Kurtiş Usta oldu. Dondurmadan ziyade beni dükkana çeken şey camdaki revani idi. Fakat dayanamayıp yanına da bademli dondurma koydurdum. Şile’de ne yenir sorusunun cevabını balık olarak verebileceğim bir bilgim mevcut değil ama Şile’de Kurtiş Usta’ya uğranır. O net. Dondurmalar günlük olarak keçi sütüyle hazırlanıyor.

Şile, Işık Üniversitesi’nin burada bulunması nedeniyle bir öğrenci merkezi konumuna gelmiş. Kurtiş Usta’da da öğrenci popülasyonu bir hayli yüksek. O nedenle önünde her daim kuyruk görülebiliyor. Fiyatlar konusuna gelirsek de boş kepçe bir dondurma 5 TL. Revaniyi de kilo ile veriyorlarmış ama bana revaniyi ısmarladılar. Eeeeeee, olsun o kadar forsumuz şimdi.

Şile, Ağva, Polonezköy

Tur süresince 1.5 saat kadar serbest zamanı Şile’de verince hem dondurmacı hem de şile bezi satan yerler keşfetmek için vakit de yetti. Birçok dükkana girdim, çıktım. Şile bezlerine de zam gelmiş, bunu anladım. En sonunda sokak tezgahında satan bir abladan yeğenim için şile bezi tişört aldım ve tur otobüsüne yetişmek için yeniden limana koş bakalım, koş.


3. Durak: Ağva

Şile, Ağva, Polonezköy turunun en son ayağı Ağva oluyor. Ağva’ya sanırım daha önce gitmedim, ya da çocukken gittim hatırlamıyorum. Ya bu Ağva çok değişmiş. Bu 3’lüde en sevmediğim yer oldu diyebilirim. Bir İstanbul Masalı’ndaki Esma’nın Selim’den kaçıp geldiği andan beri Ağva’da bir turizm patlaması yaşandı. Bir İstanbul Masalı tabelası da hala duruyor ama ortam masaldan ziyade yavaştan bir drama dönüşmüş.

Şile, Ağva, Polonezköy

Ağva’da ilk eylem yemek yemek. Tura kendimi adadım, tur nerede ben orada. Yemek için Sebastian Restoran’a geldim. Göl kenarı güzel bir yer. İçeride soba yanıyor. Ekmekleri yine sobaladık. Sobalandınız sayın ekmek. Sonrasında da menümü seçtim. Levrek. Çinekop, tavuk ya da köfte de yiyebilirsiniz bu arada sdfjk kendimi tur sorumlusu gibi hissediyorum bazen bu bilgileri verirken.

Şile, Ağva, Polonezköy

Yemek sonrası göl kenarında yürüyüş yapabilir, tekne turları ile gölde bir ileri bir geri aktivitesine katılabilir, bir de sal benzeri bir şeyle karşı tarafa geçebilirsiniz. Bu sal biraz Karadeniz zipline’ı gibi bir şey sanırım. Yürüyüş sonrası gözümüze güzel bir cafe dek gelince giriveriyoruz. Mekanın adı kendine has. Dekoru da bence kendine has. Sezonu yavaştan açmaya başlamışlar bu yüzden tek misafir biziz.

Şile, Ağva, Polonezköy
Kendine Has Cafe

Ağva’da göl kenarı sonrası yeni aktivitemiz Ağva merkez. Burada birkaç dolanmacanın ardından bu kez de gözüme gözlemeci kestirdim. Gezmek mümkün değil sürekli oturup bir şeyler yemece turu yaptık diyebiliriz. Ama Ağva’da gözleme yemek için adres Tokatlı’nın Yeri. O konuda netim. Bir kişilik gözlemesi aslında 7 kişilik falan, bunu da unutmayın.

Hafta sonu ne yapsak, İstanbul’da gezilecek yerler mi bulsak diyen varsa kahvaltı ve öğle yemekli günübirlik turlara göz atsın derim. Arabanız varsa bu rotayı rahat bir şekilde yapabilirsiniz. Turu yapan birçok firma mevcut, size uyan fiyat/zaman skalası makul olan bir turu seçin ve yola çıkın. Bu arada anne-baba ile de alınabilecek güzel bir hediye. Hadi Anneler Günü bonusu geldi size. KIPS!

RunDatça 2019: Datça’ya Koşa Koşa Gitmenin Bir Nedeni Var

İşte koşa koşa geldim, dilediğince kapandım bademlerine Datça… Güzelliklerle dolu, ‘buraya yerleşilir’ denilen nadir yerlerden biri olan Datça’ya koşarak gitmek için birçok neden var. Onlardan biri de, benim de geçtiğimiz aylarda katıldığım Badem Çiçeği Festivali. Bir karnaval havasında geçen, Datça’nın meşhur bademlerini tattığım Badem Çiçeği Festivali‘nin organizasyonunu düzenleyen Atalay’s Event elinden çıkma RunDatça da bir başka neden oluyor Datça’ya gitmek için. Badem Çiçeği Festivali ile Türkiye’nin en güzel festivallerinden birine ev sahipliği yapan Datça’da, alternatif turizm ve doğa temalı etkinliklerinden biri olan RunDatça bu sene 14 Nisan Pazar günü yapılacak.

RunDatça 2019

Datça Yarımadası’nda gerçekleşecek olan RunDatça’nın kapısı koşmayı ve sporu seven her yaştan profesyonel ve amatör koşuculara açık. Yok ben koşamam alırım çayımı sahilde içerim diyen varsa yorum bıraksın alternatif Datça Çay etkinliği yapalım sdjs. Bu arada tamam koşma konusunda ben de üşengeç biriyimdir ama Datça’da da koşulur be kardeşim. Mis gibi hava, elinin altında deniz, yemyeşil ve masmavi manzara. Tamam önce koşu çay sonra. Anlaştık mı?

RunDatça bu yıl 3. kez düzenleniyor. Yani aslında öyle çok da yeni bir organizasyon değil. Türkiye’nin dört bir yanından 1.000’in üzerinde sporcunun katılımı bekleniyor. RunDatça’daki koşu mesafeleri 21K, 10K, 5K şeklinde olacak. Yarışmada genel klasmana ek olarak yaş kategorilerinde de derecelendirme yapılacak. Sporcular, hem genel kategoride, hem de yaş kategorilerinde dereceye girerek kürsüye çıkma şansı elde edecekler.

RunDatça parkurunu koşarken Datça’nın merkezini de gezme fırsatı bulabiliyorsunuz. Bir güzellik de RunDatça sadece yetişkinlere özel değil, bu şahane organizasyonun bir de RunDatça Junior ayağı var. RunDatça Junior etkinliğinde de 6-11 yaş arası çocuklar 500 metre, 12-15 yaş arası çocuklar 1 kilometre koşacaklar.

RunDatça’ya gidecek olanlar için Datça merkezinde kurulacak etkinlik alanında, Cumartesi ve Pazar günleri de sponsor firmaların etkinlikleri yer alacak. Ay ben koşa koşa giderim Datça’ya diyenler, organizasyon hakkında detaylı bilgiyi Özge Atalay’dan alabilir. 0532 569 7490 kendisinin telefonu. Benden de selam söyleyin kendisine, çünkü çok tatlı bir insan:)

Hadi ben koştum.

Datça’da Nerede Kalınır?: Bademli Konak Otel Deneyimi

Bu yazı Bademli Konak Otel deneyimini içermektedir. Yani tamamen kaldığım Bademli Konak Otel deneyimi üzerine bir içerik hazırladım size. Biliyorsunuz gittiğim yerlerden bir gezi rehberi çıkarttığım ya da bir yeme-içme rehberi çıkartmaya çalıştığım gibi ek olarak otel deneyimini anlattığım yazılar da hazırlıyorum. Kaldığım otel kötüyse hiç zahmet edip siteye yazmıyorum. Onları Booking, Tripadvisor, Google yorumlar Allah ne verdiyse bulabilirsiniz. Burada amaç bir yerin bütün otellerini sıralamak değil. Yani Datça’da nerede kalınır sorusu için Datça’da burada kalınır diye tek bir cevap veremem. Bunu hiçbir yer için veremem. Veren varsa da dinlemem. Sadece kaldığım oteli objektif olarak değerlendirebilirim ve buna göre ‘bence’ önerebilirim. Bu yüzden sırada Datça Bademli Konak Otel var. Şubat ayında yapılan Datça Badem Çiçeği Festivali için kaldığım Bademli Konak Otel, Datça otelleri araştırmasında olan ya da Datça’da nerede kalınır diye soran herkes için bir alternatif olarak listeye alınası.

*Datça Badem Çiçeği Festivali bu sene çoooook güzel geçti. Eminim ki seneye de şahane olacak. Ben seneye gitmeyi yine düşünüyorum ve bu seneki festivali size anlattığım yazıyı linke bırakıyorum. Link, koyu olan kırmızı yerde.

Bademli Konak Otel

Bademli Konak Otel

Datça’ya ilk kez gittiğim için Datça otelleri konusunda bir bilgiye sahip değildim. Ayrıca sadece festival için gitmem nedeniyle iki gün kalarak hiçbir Datça oteli hakkında da ahkam kesemiyorum. Ki 78 gün de kalsam kesemem işte neyse ama Datça’da kalınacak yer aslında bir hayli fazla. Orada bulunduğum 2 gün içerisinde yürürken birçok otele denk geldim. Hem merkezde, hem sahilde, hem Eski Datça’da kalınacak yer çok var ama çoğu butik oteller olduğu için oda sayısı az olabiliyor. Ki bu benim gayet sevdiğim bir şey.

Festival boyunca kaldığım Bademli Konak Otel, yeni bir otel. 2018’de açılmış. Ve adı da Datça’daki her şey ama her şey gibi BA-DEM-Lİ. Bu yüzden tertemiz bir otele giriş yapmış olmamdan artı bir ile başlıyoruz.  Uzun yıllar teknoloji sektöründe çalışmış ve Datça’da otel işletmeye başlamış Serdar Bey ve ekibinin ince ince işlediği bir otel olmuş. Yeri Datça merkeze, yani dükkanların oraya 5-6 dakika uzaklıkta. (Nasıl bilmiyorum ama ilk defa gittim ya işte o kadar bilmiyorumasdff). Datça’da denize girilecek yerlerden biri olan Kumluk Plajı’na da 250 metre kadar mesafesi var. Yani hem kültür gezisi hem de deniz tatili yapacaklar için konum olarak çok ideal yerde.

Bademli Konak Otel

2 gece kaldığım Bademli Konak Otel’in standart çift kişilik, deluxe ve cumbalı oda seçenekleri var. Ben düz ayak olan, standart odada kaldım. Kış olsa da oda gayet sıcaktı. Odanın malzemeleri gerçekten kaliteliydi. Zira ilk dikkatimi çeken de bu oldu. Kahvaltısı tam benim olayım. Bu tarz kahvaltıya bayılıyorum. Açık büfeci değilim. Bana nokta atışı malzemelerle gelin ve gönlümü çelin. Mis gibi Ege zeytini, zeytinyağı, kaliteli peynir, roka, bahçeden domates, lezzetli reçeller ve iyi bir çay bana yeter. Üstüne bir de filtre kahve, Türk kahvesi bile var. Daha ötesi yok. Bayıldım.

Badem Çiçeği Festivali

Otelin bence tek eksisi uyuyamayan benim gibi rahatsızlar için (özellikle giriş katta kalıyorsanız), kahvaltı yapılan yerden gürültü gelmesi. Sandalyeleri çekerken yere sürtünme sesi çıkıyor ya, işte o konuya ben çok takıldım. Hem kahvaltı yerinden hem de üst kattan gelen gürültü nedeniyle uyumak benim için zor oluyor. Fakat işi Serdar Bey de fark etmiş ve bir an önce el atıp bu ses sorununu ortadan kaldıracak.

Datça’ya gidecekler için alternatif olabilecek güzel, naif, kaliteli bir otel. Otelin linki burada. Fiyatları sezona göre değişiyor. Örneğin benim gittiğim Badem Çiçeği Festivali zamanında tek kişilik fiyat 160 TL’lerde idi.

Badem Çiçeği Festivali 2019: Bademler Çiçek Açtığında Datça’ya Gidelim

Badem Çiçeği Festivali 2019 yılında ikinci kez düzenlendi ve ben de kışın ortasında baharı yaşamak için Datça yollarına düştüm. Datça, bana göre Türkiye’nin en özel rotalarından biri. Hani aranızda birileri ‘gideceğim bu şehirden Ege’ye yerleşeceğim’ diyorsa kesin o listede Datça vardır. Ayvalık var, Çeşme var, Bodrum var. Yani Datça da kesin vardır. Çünkü Datça, burada yaşanır denilecek bir yer size hak veriyorum. Ama azar azar yerleşin yerleşecekseniz de tamam mı. Of ya da yerleşmeyin bence bu hali ile güzel. He bir de, mis gibi havası, püfür püfür esen rüzgarı, tarihi köyleri, üzüm bağları, taş sokakları ve tabii ki bademi ile aslında hiç de öyle yaz karakteri değil burası.

Badem Çiçeği Festivali kış mevsiminde, şubat ayında oluyor ya hani. İşte bence Datça asıl bu zamanda, Badem Çiçeği Festivali döneminde görülmeli. Yazlık yerleri hiçbir zaman yazın sevmediğim için de kışları ve baharları benim için sezon açılmış anlamına geliyor. Belki denize giremiyor, güneşlenemiyorsun ama orayı doyasıya keşfedebiliyorsun. Bütün sokakları dolaşıyorsun. Yiyor, içiyor ve rüzgarın, denizin gerçek sesini dinleyebiliyorsun. Üstüne bir de festival zamanıysa, bademler çiçek açmışsa bundan daha güzel bir zamanlama olamaz. O zaman buyurun Badem Çiçeği Festivali ile çiçekler açmaya.

*Badem Çiçeği Festivali nasıl geçiyor, festivalde sizi neler bekliyor detaylı anlatmadan önce biraz Datça‘dan ve Datça’ya nasıl gidilir sorusunun cevabından bahsedelim. Sonra Badem Çiçeği Festivali gelsin. Ardından Datça’da kalınacak yer önerisine ve Datça’da ne yenir ne içilir, Datça’dan ne alınır alternatiflerine bakalım. Hazırsak Can Baba’sız Datça olmaz diye onun bir şiiriyle Datça defterini açıyorum.

Kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?

Can YÜCEL

Datça 

Badem Çiçeği Festivali için geldim sana Muğla. Bu arada eyyyy Muğla sen ne güzel, sen ne bütün güzellikleri kendinde toplamış şanslı bir şehirsin. Deniz desen var, doğa desen var, tarım desen var, tarih desen var. Bakar mısın şu lütuflara ya! Datça’yı da almışsın, oh valla ne güzel hayat. Hani demiş ya Strabon, “Tanrılar sevdiği kullarını Datça’ya gönderir” diye, işte abi boşuna filozof da olunmuyor yani. Ben de bir balıkçı sahilinde büyüdüğüm için tüm benzer konseptteki yerleri fazlasıyla seviyorum. Ama bir önemli özelliği olmadan tamamlanması mümkün değil bu sevginin. O da insan faktörü. Bir yeri güzel yapan her şeyden öte insanı benim için. Ve Datça, esnafından işletmecisine kadar kaldığım süre içerisinde kendime çok yakın bulduğum kimseler oldu. Hep gelinir buraya, tamam.

Datça Hakkında

Datça Yarımadası’nda yer alan Datça’nın geçmişi M.Ö. 2000’lere kadar uzanıyor. Datça’nın bilinen ilk sakinleri Karyalılar oluyor. Karyalılar, Dorlar döneminde burada yaşamaktadır. Bunlar nasıl isimler, Game of Thrones gibi oldu be. Durun çok karışmadan devam edeyim. Bu dönemin en parlak zamanını yaşayan Dorlar, aslında Trakya üzerinden geliyorlar. Oradan Yunan falan derken hop Datça’dalar. Bu antik çağlardaki ulaşım ağına hastayım gerçekten, insanlardaki Babaeski’den yola çıkıp Datça’ya gelebilme özgürlüğüne bakar mısınız? Continue Reading

Antalya Kaleiçi’nde Nerede Kalınır?: Route Hotel Kaleiçi Deneyimi

Antalya Kaleiçi’nde nerede kalınır diye soruyorum Google’a. Zira Antalya’ya ucuz bilet buldum ve laps diye aldım ama kalacak yer araştırmasına gitmeden birkaç gün önce başladım. Şubat ayında ne alaka Antalya demeyin çünkü Antalya genelde yaz tatili için akla gelse de sıcağı sevmediğim için ben daha çok kışın ya da bahar aylarında gidiyorum. Yazın 65456 derece sıcakta Antalya’da gezebilen varsa o insanın genetik özelliğini kopyalayın ve ondan robotlar üretin. Çünkü daha üst segmentte bir donanım özelliği ben bilmiyorum. Acile kaldırılmadan gezmek, ne sıcak ne soğuk havanın tadını çıkartmak ve o müze senin bu sokaklar benim diyerek Antalya’yı keşfetmek için ilk bölgeyi Kaleiçi olarak belirledim.

*Çok kısa bir süre sonra Antalya Kaleiçi’nde gezilecek yerler buradaki yerini alacak. Hafta sonu dolu dolu bir rota çıkartan, hem tarihi hem doğal güzelliklere sahip Kaleiçi, sizi baya şaşırtacak. Üstelik hem kış hem de bahar aylarında rahat rahat gezilebilmesi de cabası.

Antalya Kaleiçi Otel Önerisi

Daha önce Kaleiçi gezilerim iş seyahati sebebiyle olduğundan dolayı burayı tam bitirebilmiş değildim. Ya da yazın Belek otellerinde, Kemer otellerinde kalanlar için de tam teşekküllü bir Kaleiçi gezisi olmuş olabilemez. Bu nedenle THY’den bulduğum ucuz Antalya bileti ile hafta sonu Kaleiçi gezisi planladım kendime. Gidiş dönüş uçak bileti 200 TL gibi bir rakamdı. Sonra da Kaleiçi’nde nerede kalınır araştırmaya başladım. Bir iki otel aldım notlarıma ama biraz daha araştırınca Route Hotel Kaleiçi’ni buldum. Kaleiçi otel konusu benim için ekonomik olsun, merkezde olsun, temiz olsun idi ve aradığımı tam olarak bulmuştum. Route Hotel Kaleiçi‘nde kalmaya karar verdim ve kendilerine hem telefondan hem de Instagram üzerinden ulaştım.

Antalya Kaleiçi'nde nerede kalınır

Anında iletişim güzel, hoşuma gitti. DM’den iletiştik otel sahibi Sezgin Bey ile. Bu arada bu oteli daha önce Antalya’ya gidenler belki bilir. Route Burger ile aynı yer. O lezzetli hamburgerleri yapan yer şimdi butik bir otel olarak da hizmet veriyor. Yanı dev bir hamburgerin içerisinde buluyorsunuz kendinizi bir anda. Yeri gelmişken Route burger’lerden birer tane gömün burada. Rokfor peynirli Route burger şahane.

Route Hotel Kaleiçi

Burası hem 6 odalı butik bir otel hem de şehrin, kendi deyimleri ile ‘mahallenin’ en iyi hamburgerlerini yapan burger’cı. Alt kat Doğu’nun avlulu evleri gibi. Aslında geleneksel Antalya evleri de böyle Mardin evleri misali avlulu oluyor. Route Hotel Kaleiçi de Antalya evi mimarisinde, ortasında bir avlu olan, kışın ateş yanıp sıcak şarap ve canlı müzik saatlerinin yapıldığı, güzel bir kitleye sahip. Benim için tüm taşlar yerine oturdu. Bu yüzden Antalya Kaleiçi’nde nerede kalınır sorusunun cevabını Route Hotel ile veriyorum size. Bölgede kalacak birçok yer var elbette. Fakat deneyimlediğim için sadece bu oteli yazabiliyorum.

Antalya Kaleiçi'nde nerede kalınır

Route Hotel Kaleiçi’nin tek dezavantajı, benim gibi uyumakta zorluk çekenler için biraz gürültülü olabileceği. Merkezi bir yerde ve etrafı dükkan, meyhane ile çevrili ve işlek bir sokağa baktığı için ön cepheden gece geç saatlere kadar sokaktakilerin seslerini duyabiliyorsunuz. Ya da ilerideki meyhaneden gelen ‘leddin vele dıştiriiii’ havasını çok net duyabiliyorsunuz. Olumlu düşünürseniz, odanızda göbek atabilirsiniz. He bir de, kahvaltıya biraz turunçgiller ekleseler fena olmaz. Antalya’dayken sofrada portakal, kumkuat, limon falan görmek istiyor insan. Ama hem kış hem bu sene Antalya’da hava kötü oldu diye denk gelmemiş de olabilir.

Sonuç olarak mekan güzel, ama en güzeli insanlar. Bu yüzden Antalya Kaleiçi’nde nerede kalınır sorumun cevabı artık belli. Ama sokakta çok gürültü yapmayın bakın, rica ediyorum.

Oda+Kahvaltı Gecelik Konaklama Kişi Başı: 160 TL

Fiyat Performans: 9/10

Kahvaltı: 8/10

Lokasyon: 10/10

Temizlik: 10/10

Çalışanlar: 10/10

Günübirlik Mardin Gezisi: Kısıtlı Vakti Olanlara Mardin’de Gezilecek Yerler

Eğer siz de bu zamana kadar benim gibi Mardin gezisi yapmamışsanız, geçmiş olsun çok şey kaçırıyorsunuz. Bence şimdi Mardin ucuz bilet araştırmalarına başlayın zira kendisine gitmek için uygun fiyat aralığı bulmak biraz zor olabiliyor. Benim uzun zamandır istediğim ama bir türlü planlayamadığım Mardin gezisi 29 Ekim tatili ile gerçekleşti. İlk planım direkt Mardin’e gitmek olsa da 600 küsur bilet fiyatı nedeniyle başka bir güzergah planlamak durumunda kaldım. Low cost falan bir yerden sonra gerçekten hikaye.

Bu yazıda Mardin’e gitmeden önce aklınızda olabilecek sorulara (özellikle kız kıza) ve Mardin gezisi için nerelerin listeye alınması gerektiğine dair bilgiler yer alıyor. Eğer benim gibi Mardin uçak bileti size de ‘oha kardeşim bu bilete İspanya’ya gider geliriz’ şeklinde şoklar yaşatırsa benim Batman’dan Mardin’e gidişim gibi bir plan yapabilirsiniz. Ya da Diyarbakır’a uçak bileti alarak bu güzergah üzerinden Mardin’e varabilirsiniz. Sadece tek bir seçeneğinizin olmadığını belirtmek için bu farklı rotaları da belirteyim istedim.

Mardin gezisi

*Batman uçuşu da 500 TL’lerde o ayrı. Fakat mille alış Mardin’e göre daha az tuttuğu için (yarı yarıya) ben Mardin yerine Batman’a gittim.

Mardin Gezisi Öncesi

Öncelikle yine ülkenin absürt sorularından biri daha aklımıza geldi. Evet bu Mardin’e tek başıma ya da kız kıza gidebilir miyim sorusu. Ben blog için ya da iş amaçlı bazen bir firma daveti ile bir yerlere gidiyorum. Ve orada rehber çıkartmaya çalışıyorum. Ama aslında olması gerekenin bir yerin gezilecek yerlerini listelemek değil, o yola çıkacak cesareti verebilmesi olduğuna inanıyorum. Bu yüzden Mardin’e bir turla, bir firma ile gitmek yerine iki kız, aracısız gitmeyi düşündük. İlk başlarda bundan endişemiz vardı. İki kız gidersek şehri nasıl gezeriz, araba mı kiralarız yoksa yerel bir tur ile mi anlaşırız? Bu soruları sorarken internette günübirlik Mardin gezisi yapan yerel tur firmalarına WhatsApp’tan yazdık ve program ile fiyat detayı istedik. Bu yerel turlar gayet uygun ve araba ya da tur gibi ulaşımınız yoksa iyi bir fikir olabilir.

Sonuç olarak gördük ki Mardin, İstanbul’dan ya da başka bir şehirden iki kız ya da tek fark etmeksizin rahatlıkla gezebileceğiniz bir yer. Ne yazık ki ülkemizde Doğu şehirleri terör ile anılmaya devam ediyor. Ve ne yazık ki terör olayları da gerçekleşmeye devam ediyor. Fakat işin bu kısmı değildi bizim endişemiz. Gece çıkabilir miyiz, yerel turlara ulaşabilir miyiz gibi endişelerimiz vardı. Her ne kadar Mardin gecesini göremesem de bir sonraki Mardin gezimde bu sefer konaklamalı bir plan yapacağım ve yeniden bu kenti keşfedeceğim.

Batman’dan Mardin’e Nasıl Gidilir?

Mardin gezisi
Mardin’e giderken Suriye’yi çok çok yakından görebiliyorsunuz.

Eğer karar verip de Batman’dan Mardin’e gitmeye niyet ettiyseniz Batman-Mardin arası yaklaşık 150 km. Bu yol hem Bismil üzerinden hem de Hasankeyf üzerinden olabilir. Araç kiralayacaksınız daha kısa olması için Bismil’i tercih edebilirsiniz. Batman Mardin arası yolculuğumuzu Real Konak Hotel’in Genel Müdürü Hüseyin Arslan’ın aracında gerçekleştirdik. Ama yine de tek başımıza gelseydik nasıl giderdik bunu da öğrendik. Batman’dan günde bir defa Mardin’e, Mardin’den de aynı şekilde Batman’a otobüs var. Bu güzergah dışında Midyat’a saat başı otobüsler kalkıyor. Bu yolculuklar da yaklaşık 3 saat sürüyor.

Mardin

Mardin gerçekten farklı bir yer. Dokusu, atmosferi, sokakları Türkiye’de başka bir yere benzemiyor. Mardin’i en güzel kılan muhtemelen farklı kültürlerin hoşgörü ile iç içe yaşamasıdır. Bu yüzden Mardin bir başkadır. Farklı dinlerin, geleneklerin ve kültürlerin birlikte bir bütün olduğu Mardin’i gezmek için az bir zaman olması bizim için üzücü oldu. Ama yine de hızlandırılmış ve çok vakti olmayanlar için kısadan bir rota çıkartmayı başardım.

Midyat

Mardin için kısıtlı vakit olunca bizim programa Midyat sığmadı. Mardin gezisi içinde Midyat elbette büyük eksiklik. Ama günübirlik Mardin’i gezmek isteyenler için de biraz imkansız. Mardin ve Midyat iki farklı gezi rotası çünkü. Bunun için tam kapsamlı Mardin gezisi için 2 tam gün lazım.  Midyat’ta görülecek yerler arasında Midyat Eski Kenti ve Mor Gabriel Manastırı yer alıyor. Mor Gabriel Manastırı’nın kapanış saati 17.00. Bu saati geçtiyseniz dışarıdan görebilirsiniz ama önemli olan manastırın içerisi ve içeride yapılan ayini yakalamak. Midyat’ın komşusu Estel‘i de buraya gelmişken görebilirsiniz. Estel’in olayı kızlarının güzelliği imiş. Bu yüzden Estel’den gelin alan biri pek şanslı görülüyor bu coğrafyada.

Kasimiye Medresesi

Midyat rotası üzerinde devam ediyoruz ve sırada Mardin’in bir başka efsane yeri Kasimiye Medresesi var. Kasimiye Medresesi, Artuklular Dönemi’nde, 13. YY’da yapılmaya başlanmış ama bitmesi 15. yy’ı bulmuş.

Osmanlı Konağı (Erdoba Konakları)

Mardin

Batman ekibinin önerisi ile sıradaki durak Osmanlı Konağı diğer adıyla Erdoba Konağı oluyor. Erdoba Konağı’nın şahane bir Mardin manzarası var. Bu manzarayı güzelce izleyebileceğiniz bir de terası. Hani şu Shutterstock’ta falan bütün branding Mardin görsellerinde bu fotoğraf vardır muhtemelen asdfs. Durun Instagram’dan vereyim o kadrajı;

İşte tam bu terastan o klasik fotoğrafı çekebiliyorsunuz. Bir de üzerine gelsin mi çaylar. Yalnız çaylar kaçak çay. Şu konuyu kendi içimde halledemedim çünkü iflah olmaz Karadeniz çaycısıyım. Erdoba Konakları aynı zamanda bir otel. Tarihi bir yerde kalmak isteyenler için güzel bir alternatif oluyor.

Mardin Ulu Cami

Anadolu’nun en eski camilerinden biri olarak bilinen Ulu Cami’nin inşasına ilk kez 1176 yılında başlandığı söyleniyor. Zinciriye Medresesi’nin hemen altında bulunan Mardin Ulu Cami‘de yer alan kitabe ise Diyarbakır Meliki 2. Kutbüddin İlgazi tarafından yaptırılmış. Bir Artuklu yapısı olan avlulu özelliği ile dikkat çeken Ulu Cami insan ömrünü niteleyen bir çeşmeye, Mezapotamya Ovası’na bakan manzaraya ve labirent gibi bir mimariye sahip.

Dara Antik Kenti

Akşam olmadan Dara Antik Kenti‘ni görmemiz lazımdı bu yüzden hızlıca Mardin’in 30 km güney doğusunda yer alan kente doğru yola çıktık. Dara Antik Kenti, Türkiye’nin abartısız en sürprizli tarih rotası. Düşünün, bir antik kent var. Binlerce yıl önce bir askeri kent olarak hayata geçirilmiş ve %70’i yerin altında. Yani şu an gezdiğimiz yerden çok daha fazlası yerin altında. Kazı çalışmalarının devam ettiği Dara Antik Kenti’nin tamamına yakını gün yüzüne çıkartılınca Mezopotamya’nın Efesi olacak deniyor.

Dara Antik Kenti, M.Ö. 336-330 yılları arasında yaşayan Pers Kralı 3. Darius’tan almış adını. Dara Antik Kenti, farklı kültürlere de ev sahipliği yapmış. Romalılar, İlhanlılar derken hem tahribat görmüş hem yeniden ayağa kalkmayı başarmış. Dara Antik Kenti, 40 binin üzerinde askeri barındırabilen bu garnizon kenti olarak kurulmuş. Roma Dönemi’nde burada ‘’Yeniden Diriliş’ törenleri yapılmış ve her ölen insanın bir ışık yardımı ile cennete uçacağına inanılmış. Bu yüzden burada bulunan her mezarın başında bir adet kandil yanarmış. Dara Antik Kenti’nin tüyleri diken diken eden toplu mezarlık alanı ise dünyada eşi benzeri bulunmayan bir büyüklükte ve 1400 yıllık bir geçmişe sahip.

Zindan

Dara Antik Kenti’nden çıkıp birkaç metre ileriye yürüdüğünüzde çok garip bir olayla karşılaşıyorsunuz. Sıradan bir ev var bu yakınlarda ama evin kendisi sıradan olsa da altı öyle değil. Zira evin altı zindan. Her ne kadar evin üzerine öylesine zindan yazmış olsalar da bizim Batman ekibi bu evin altı Zindan demeseydi biz orayı duvarların üstüne CCC reyiz yazısı gibi bir şey sanırdık. Hayır biz bu tür duvar olsun, tarihi kalıntı olsun üzerine yazı yazmaya bayılırız, ata sporumuz da sayılır bir nevi.

Velhasıl bu evin altında kazı yapılıyor ve tesadüfen zindan bulunuyor. Ben bizim evin altında kazı yapsam kaçak bağlanan kablo görürüm ancak. Evin altındaki zindan bir su sarnıcı. İstanbul’daki Yerebatan Sarnıcı’nın bir benzeri diyebilirim.

Nusaybin

Nusaybin, Mardin’in Suriye sınırında yer alıyor. Mardin’den Batman’a dönerken kendimizi bir anda Nusaybin2de bulmamızın nedeni var. Birincisi buradan görülen manzara. İkincisi ise Beyazsu. Nusaybin’in adını ne yazık ki terörle anılıyor. Türkiye’nin kaderi gibi bir hale gelen bu anlamsız döngüden kurtulamayan yerlerden biri Nusaybin. Yeni bilgiler öğrenerek Nusaybin’e doğru yolculuk devam ediyor. Örneğin dünyanın ilk üniversitesi Harran’daki Akademia olarak biliyoruz ama yapılan kazılarda Nusaybin’de daha eski bir üniversite bulunuyor. Nusaybinli Mor Yakup, ilk Hiristiyan Süryani Akademisi Nisibis Akademisi’ni kuruyor. Ama tescil konusunda hızlı davranan Harran olunca, dünyanın ilk üniversitesi de Harran’daki olarak biliniyor. Nusaybin’de görülecek yerler arasında Zeynel Abidin Türbesi ve Cami, Mor Yakup Manastırı yer alıyor. Fakat akşam karanlığı bastırmadan biz yolumuzu Beyazsu’ya çeviriyoruz.

Beyazsu

Mardin’in kurak coğrafyasında, Beyazsu bir vaha olarak çıkıyor karşımıza. Ağaçlarla çevrili doğal bir güzellik olan Beyazsu, Nusaybin ile Midyat arasında, Midyat’a daha yakın bir konumda bulunuyor. Nusaybin’e doğru akan Beyazsu yazın daha keyifli olsa da gittiğimiz ekim ayında da ılık bir havaya sahipti. Sedir tipi koltukları, çay ocağı ve mesire alanı ile Mardin’in piknik ihtiyacını fazlasıyla gideriyor burası. Mardin gezisi içerisinde rotayı farklı yerlere çevirmek isteyenler için ideal.

Mardin’den Ne Alınır?

Bir Mardin gezisi alışverişsiz olmaz. Mardin’den ne alınır sorusunu buraya gelmişken kendi kendimize soracağız ama yanıtlarını çok daha öncesinden Google’dan öğreneceğiz. Bir de kendi keşiflerinizi üstüne eklerseniz küçük bir çanta ile ikinci valizi yapıp buradan dönmüş olursunuz.

Sabun

Mardin alışveriş noktalarından biri Marlyn’in Sabun Dünyası. İsmi niye böyle, çünkü sahibi Marlyn Monroe’ya benzerliği ile ünlü. Saçı, makyajı, kıyafeti ile Mardinli Marlyn adeta. Burada envai çeşit sabun yapılıyor.

Badem Şekeri

Mardin’den ne alınır denilince ilk öneriler arasında yer alan badem şekeri farklı kombinasyonlar ile satılıyor Mardin’de. Kahverengi, beyaz ve mavi renkleriyle olan badem şekerleri Coğrafi İşaret Tescil Belgesi’ne sahip. Mavi renkli badem şekeri aslında lahor ağacının kökünden elde edilen kök boyadan yapılıyor. Yani bu şekerlerde gıda boyası kullanılmıyor.

Süryani Şarabı 

Mardin eşittir Süryani kültürü. Geleneklerin hala korunduğu özel bir harmoni kenti olan Mardin’in Süryani şarapları da dillere destan. Manastırlarda üretilen ve farklı bir aroması olan Süryani şaraplarından eve dönüş yolunda alabilirsiniz.

Süryani Nazar Boncuğu

Mardin’den alınacak en güzel şeylerden biri mavi rengiyle Süryani nazar boncuğu oluyor. Elde yapılan ve Süryani ustalar tarafından işlenen madeni bakır ve gümüş kaplama Süryani nazar boncuğu iki gözü temsil eden iki deliğin firuze taşının üzerine açılması ile hazırlanıyor.

Mırra Kahvesi

Çok acı kahve sevenler için mırra dertlere derman olabilir. Ama gerçekten acı bir şekilde olabilir. Kahve, çay, badem şekeri gibi şeyleri almak için biz Mardin çıkışında yer alan Sultan Kuruyemiş’e gittik. Merkezden biraz daha dışarıda kaldığı için fiyatları da daha uygun oluyor.

Datça Badem Çiçeği Festivali: Festival Rotaları İle Türkiye Keşfi

Datça Badem Çiçeği Festivali bu yıl 8-10 Şubat tarihleri arasında ikinci kez düzenlenecek. Böylece Datça, Badem Çiçeği Festivali ile beyazın ve pembenin tüm tonlarına ev sahipliği yapacak. Datça Badem Çiçeği Festivali ilk kez 2018 yılında düzenlendi ve turizmi epey katkı sağladı. Festival turları kapsamında kendine özel bir yer kaptı ve Alaçatı Ot Festivali, Adana Portakal Çiçeği Festivali, Isparta Gül Hasadı Festivali gibi merak edilen bir festival olma yolunda ilerliyor.

Badem çiçekleriyle papatyaların buluştuğu Ocak-Şubat ayları Datça’nın görsel şöleninin başladığı zamanlar olarak biliniyor. Henüz bu aylarda Datça’ya gitmişliğim olmasa da yazın popüler olan ve yazlık diye bildiğimiz birçok yeri kışın sevdiğim için haklı bir söylem olacağını düşünüyorum. Badem Çiçeği Festivali ise Datça’nın bu güzel zamanına tanıklık etmek için ideal bir zamanlama olacak. Şehirden biraz uzaklaşıp nefes almak, doğaya dönüp Ege ile Akdeniz’i kucaklayan Datça’nın özel tatlarını deneyimlemek, farklı atölyelerde hoş vakit geçirmek için müthiş bir fırsat.

Datça Badem Çiçeği Festivali Program

Datça Badem Çiçeği Festivali Datça merkezinde ve Palamutbükü panayır alanlarındaki el emeği ürünler ve hediyelik eşya stantları, badem ürünleri ve yöresel yemek satışları, çocuk ve yetişkinlere yönelik renkli ve yaratıcı workshoplar, Datça’ya özgü dans gösterileri ve sahne performanslarıyla üç gün sürecek olan festival ziyaretçilere çok çeşitli etkinlikler sunuyor.

Arham ile sevinç dansları ve kahkaha meditasyonu, Arham ile sevinç dansları ve kahkaha meditasyonu, Devi ile dansın meditatif yolu, Züleyha Abduleyeva ile “Seni Sana Çalayım” Nefes ve Müzik terapisi, ayn-ı şifa ile merhem yapımı, ekşi mayalı ekmek yapımı, sabun ve defter yapımı bu renkli etkinliklerden bazıları. Ayrıca, ziyaretçiler tercihlerine göre katılabilecekleri turlar ve doğa yürüyüşleri ile yarımadanın dört bir yanını keşfetme, tarihini ve kültürünü deneyimleme imkanı bulacak.

Festivalin öne çıkan etkinliklerinden bir diğeri ise badem çiçeği temalı “Fotoğraf Yarışması” olacak. Festival haftasında çekilecek badem çiçeği fotoğrafları konulu yarışma, festival heyecanını ve coşkusunu daha da artıracak.
Festival ile ilgili detaylar için Datça Badem Çiçeği Festivali sitesini ve sosyal medya hesaplarını ziyaret edebilirsiniz.

Batman Yemek Önerileri: Batman Yemeklerine Giriş 1.0

Eğer Batman gezisi yapacaksanız Batman yemek ve Batman’da ne yenir gibi bazı önemli konular hakkında da bilgi sahibi olmalısınız. Çünkü bir seyahatin en önemli rotaları arasında yemek rotaları gelir. Hatta atalarımız bu konu hakkında ‘aç ayı oynamaz’ şeklinde güzel bir söz söylemişlerdir ki son derece haklılardır. Aç ayı ne oynayabilir, ne de seyahat edebilir. Bir de yemek yemek bizim toplumda asla sonu gelmez bir eylem olduğu için gurme turları bile yaparız. Ülkemizin gastronomik şehirlerine gurme turları yapmak için geç bile kalmış sayılabiliriz.

Batman bu denli gastronomik bir şehir olmasa da lezzetli yemekleri, devasa porsiyonları ve itiraf ediyorum müthiş düğün yemekleri ile kimseyi aç bırakmaz. Detaylı bir Batman yemek rehberi çıkaracak kadar yiyemesem de gittiğim birkaç restoranı burada bulabilirsiniz. Gözüme kestirdiğim yerleri ise bir sonraki Batman gezime bırakıyorum.

Batman gezisi için detaylı rehberi linkte bulabilirsiniz. Hasankeyf’in yeni hali için hakkında ayrıca yazısını yazdığım Hasankeyf gezisi de yine linkte.

Batman Yemek Önerileri

Batman yemek
‘Sen saan pişir sen saan ye’… Kendin pişir kendin ye anlamına gelen bir yöresel deyiş.

Ne yazık ki Batman için geniş bir yemek rehberi çıkaracak kadar yemek yiyemedim ama yine de Batman gezimizi birlikte yaptığımız değerli Ömer, İrfan ve Hüseyin Beyler’in referansları ile birkaç lokantayı ziyaret ettik. Batman yemekleri kendine özgü hangi lezzetleri barındırıyor bunu orada deneme imkanım olmadı ama her yemekte et vardı etoburlar bu yazı sizin için.

Ali Usta

Batman'da ne yenir

Batman yemekleri için ilk ziyareti Ali Usta’da yaptık. İrfan Abi ile buluşup restorana gittik ve uçaktan yeni indiğimiz için biraz aç idik. Ali Usta’da yediğimiz yemekler mercimek çorbası, pilav ve kavurma oldu. Gece biraz geç saat olduğu için ızgara ve kavurma kalmıştı. Biz de tercihi kavurmadan yana yaptık. Merkezi ve lezzeti yerinde bir lokanta arıyorsanız burası iyi bir fikir olabilir. Sadece tuzsuz yemeğe alışkın ben için yemekleri bana tuzlu geldi ama lezzetleri gayet yerindeydi.

Batman'da ne yenir

Masamızdaki yemeklerin fiyatları ise kavurma 20 TL, Mercimek çorbası 8 TL. Fiyat açısından bakıldığında İstanbul’la yarışır bir fiyat skalası olduğunu görebilirsiniz. Bu arada yemeklerin porsiyonları gerçekten kafam kadar geliyor. Çok yemek yiyen biri değilseniz hem ziyan olmaması hem de ayıp olmaması için yarım porsiyon isteyin. Sonra benim gibi şeften ‘valla beğenmedi derim’ muamelesi görmemek için kusana kadar yemek zorunda kalırsınız.

Sadık Künefe

Batman'da ne yenir

Batman’ın Güllüoğlu’su gibi bir şey çıktın Sadık Künefe. Şubeleri benim fark edebileceğim kadar vardı. Buralarda sevilen bir marka kendisi. Sadece buralarda değil Diyarbakır, Mardin ve Şırnak’ta da şubeleri var. Tatlı severlerin ise özellikle hasır künefesi için buraya uğramalarını söyleyebilirim. Fıstıklı hasır künefe, sütlü ve üzeri çikolatalı fıstıklı baklava ve kadayıf ile tatlıda zirve yaptık. Hasır künefe 16, diğer tatlılar da yaklaşık o civarlarda idi.

Ayrancı Geçidi’nde Ayran

Batman yemek

Batman’ın en bilinen ilçelerinden biri olan Gercüş gerçek bir ayran cenneti. Burada yer alan Ayrancı Geçidi, yol üstü satılan yayık ayranları ile nam salmış. Zaten geçidin adından da anlaşılacağı gibi burada ayran içmek için duruluyor. Burada birkaç ayrancı var. 1980’den bu yana yol üzerinde yayık ayran yapıldığı için geçidin adı ayrancı olmuş. İlk durağımız manzaralı olan ayrancı idi ama daha meşhur olan manzarasız olan imiş. Ayrancı Geçidi’ndeki ayran içtiğimiz ilk yerin manzarası Kirkat Göleti‘ne bakıyordu.

Batman'da ne yenir

Gölün çevresine mesire alanı yapılmış. Uzaktan görünmüyor elbette ama biz yakınına da gidip gördük. Yazları burada adım atacak yer bulunmuyormuş. Mesire alanında parklar, kamelyalar bulunuyor. İkinci durduğumuz ayrancı ise bardakları ayran show yaparak dolduruyor ve masalara servis ediyor.

Batman Düğünlerinde Yemek

Ya çok alakasız oldu kabul ediyorum ama imkanınız varsa Batman düğününe katılın. Bence en güzel yemeği orada yersiniz. Üstelik yine dev porsiyonlarda. Biz Midyat gezimizin ardından Hasankeyf’e uğramıştık. Oradan da düğüne gidelim dedik. Kafamıza göre demedik tabii Hüseyin Bey’in akrabası idi düğün sahipleri. Gemi şeklindeki Titanik Düğün Salonu’nun yolunu tuttuk. Batman düğünlerinde yemek masaya oturur oturmaz geliyor. Biz de masaya geçer geçmez, oturduğumuz an yemek geldi. Batman’ın meşhur bulgur pilavı, kuru fasulye ve kavurma ile bugün de doyduk çok şükür. Batman’da ne yenir sorusunun cevabı bir düğün oldu kabul ediyorum ama denk gelen gitsin derim.

Xalo Hayran 

Benim çok gitmek istediğim ve orada uğramaya zaman bulamadığım ciğerci Xalo Hayran resmen bir sonraki Batman gezisi için geçerli bir neden. O kadar içimde kaldı ki o ciğeri yiyemediğim için yeniden Batman’a gideceğim. Gidenler varsa yorum bıraksınlar da şurada yemiş kadar olayım bari.

Karpuz Çekirdeği

Batman yemekleri arasındaki bir diğer ilgi çekici yemek ise kuruyemiş diyebileceğim karpuz çekirdeği. Mardin’de de gören görmüştür bu karpuz çekirdeklerini. Karpuzdan daha kârlı bir getirisi olduğu için çekirdeği için karpuz yetiştirilmeye başlanmış. Benim gibi sayko biri iseniz ‘inşallah yedikleri karpuzların çekirdekleri değildir bunlar’ diye düşünebilirsiniz ama hayır, makine ile ayıklanıyor bu çekirdekler. Külde kavrularak yapılan karpuz çekirdekleri hafif isli bir tada sahip. Bir de 5 liralık alıyorsunuz 1 yıllık karpuz çekirdeğiniz oluyor. Nasıl bitecek bu çekirdekler ya?

Batman Gezisi: Adı Gibi Sürprizlerle Dolu Batman Gezi Rehberi

Bana deselerdi ki ani bir kararla kendini Batman için yola çıkmış bulacaksın, evet söz konusu kendim olunca inanırdım ama bir an ‘Hasankeyf dışında ne yapacağız orada’ diye de düşünürdüm ne yalan söyleyeyim. Çünkü izni olmayan bir çalışan için resmi ve milli bayram tatilleri önceden planlanırdı ve biz bu planı 29 Ekim için Mardin olarak tasavvur etmiştik. Lakin Mardin uçak bileti fiyatları neredeyse 600 liralara yaklaşmış olduğundan ya Mardin’e gitmeyecektim ya da oraya yakın bir havaalanını tercih edecektim. Mesela İstanbul Havalimanı gibi asdfsaff Mardin’e İstanbul’dan daha yakın olma ihtimali kuvvetli. Neyse tamam; Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa gibi seçeneklere baktığımda en temizi Batman olarak görünüyordu. Ve işte her şey böyle başlayacaktı…

Batman

Batman maceramız eski iş yerinden arkadaşlarım Çok Gezen Adam Osman ve Sevnur’a Mardin’e gitmek için Batman Havaalanı’nı kullanacağımı söylemekle başladı. Bu andan itibaren şehrin adı üzerine dönen goygoylar bitmek bilmeyecekti. Instagram hikayelerinde Batman (karakter olan) GIF’lerimi ararsınız, Gotham City’e gidiyoruz demelerimizi mi, WhatsApp profil fotomuzu buna atıf olarak seçmemizi mi görürsünüz… Neler neler… Fakat neticede zorunlu bir hikaye ile tanışmış olsak da Batman’la ilk karşılaştığım an, buranın bir geçiş noktası değil başlı başına keşfedilesi bir yer olduğu yönüne evrildi. Şaka maka, bu kentte görülecek amma çok şey varmış böyle.

Batman 

Türkiye’nin doğusunu yavaş yavaş planlamaya başladım ve hiç planda yokken buna Batman da dahil oldu. Biz rotamızı belirlerken Osman’ın bir tanıdığı vasıtasıyla İrfan Tapan, Filinta Ömer ve Hüseyin Arslan ile tanıştık. Bu 3 isim olmasaydı, bambaşka bir gezimiz olacaktı. Fakat artık Batman’ın gerçekten hakkıyla gezdiğimize üstelik bir kez daha gittiğimizde hiç gitmediğimiz yerlere gideceğimize inancım tam. Sandığımın aksine Batman gezilecek yerler açısından öyle 2 günde bitebilecek bir yer değilmiş. Hele buna Batman’a yakın yerler de eklenecekse o iş 4 günü bulur.

Batman
Batman-Kurtalan karayolunda yer alan kule, şehrin sembolü konumunda.

Güney Doğu Anadolu’da bulunan ve Gercüş, Hasankeyf, Beşiri, Kozluk ve Sason ilçeleri bulunan Batman sanayi, petrol ve inşaat sektörünün de gelişmesiyle epey gelişmiş bir kent konumuna gelmiş. Daha ilk anda kafamda canlandırdığım imajı yerle bir etti kendisi. Geniş caddeleri, akşamları hareketli ve canlı olması, alışveriş merkezleri, yeni nesil kahvecileri, birçok ünlü markanın yer alması ile bu daha başlangıç diyordu adeta. En çok dikkat ettiğim konu ise akşam saatlerinde dışarıda olan kadın sayısıdır. Örneğin Şanlurfa‘da akşam 11’de dışarıda neredeyse hiç kadın görmemiştim. Bu yüzden dışarıda, gündüz akşam fark etmez, ne kadar çok kadın görürsem o şehir diğerlerinden her zaman önde geliyor benim için.

Batman Hakkında

Batman
Yol üzerinde, at başına benzer şekliyle gördüğümüz bu araçlar petrol çıkarıyor. O an bana gelen zenginlik şekline de bakar mısınız ya! Richie Rich miyim neyim?

Heredot tarihine kadar uzanan tarihi bilgilerle günümüze ulaşıyor kentin hikayesi. MED kralı Abtyagestin’in torunu olan Kyros, düşmanı Erpagazso’ya yenilince Media bölgesinin kuzey batı ucundaki topraklara çekilir. Karaçalı, sazlık ve bataklıktan oluşan bu bölgenin ortasında yapay bir adacık oluşturulur. Adına da han obası anlamına gelen Elekhan denir. Bir süre sonra Büyük İskender’in istilasına uğrayan Elekhan’da Roma, Sasani, Bizans, Artuklu, Moğol, İlhanlı, Celali, Akkoyunlu ve Savefi devletlerince yönetilmiş. 4. Murat’ın Bağdat seferi sırasında kendisine  yardımcı olan Turhan oğlu Mahmut Paşa’ya Elekhan’ın da dahil olduğu Batman suyu ile Botan suyu arasında kalan bölgenin tamamını verilir. Elekhan adı bu dönemde değişikliğe uğrar ve İluh adı anılır. Buradan konu nasıl Batman’a geldi tabii bu da ayrı bir soru. 1940 yılında Raman Dağları’nda petrol bulunması Batman’ın tarihini yeniden yazmış diyebiliriz.  Zenginleşip gelişen şehirden ayrıca birçok başarılı isim de çıkmış. Bu isimler arasında ekonomiden sorumlu 100 metre Yıldızlar Dünya Şampiyonumuz Mizgin Ay, Eski Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, ve müthiş ressamımız Ahmet Güneştekin yer alıyor.

Batman’da Terör Var Mı? Batman Güvenli Mi?

Batman
Batman’da 8 şehit verdiğimiz yol

Bu facia başlığı atmama ben dahil ailemin ve arkadaşlarımın yaşadığı acabalar neden olmuştur. Çünkü güzel ülkemde hala bir yere giderken bu soruları soruyorsak bir yerlerde büyük yanlışlar var demektir. Ne yazık ki Batman’a giderken de oradaki güvenlik durumunu araştırdık. Bildiğim Batman’ın bu konuda oldukça güvenilir bir yer olması idi. Ama yine de sorduk soruşturduk. Bilgimizi teyit ettik. Fakat biletleri aldıktan 2, 3 gün sonra 8 şehit verdiğimiz terör olayı gerçekleşti. Bu güzel ülkede korku, sindirilmişlik kabul edilemezdi ve ülkenin doğusundan batısına her ne olursa olsun ayak basılmadık yer bırakmamak için yolumuza devam edecektik.

Batman Ulaşım (Batman’a Nasıl Gidilir?)

Batman

İstanbul’dan Batman’a gitmek için THY ile Atatürk Havalimanı’ndan ya da Pegasus ile Sabiha Gökçen’den direkt uçuş mevcut. Biz en uygun fiyat ve tarih aralığını alabilmek için cumartesi gidiş pazartesi akşam dönüş ile THY uçuşu aldık.  Fakat saatler biraz sıkıntılı. 15:10 kalkışlı uçak 17:10’da Batman’a varıyor, haliyle gün ölüyor. Bu yüzden diğer alternatif, erken uçuş ile Diyarbakır’a gelip buradan Batman’a ulaşmak olabilir. THY Batman uçak biletleri ise 29 Ekim olunca biraz uçmuş diyebiliriz. Ben gidiş mil dönüş cepten ödeyerek 310 TL verdim ama normal biletler 520 TL idi. Ben Aralık ayı için İtalya, Milano biletleri 400 TL’ye aldım arkadaşlar.

Batman Havaalanı’ndan Merkeze Nasıl Gidilir?

Batman Havaalanı’ndan merkeze gitmek oldukça rahat çünkü alandan çıkar çıkmaz belediye otobüsü var kapıda. Biz bu yolu özel araçla aldığımız için fiyat ve diğer alternatifler konusunda bilgim yok ama uçaktan inince sorun yaşamadan merkeze varabilirsiniz. Alandan merkeze gitmek yaklaşık 15 dakika sürüyor.

Batman Otelleri (Batman’da Nerede Kalınır?)

Batman

İşte bir şok daha. Hadi buyurun. Kalp krizi geçirmeden gelebildiğime şükretmeliyim bu memleketten. Çünkü Batman otelleri arasında beni şaşırtan Real Konak Hotel müthiş güzel bir otel çıktı. Batman’ın en merkezi caddesinde yer alıyor otel. Caddenin adı Turgut Özal Bulvarı ya da diğer adı ile Diyarbakır Caddesi. Yaklaşık 5 km’lik uzunluğu var ve Batman’ın İstiklal Caddesi diyebilir miyiz kendisine. Real Konak Hotel odalarının temizliğinden, çalışanlarının ilgisine kadar bütün övgüleri hak ediyor. Yepisyeni bir otel (burada radyoda bal tanıtımı yapıyorum gibi hissediyorum kendimi) ve otelin Genel Müdürü Hüseyin Arslan bir Batman sevdalısı. Seyahatimiz boyunca kendisi bize başka bir Batman’ı göstermek için desteklerini hiç esirgemedi. Yeniden teşekkür ederiz.

Batman

Batman Real Konak Hotel’in tam karşısında Batman Park var. Hatta tam olarak penceremiz de buraya bakıyor. Burası bir AVM ve ben bir AVM düşmanı olarak kendisine sempati besledim. Bu caddeyi hareketlendiren, ışık veren ve ebatı büyük olmayan bir AVM olması nedeniyle yakışmış ne yalan söyleyeyim. O kadar gelmişken içeriye de bir göz attım. Hemen arka tarafta üniversite olması ile bu bölge epey genç yapmış İyi olmuş iyi. Hatta otelin yanında baya güzel de yeni nesil kahveci dahi var.

Batman

♦ Batman’da nerede kalınır sorusunun cevabı, tek bildiğim ve bir kez daha gitsem yine burada kalacağımdan emin olduğum Real Hotel Konak’tir benim için. Tripadvisor linkini de bıraktım.

♦ 4 yıldızlı otel olan Real Konak ücretleri tek kişilik odada 120 TL. Açık büfe dahil.

Batman Gezi Rehberi

Bu kenti gezmenin bu kadar dolu dolu olacağını tahmin edemeyen bir ben için bir rehber niteliğini taşıyacak kadar notlar çıktı. Hepsi için ayrı ayrı bir yazı yazmak gerekir bu gezi duraklarının. Kenti iyice gezebilmek için arabanın şart olduğunu söylemeliyim. Toplu taşıma kullanmadığım için bu konu hakkında bilgim olmasa da şehir merkezi dışında toplu ulaşım durumu problem olabilir. Bu yüzden yapabilen, bölgeyi bilen biri ile orayı gezsin ya da lokal turlara ulaşsın. Araba kiralayıp gezmek isteseniz bile emin olun birçok yeri görmeyeceksiniz.

Hasankeyf

Hasankeyf

Batman demek Hasankeyf demek. Türkiye’nin görülmesi gereken değerlerinden biri olan Hasankeyf, 2 yıl sonra tamamen sular altında kalacak. Eğer daha önce Hasankeyf‘e gittiyseniz şanslısınız. O fotoğrafları gözünüz gibi saklayın, anılarınızı koruyun. Ama daha önce gitmemişseniz geçmiş olsun. Benim gibi taşınma arefesinde gidip görünce daha önce neden gelmediğiniz için dizinizi döver oturursunuz. Haberlerde gören, okuyan olmuştur mutlaka. Hasankeyf, yeni yerine taşınıyor. Bu taşıma işlemi için epey bir bütçe çıkarılmış. Bölgedeki tarihi eserlere zarar gelmeden taşımak için özel bir yöntem kullanılıyor. Hasankeyf’in sembolü olan Zeynel Bey Türbesi ve Artuklu Hamamı taşınmış. Taşınmış ama nereye? Yeni Hasankeyf’e. Burası Eski Hasankeyf’in tam karşısında yer alıyor. Şu anki görüntüsü çorak bir arazi. Buraya taşınan eserler de öylece duruyor bir yerlerde. Bu hali ile bana hiçbir his vermediği için keşke önceden görmüş olsaydım diyorum. İleride, tüm eserler de taşınınca yeniden görmek şart.

Hasankeyf

Dicle’nin kıyısında, zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olan Hasankeyf, GAP projesi kapsamında, Ilısu Barajı’nın tamamlanmasıyla sular altında kalacak. Bu nedenle Hasankeyf Kalesi, El-Rızk Cami, İmam Abdullah Türbesi, Kızlar Cami, Büyük Saray gibi eserler yeni yerine taşınıyor. Kapadokya’yı andıran birkaç peri bacası ve beni hayrete düşüren mağaraları ise gerçekten görülmeye değer.

Hasankeyf gezi rehberi için linke tıklayabilirsiniz.

Batman Köprüsü (Malabadi Köprüsü)

Batman

Genelde Malabadi Köprüsü olarak bilinse de Batman’ın önemli isimlerinden biri olan ve uzun yıllar Batman’ı tek tek fotoğraflayan foto muhabiri İrfan Tapan’a göre burası Batman Köprüsü. Yılmaz Özdil’in yazdığı Mustafa Kemal kitabında da Atatürk’ün notlarında bu köprünün adı Batman Köprüsü olarak geçiyor. Bir tarafı Diyarbakır bir tarafı Batman’da olan köprü, Batman’dan Diyarbakır’a doğru giderken, Sivan yolu üzerinde bulunuyor. Batman Köprüsü, Mervaniler tarafından 883 yılında inşa edilmeye başlanmış. 150 metre uzunluğunda ve üzerinde el figürü bulunan köprü, dünyadaki taş köprüler içerisinde kemeri en geniş köprü olarak biliniyor. Evliya Çelebi de bu köprüye uğramış ve köprü için ‘bu köprünün altına Ayasofya’nın kubbesi girer‘ demiş. O derece dev bir köprü kendisi. 1147 yılında Artuklular tarafından tamamlanan Batman Köprüsü ise ‘Malabadi Türküsü’nü bilenlerin aşina olacağı bir hikayeye sahip.

Batman

Hikaye şöyle; Köprü daha yokken nehrin bir tarafında Bad isminde bir genç, diğer yanından da sevdiği kız yaşarmış. İki aşık arasına giren bu nehir yüzünden bir türlü kavuşamazmış gençler. Günlerden bir gün, genç kız sevgilisi Bad’a kavuşmak için köprüyü geçmeye çalışır. Fakat karşıya ulaşamadan sulara karışır genç kız. Bad ise günlerce sevdiği kızı arar ama ulaşamaz. Gider Silvan Beyi’nin yanına ve bir köprü inşa etmesini ister. Köprünün yapımına başlanır fakat kemer açıklığı (hani o açıklıktan Ayasofya kubbesi girer demiştik) yüzünden inşaat yarım kalır. Silvan Bey’i uğraşamam senin köprünle çok biliyorsan kendin yap tarzında atar yapınca bizim Bad bir istekte bulunur. Eğer köprüyü tamamlarsa Silvan Beyi’nin eli, tamamlayamazsa da kendi eli kesilecektir. İşte köprüdeki elin Silvan Beyi’ne ait olduğu söylenir.

Kantar Köprüsü

Batman

Batman’ın Gercüş ilçesinde yer alan Kantar Köprüsü, 480 metre uzunluğunda ve 13 ayaktan oluşuyor. Adeta ABD’deki Grand Kanyon misali pozlar veren Kantar Köprüsü manzarası yine bize şok yaşattı. Bu memlekette şok üstüne şok yaşamadık mi yeteri kadar?

Gercüş Ayrancı Geçidi ve Gercüş Kirkat Göleti

Batman

Batman’da adını sıkça duyduğumuz bir ilçe vardı. Adı Gercüş. Kendisi doğal bir güzellik. Ayrıca Mehmet Şimşek’in doğduğu Arıca Köyü de buraya bağlı. Yol üstü lezzet durakları arasına da alınası. Geçidin adından da anlaşılacağı gibi burada ayran içmek için duruyoruz. Burada birkaç ayrancı var. 1980’den bu yana yol üzerinde yayık ayran yapıldığı için geçidin adı ayrancı olmuş. İlk durağımız manzaralı olan ayrancı idi ama daha meşhur olan manzarasız olan imiş. Ayrancı Geçidi’ndeki ayran içtiğimiz ilk yerin manzarası Kirkat Göleti‘ne bakıyordu. Gölün çevresine mesire alanı yapılmış. Uzaktan görünmüyor elbette ama biz yakınına da gidip gördük. Yazları burada adım atacak yer bulunmuyormuş. Mesire alanında parklar, kamelyalar bulunuyor.

Gerçüş Kırsalı

Batman

Midyat ile Hasankeyf arasında yer alan ve yukarıda da anlatmış olduğum Gercüş’ün oturup resim çizilebilecek bir manzaraya sahip olması artık sizi şaşırtmıyor olsa gerek. Yine yol üzerinde bolca petrol çıkaran at başı görerek kırsalda yolumuza devam ederken biraz da tırstık. Çünkü yolda ne internet çekiyor ne de telefon. Bu yüzden şu yukarıda gördüğünüz fotoğrafın çekildiği noktaya gitmeye çoğu insan yanaşmıyormuş.

Hayalet Köyler

Batman

Batman’ın birçok yerinde terk edilmiş köyler mevcut. Yol üzerinde giderken dikkat çeken birçok köy var böyle. Çok güzel taş evler yer alıyor ve restorasyona girse şahane bir dönüşüme uğrayabilir.

Hasankeyf: Dicle’nin Türküsü Hasankeyf’in Hikayesi ve Gezi Rehberi

Raman Dağları’nın eteklerine, Dicle’nin iki yakasına kurulu Hasankeyf ve kadim hikayesi… Binlerce yıl öncesine dayanan geçmişi ile Hasankeyf, bu zamana kadar görmediğim ve görmekte geç kaldığım yerler arasında. Keşke demek hiçbir şeyi telafi etmiyor. Genelde yazılarımı yazarken eğlenceli kelimeler bütünü kursam da ne yazık ki Hasankeyf gezisini bu kadar geç yapmış olmamdan dolayı üzüntü içerisindeyim. Eğer siz, Hasankeyf’i bundan 5-6 yıl önce gördüyseniz çok şanslısınız. Fakat benim gibi taşınma arifesindeyken Hasankeyf’e gittiyseniz Müslüm Baba’dan son pişmanlık neye yarar ile sizi yazının devamına alayım.

Hasankeyf

Neden böyle diyorum çünkü çok yakın bir zaman sonra Hasankeyf tamamen sular altında kalacak. 1970’li yıllarda Güney Doğu’nun elektrik ve su ihtiyacını karşılamak için Fırat ve Dicle nehirleri boyunca 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralini kapsayan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) yapılmıştı. İşte GAP’ın bir dalı olan Ilısu Barajı‘nın açılmasıyla birlikte eski Hasankeyf (hani o fotoğraflarda gördüğümüz yer) artık olmayacak. Artık yeni Hasankeyf olacak hayatımızda. Bu nedenle bölgedeki tüm tarihi eserler yeni yerine taşınıyor ve bu taşımada sonlara yaklaşıldı. Yeni Hasankeyf, Eski Hasankeyf’in hemen karşısı…

Hasankeyf
Alıntıdır…

Zeynel Bey Türbesi, Artuklu Hamamı gibi eserler taşındı. 609 yıllık El Rızık Camisi ile 907 yıllık Sultan Süleyman Koç Cami de yakında taşınacak. Sonrasında artık Hasankeyf tamamen sular altında kalacak. Bu da şu anlama geliyor Batman-Hasankeyf arası kullandığımız yol, 400 kilometrelik bir nehir ekosistemi, köy ve kasabalar, arkeolojik bölgeler ve bölgede yaşayanların anıları tarih olacak…

Hatırlarsanız Doğa Derneği ile Tarkan’ın da ‘Hasankeyf Yok Olmasın’ kampanyasını hayata geçirmişti. Bu kampanya kapsamında Tarkan, bölgeye gitmiş ve orada bir konuşma yapmıştı. Yukarıdaki videoda o konuşmayı bulabilirsiniz. Bu çabalara ek olarak bölge halkının Yeni Hasankeyf’e tasviyesi de yapılmak istenmiş fakat haklı olarak şu anda çorak bir toprak olan yeni yerleşim yerine gitmeyi reddetmiş burada yaşayanlar. Bunun için ufak çapta eylemler de olmuş ve sonunda bir süre daha var olan yerlerinde yaşamaya devam etmekte Hasankeyfliler.

Hasankeyf 

Hasankeyf
Bu alan komple su altında kalacak

Neolitik döneme ait oyuk ve mağaralar ile Bizans dönemine uzanan hisar kalıntıları ile büyüleyici Hasankeyf… Tarihi İpek Yolu üstünde Fırat’ı geçen ve üstelik Marco Polo’nun Çin yolculuğu sırasında kullandığı düşünülen köprü ve birçok Orta Çağ İslam eserleri. Dicle’nin ikiye ayırdığı, Batman’a bağlı olan tarihi ilçe Hasankeyf hikayesi, tarihi, orijinal yapısı ile doğal koruma alanı ilan edilen değerlerimizden biri. Eski dönemlerden bu yana önemli bir ticaret yolu olan Hasankeyf, Yukarı Mezopotamya’dan Anadolu’ya geçiş yolu üzerinde bulunuyor. Bu açıdan stratejik bir öneme sahip oluyor yıllar boyu. Bizanslılardan Sasanilere, Artuklulardan, Osmanlılara uzanan geçmişinde birçok kültüre de ev sahipliği yapıyor.

Hasankeyf’in Hikayesi Adı İle Başlıyor 

Hasankeyf’in adı ile ilgili bilinen en yakın hipotez bu ilçenin kayalara oyulmuş konutlarla meydana gelmesi. Süryanice ‘kifo’ (kaya) kelimesinden türetilmiş ‘kifos ve cepha’ isimleriyle anılan ilçenin anlamı ‘mağaralar şehri’ ya da ‘kayalar kenti’ anlamına gelen Arapça ve “hısn-ı keyfa” ile oluşturulmuş. Hısn-ı keyfa ismi Osmanlılar zamanında Hısnıkeyf, halk arasında da Hasankeyf halini almış.

Hasankeyf Tarihi

Medeniyetlerin doğduğu yer olan Mezopotamya’da bulunan Hasankeyf’in ne zaman kurulduğu tam olarak bilinemiyor. Yapılan çalışmalar 3.500 yıldan 12.000 yıl öncesine kadar olduğu yönünde. Roma İmparatoru II. Constantius, bölgeyi Sasanilerden korumak amacıyla iki sınır kalesi inşa ettiriyor. Roma ve Bizans hakimiyetinde geçen yıllar sonrası Hristiyanlık yayılıyor ve 4. yüzyıldan itibaren ilçe Süryani piskoposluğunun merkezi konumuna geliyor. 640 senesine gelindiğinde ise Halife Ömer ve ordusu ilçeyi ele geçiriyor. Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervaniler egemenliğinde kalan Hasankeyf, 1102 yılında Artuklular tarafından ele geçirilir. Ve bu dönem ilçenin de en parlak dönemi olur. 1102-1232 yılları arasında Artuklu Beyliği’nin başkentliğini yapan Hasankeyf, bir şehir görünümü alır. Eyyübiler ve Moğollarca ele geçirilip tahrip edilen ilçe eski ihtişamına geri dönemedi. Akkoyunlu ve Safevi egemenliğinin sonrasında ilçe 1515 tarihinde Osmanlı topraklarına katıldı.

Hasankeyf Gezilecek Yerler

Batman’dan Hasankeyf’e gitmek için kaldığım Real Konak Hotel’in Genel Müdürü Hüseyin Bey ile yola çıkıyoruz. Özel bir araçla gittiğim için Batman’dan Hasankeyf’e giden bir toplu taşıma var mıdır bilmiyorum. Mardin’den Hasankeyf’e de gitmek mümkün ama genel olarak araç olmadan bölgeyi gezmek biraz zahmetli olacağa benziyor. Biz Batman güzergahında ilerlerken yol üzerinde birçok siyah ve ata benzer şeyler görüyoruz. Ki zaten kendilerine at başı adı verilmiş. Bu at başları, Batman’ın birçok yerinde petrol çıkarıyor. Anlayacağınız, o an dünyanın en zengin insanısınız.

Zeynel Bey Türbesi

Hasankeyf

Hasankeyf’in bir sembolü varsa elbette o Zeynel Bey Türbesi olacaktır. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Otlukbeli Savaşı’nda şehit düşen oğlu Zeynel Bey için yaptırdığı bir anıt mezar olan Zeynel Bey Türbesi, Anadolu’daki anıt mezar geleneğinin ilk örneği. Silindir şeklinde, Özbekistan mimarisinin esintilerini taşıyan türbe çinilerle bezeli ve mimarı Abdurrahman oğlu Pir Hasan.

Hasankeyf
Alıntıdır…

Eski Hasankeyf zamanlarında tam olarak yukarıdaki gibi bir görüntüsü varmış Zeynel Bey Türbesi’nin. Mış diyorum, çünkü hem ben o halini göremedim hem de şu an kendileri Yeni Hasankeyf’e taşınmış durumda. Yeni yerini ziyaret ettikten sonra umarım eski görüntüsüne biraz da olsa yaklaşır, bulunduğu yer yeşillendirilir diye düşündüm. Çünkü şu anki hali ile biraz gariban kalmış gibi gözüküyor.

Artuklu Hamamı 

Hasankeyf

Taşınan diğer bir tarihi eser de Artuklu Hamamı. Yaklaşık 600 yıllık geçmişi bulunan Artuklu Hamamı, yeni yerine 9 saatte taşınmış. Yeni Kültürel Park Alanı’nda gördüğüm Artuklu Hamamı, 256 tekerlekli özel platforma yüklenerek taşınmış yeni yerine. 1.500 ton ağırlındaki hamam ile birlikte diğer eserler de yavaş yavaş taşınmaya devam ediyor.

Kasır Rabi

Hasankeyf

Hasankeyf’i tepeden gören, bir nevi seyir tepesi olarak adlandırılan Kasır Rabi, özel bir mülk olsa da 1 TL girişle ziyarete açık. Hemen yanında bir çay bahçesi var. Çaylar kaçak tabii:) Bu arada yeri gelmişken Batman’daki özel mülkler beni hayrete düşürüyor. Mardin’de de düşürdü. Neler dönüyor Serhat buralarda? 700 den fazla yaşı olan bir kaya kütlesinin yontularak mağaraya dönüştürüldüğü Kasır Rabi, hem manzara izleme noktası hem de bir dilek mağarasına sahip. Buraya gelen birçok insan kağıda dilek yazıp hıdrellez misali asıyor. Genel olarak evli, nişanlı çiftlerin geldiğini hesaba katarsak sanırım dilekler de hep bu minvalde. Öyle ki burada bir dilek mağarası bile var. Hasankeyf’in girişimci çocukları da bu işi şahane bir yaratıcılığa dönüştürmüş. Delikli bir taşı fotoğraf makinesi yapmışlar, gelen giden değişik değişik fotoğraflar çekiliyor bu taşın kadrajından:)

Hasankeyf

Bu bölgedeki kısmet temalı dilek mevzusu 1974 yılında Fatma Girik ve Hakan Balamir’in oynadığı Kuma filmi ile başlıyor. Kasır Rabi’de çekilen Kuma filmiyle tarihi mağaraya dilek asma geleneği alıp başını yürüyor ve bugüne kadar geliyor. Kasır Rabi’nin teras gibi bir kısmı var, buradan şu an biraz şantiye alanına benzese de, Hasankeyf’i görmek mümkün.

Hasankeyf Mağaraları

Hasankeyf

Tam burada ünlü Hasankeyf mağaraları da yer alıyor. Bölgede yaklaşık 6 bine yakın mağaranın bulunduğu söyleniyor. Kapadokya’yı andıran peri bacası oluşumlarının bulunduğu, Hasankeyf mağaraları ile ülkenin gizli hazinelerini bu yaşımda fark ediyorum. Üstelik, bu mağaralarda hala yaşamakta olan birçok insanın da bulunduğunu öğreniyorum. Bu mağaralar, yaptığım seyahat boyunca beni en çok heyecanlandıran yer oldu. Bildiğiniz orta dünyaya gelmiş gibi oldum. Sümerler, Asurlular, Babillilerin bir zamanlar yaşadığı yerdeyim şu an. Çok eski çağlardan beri yerleşim yeri olarak kullanılan mağaralar, yapıldığı ilk günkü özelliklerini koruyarak gelmiş günümüze. Üstelik teee o zaman yapılan birçok sistem özellikleri hala güncelliğini koruyor. Örneğin su sistemi. Burada sifon benzeri bir sistem var. Bu oymalara, kanal oluşturularak tam 200 metre derinlikteki bir vadiden geçirilerek temiz su ulaştırılıyor. Su neden medeniyettir biraz da bunu gösteriyor.

Hasankeyf

Yol Geçen Hanı

“Çööööşş be kardeşim, burası yol geçen hanı mı” cümlesini her kurduğunuzda artık aklınıza Batman gelecek. Getirteceğim bunu. Girenin çıkanın belli olmadığı, ya da uygunsuz bir yere girme çıkma durumunu anlattığımız bu han tam olarak Hasankeyf Kalesi’nin altında yer alıyor. Yaklaşık bin kişi kapasiteli olan bu doğal mağara, su deposu olarak kullanılan bir mahzene ve kaleye çıkmak için bir geçide sahip. Yol geçen adını almasının nedeni ise Dicle Nehri’nden karşıya geçmek isteyen insanların gece kaldıkları veya dinlendikleri yerin burası olması.

Yazının sonunda biraz da müjdeli haberler verelim, bir nebze olsun güzel umutlar yeşersin içimizde eyyyyy Romalılar. Hasankeyf sular altında kalacak evet, buna yapacak bir şeyimiz yok. Ama baraj açıldıktan sonra bölgede turizmi canlandırmak için birçok proje de geliştirilecek. Mesela;

♦ Sular altında kalan Hasankeyf tekne turları ile gezilebilecek. Belki bu yönüyle biraz Halfeti gibi olur diye düşünüyorum.

♦ Bölge insanları için her anlamda daha iyi koşulların (sağlık, iş, geçim vs) sağlanacağını umut ediyorum.

♦ Yeni Hasankeyf’in bir açık hava müzesi olarak konumlandırılması düşünülüyor. Bunun için tarihi Malabadi Köprüsü’nün bir örneği de yapılmış alana. Yeni Kültürel Park Alanı olarak adlandırılan bu bölgede birçok eser kısa süre sonra ziyarete açık olacak.

Hasankeyf’e Nasıl Gidilir?

Hasankeyf

Biz ulaşımı Batman üzerinden yaptık. Yukarıda da dediğim gibi Hasankeyf’e ulaşmanın en kolay yolu, buraya en yakın havalimanı olan Batman oluyor. Ardından havaalanından araç kiralayarak yola devam edebilirsiniz. Batman Havalimanı’ndan Hasankeyf  yaklaşık 50 km sürüyor.

Hasankeyf’e Son Bakış

Hasankeyf

Artık benim de görmenin nasip olmadığım o Hasankeyf fotoğraflarda yaşayacak. Üstteki fotoğrafı internetten buldum. Bu hali ile saatlerce bakabilirim ona. Nakış gibi işlenmiş şu manzaraya bakar mısınız? Tamamen sulara gömüleceğini düşündükçe insan odalara sığmıyor!

Mövenpick Hotel İstanbul: Giovanni Terracciano İle Çikolatalı Yemekler

Bu yazı Mövenpick Hotel İstanbul tarafından düzenlenen bir etkinliği sizlerin de haberdar olması adına yazmamı içermektedir. Her zaman sırt çantası, spor ayakkabı, hostel, ucuza bilet yok hayatımda. Tamam dışarıdan bakıldığında, seyahat ederken ölücü bir insana dönüştüğüm fark ediyorum ama arada luxury de takılıyorum Allah sizi inandırsın. Neyse işte yine günlerden bir gün 4. Levent’te metronun yanında yer alan Mövenpick İstanbul Hotel’de bir etkinliğe davetliydim. Söz konusu İtalyan yemekleri ve çikolata olunca da bu davete icabet etmemek olmazdı.

Mövenpick Hotel İstanbul’un İtalyan Baş aşçısı Giovanni Terracciano ile ‘Çikolatalı Yemekler’ etkinliğini tekrar acıkarak anlatmak istiyorum size. 23 Ekim akşamı katıldığım bu etkinlik bana şunu gösterdi, çikolata sen nelere kadirsin. Bir tatlı gıda maddesi, tuzlu yediğimiz yiyeceklere bile bu kadar yakışabilir. Hani Meksika’da herkes yemeğine çikolata koyuyor geyiğini ‘ekeekeke çikoalatalı tarhana çorbası da var mı ağğğbiii’ diye devam ettiğimiz bu espri konusu bence kısa bir süre sonra ciddi bir gerçeğe dönüşebilir. Zira çikolata ile tuzlu yemeklerin uyumu, benim sandığımdan çok daha uyumlu.

Mövenpick Hotel İstanbul

Giovanni Terracciano ile ‘Çikolatalı Yemekler’

4. Levent’te bulunan Mövenpick Hotel İstanbul‘un AzzuR Restoran’ına daha önce gitmediğim için beklentimin üstünde bir restoran ile karşılaştığımı söyleyebilirim. Sade, insanı yormayan bir ortamı var. Göz yormuyor ve insanı dinlendiriyor. Etkinliğin tadımlarına başlamadan önce yazdığım tüm yemeklerde çikolata olduğunu tekrar belirtmeme gerek var mı? Evet, her şeyin… Üstelik çikolatalar da Mövenpick Hotel’in. Ben zıt tatları birlikte yediğim için ve buna çikolata ile zeytin, çikolata ile mandalina, çikolata ile kivi gibi eşleşmeler de dahil olduğu için yemekleri beğeneceğim konusunda endişe yaşamadım. Mövenpick Hotel İstanbul, kendi markasıyla hazırladığı taşıdığı çikolatalarıyla tanınıyor zaten. Bunu bir de tuzlu yemeklerde farklılaştırmak istemiş olacaklar ki menüde yer alan tüm yemeklerde %100 kakao yağı kullanılarak geleneksel İsviçre ustalığı ile İsviçre’de üretilen %72 kakaolu, akçaağaç ve cevizli, limon ve beyaz çikolatalı, fındıklı ve kakao çekirdeği parçalı Mövenpick çikolataları dahil edilmiş.

Mövenpick Hotel İstanbul

Çikolatalı Yemekler Menüsü

Tıpkı Osmanlı mutfağında yemeklerde kuru üzüm, incir, kayısı kullanılırcasına bu yemeklerde de çikolata var. Eğer Mövenpick Hotel’de Çikolatalı yemekler yemek isterseniz oldukça farklı ve lezzetli bir menü ile karşılaşacaksınız. Yemeklerin yaratıcısı İtalyan Şef Giovanni Terraciano Napoli’li. 2000’lerin başında Türkiye’ye geliyor ve bir Türk ile evleniyor. Aralarında Süzer Plaza’nın da dahil olduğu birçok yerde çalışıyor ve soluğu Mövenpick’te alıyor. Giovanni Terracciano ile ‘Çikolatalı Yemekler’ ilk olarak pancarlı somon ile başlıyor. Beyaz şampanya ile oldukça uyumlu bir ikili olmuşlar. Bihter Ziyagil gibi bir elimde şampanya diğer elimde pancarlı somonumu yiyorum. Somonun üzerinde %72 oranında Mövenpick çikolatası parçacıkları var. Ardından milföy hamuru üzerine çikolata ve beyaz limon yatak yapılmış, üzerine de cherry domates, keçi peyniri, çam fıstığı, kahve parçacıkları eklenmiş domatesli tarte tatin ile devam ediyoruz. Tüm bunları birbirleriyle nasıl eşleştirdin be Giovanni Terracciano! Tinder gibi aşçısın yemin ederim.

 

Mövenpick Hotel İstanbul

Ve gelelim şefin cennete giden yolda kapısını aralayan o anlara… Sırada yeşil çaylı levrek var. Fakat, levreği ben yapıyorum. Bu millet buna hazır mı? Giovanni Terracciano İle Çikolatalı Yemekler etkinliğinde ocaklar yakıldı, önceden hazırlanan malzemeler pişirilmek için doğrandı ve tavalara konuldu. Bir yandan şef levreği yaptı bir yandan ben onu izleyerek yapmaya çalıştım. Evet. Etkinliğin bu anında herkes kendi balığını kendisi yapıyor. Yeşil çay, az krema sos, havuç, patates, biber, akçaağaç ve cevizli Mövenpick çikolatası var malzemeler arasında. Şimdi bunları heder etmemek için benim bu levreği iyi yapmam gerekiyor. Nitekim sonuç güzel. Yedim ve hala yaşıyorum.

Mövenpick Hotel İstanbul

Yeterince doymamışız gibi dana gulaş, limonlu sorbe, kremalı limoncello, Mövenpick çikolatası ve kahvesi ile yemelere içmelere devam ediyoruz. İtalyan ruhunu yaşatmak için yemeğin ardına son vuruşu Mövenpick Hotels’in meşhur çikolatalı ganaj üçlüsü ve Mövenpick kahvesi ile yapıyoruz. Tıpkı çikolatalar gibi kahveleri de meşhur buranın. 1963 yılından itibaren kendi isimleriyle çıkardıkları kahveleri var. Alıp evde de içebiliyorsunuz. Gecenin sonunda eve yürüyerek değil yuvarlanarak gitmemiz gerekse de ufak çapta bir şölen yaşadık. Bu şöleni yaşamak için biz ne kadar öderiz soruları da olacaktır elbette. Fix menü fiyatının olmadığı bu özel menüde ana yemekler 90 ile 115 TL arası değişiyor. Bizim bu etkinlik boyunca yediğimiz yemeklerin ücreti ise 290 TL.

Çikolatalı Yemekler Fiyatlar

Pancarlı somon (78 TL): Marine edilmiş somon filetosu, kök sebzeler, hardallı mayonez, kekik krakerleri ve %72 kakaolu Mövenpick çikolatası.

Domatesli tart tatin (45 TL): Kiraz domates, milföy hamuru, keçi peyniri, çam fıstığı, kahve çekirdekleri ve limonlu beyaz Mövenpick çikolatası

Yeşil çay soslu levrek (115 TL): Levrek filetosu, patates, körpe ıspanak, sebzeler, yeşil çay sosu, şarap ve akçaağaçlı Mövenpick çikolatası

Dana gulaş (100 TL): Dana bonfile, renkli biberler, kereviz kökü püresi, şarap ve %72 kakaolu Mövenpick çikolatası

Pestolu kuzu incik (95 TL): Kuzu incik, sebzeler, Antep fıstıklı pesto, patates graten, şarap ve fındıklı Mövenpick çikolatası

Patates tartlı ördek göğsü (90 TL): Ördek göğsü, biber sosu, sebzeler, kuru kayısı, şarap ve patates tart ve limonlu beyaz Mövenpick çikolatası.

Çikolata ganaj üçlüsü Mövenpick espresso ile (30 TL)

Çandarlı Gezisi ve Bademli Koyları Rehberi: Çandarlı Otelleri ve Gezisi

Bu Kurban Bayramı tatilinde tercihimi Çandarlı olarak belirledim. Bayram zamanı Türkiye’nin Ege ve Akdeniz sahilleri dolar taşardı bunu biliyordum ama bu kez durum farklıydı. Ülkenin ekonomik durumu, TL ile döviz arasındaki uçurum derken yurt dışı tatili pek olası değildi. Bu yüzden millet olarak yarın yokmuş gibi tatile hücum ettik. Ve elbette tercihimizi genel olarak yurt içinden yana kullandık. Hal böyle olunca Bodrum, Alaçatı, Çeşme, Ayvalık gibi gözde tatil yerlerinde ve Ege otelleri, Akdeniz otelleri yüzde yüz doluluk oranına ulaştı. Türkiye’nin kıyı sahillerini geçtim, bu yıl Karadeniz’de de büyük bir turist yoğunluğu oldu. Ben de bir çalışan olarak Kurban Bayramı tatilini mutlaka değerlendirmeliydim, bu yüzden aile dostlarımızın yazlıklarının da bulunduğu Çandarlı’yı seçtim Pikaçu.

Çandarlı

Çandarlı

İzmir’in Dikili ilçesine bağlı bir mahalle olan Çandarlı, Türkiye’deki önemli turizm merkezlerinden biri. Gerçi ne il sınırlarındaki akranları Çeşme ya da Alaçatı kadar popüler, ne de Akdeniz’in adım başı otel kalabalığına uğramış. Gerçekten denizle iç içe olmak isteyenler, ufak yerlerde sıkılmayacaklar için ideal. Öyle kop kop bir arkadaş değil Çandarlı. Antik dönemde adı, suyu bol anlamına gelen Pitane olan Çandarlı’nın geçmişi Helen dönemi öncesine kadar uzanıyor. Bu şehri kuranlar ise Amazonlu kadınlar. Çandarlı şekil olarak yarım ada görünümünde. Bu yüzden prototip olarak bizim oralara, yani Erdek‘e benziyor. Sokakları denize çıkıyor, yazın da rüzgarlı, sahil şeridi gayet uzun ve hareketli.

Çandarlı’ya Nasıl Gidilir?

Bayram dolayısıyla otobüs ve uçak biletleri adeta uçmuş durumdaydı. Eğer uygun bilet bulsaydım ben de şanslı sizler gibi bayramı birleştirir 9 gün tatil yapardım ama 500 küsurluk İzmir biletlerini görünce vazgeçtim. Arefede yarım gün çalışıp aynı gün İzmir’e uçakla gittim. Böylece aradaki uçurum farkı biraz kapatmış oldum.

Çandarlı

Uçakla; Çandarlı’ya nasıl gidilir sorusunun cevaplarından biri uçak. İstanbul’dan gidecekler için İzmir’e uçuş olan ve ucuz uçak bileti bulduğunuz bir firmadan kapın biletinizi. Ben biriken millerimi kullanmayı tercih ettim ve İstanbul-İzmir uçuşumu öyle aldım. Ama bununla da yetinmeyip bir de business tercih ettim. İlk kez yurt içi hatta business aldım ve şansıma dev Airbus 330 geldi. Business resmen kanıma bir zehir gibi işliyordu. İstanbul-İzmir millerle business yolculuğum 6 bin mil ve 44 TL KDV ile gerçekleşti.

Otobüs ile; İstanbul’dan Çandarlı’ya gitmek için otobüsü de tercih edebilirsiniz. Fakat Çandarlı otobüs bileti tek yön 115 TL olunca ben bu fikri otomatik eledim. Yine de , uçak biletleri aşırı uçuk olunca otobüsü değerlendirmek mantıklı olabilir.

Araba ile; Eğer bayramda izin almış ve ulaşımı pahalı bulmamış olsaydım araba ile İDO’yu kullanarak Bandırma üzerinden Çandarlı’ya gidecektim. Fakat İDO’nun da araçlı biletleri bütçemi aşıyordu. Bandırma üzerinden gitmiş olsaydım yol yaklaşık 7 saatte bitecekti. Fakat araç ve 5 kişilik bir aile ödemesi yaklaşık 1.000 TL’yi bulacaktı. Ah bayram ah!

İzmir’den Çandarlı’ya Nasıl Gidilir?

ÇandarlıÇandarlı’ya gitmek için uçağı tercih edenler toplaşsın. Öyle İstanbul’dan bir saatte İzmir’e geldik oh ne güzel yok. Zira iş uçakla bitmiyor. Bir de İzmir hava alanından Çandarlı’ya gitmek var. Bu yolculuk biraz uzun sürüyor. İzmir Adnan Menderes Havaalanı’nda inince önce İZBAN için tek kullanımlık bilet alıyorum. Eğer İzmir kartınız varsa ona yükleme yapabilirsiniz. Ya da sonraları lazım olur diye kart alabilirsiniz. Öylesi daha mantıklı çünkü tek kullanımlık biletler 11 TL. 

Bu arada bayram nedeniyle mi bilmiyorum ama İZBAN kart makinesi önünde deli bir kalabalık vardı. Bir de not; bu kartlar, tek kişilik. Yani aynı kartı iki kişi kullanamıyor.

İzmir’den Çandarlı’ya gitmek için hava alanından bindiğimiz İZBAN ile son durak Aliağa‘ya gidiyorum. Bu yol 1.5 saat sürüyor. Aliağa’da iner inmez merdivenlerden yukarı çıkınca Aliağa Otogarı ile karşılaşılıyor. Çandarlı minibüsleri de buradan kalkıyor.

Çandarlı

Yaz tarifesinde son seferi 22.40’ta yapıyor minibüsler. Ben de son minibüse yetişiyorum. Normalde yarım saatte kalkan minibüsler son minibüs için biraz daha bekleme süresi verebiliyor. Aliağa’dan Çandarlı da yaklaşık yarım saat sürüyor. Bu yolculuğun maliyeti ise 8 TL. Aliağa-Çandarlı minibüsleri son durak Çandarlı sahilde bırakıyor. Buradan kalacağınız yere yürüyerek ulaşmak oldukça rahat.

Çandarlı Otelleri (Çandarlı’da Nerede Kalınır?)

Çandarlı
Bu görsel ile daha çok Çandarlı’da nerede kalınmaz demek istiyorum.

Gitmeden önce çok araştırma yapma fırsatım olmadı Çandarlı’ya. Zaten Çandarlı otelleri de sıralı sayıdaydı ve bayram nedeniyle hiçbirinde yer yoktu. Biz gitmeden önce ablam, birkaç Çandarlı oteli arasında tek boş odası olan Kybele Tayfa Oteli‘ne rezervasyon yapmak durumunda kaldı. Bundan sonrası ise, oteli arayıp bu yorumları teyit etmek ihtiyacı ile başladı ve sonumuz 2. geceye kalmadan pisliğe ve insan davranışlarına olan isyanımız itibari ile otelden kovulmamızla son buldu. Evet kovulduk ey halkım asdfaf. Olanı biteni, gördüğümüz muameleyi, yaşadığımız rahatsızlıkları buradan ayrıca anlatmayacağım. Kimsenin kararına karışamam ama otele gitmeyi düşünenlere gitmeden önce tetanoz ve hepatit aşısı olmalarını tavsiye ederim. Tripadvisor Kybele Tayfa Otel yorumlarına da mutlaka göz atın derim. Çandarlı otelleri arasında kalınabilecek (denemediğim için bu bir öngörüdür ama hepsine tek tek uğradım bu otel faciamızdan sonra) diğer yerler ise Mavi Kapı Butik Pansiyon, Otel Samyeli, Gül Pansiyon.

Çandarlı Gezilecek Yerler

Çandarlı’yı gezmek için günübirlik bir gezi yetiyor. Ama mevsim yazsa ve deniz tatili yapıyorsanız o zaman bir güne daha merkezi dolaşmak için lazım olacaktır. Benim Çandarlı gezim 4.5 gündü. Böylece aşağıdaki yer alan tüm yerler bu gün planı içerisinde gerçekleşti.

Çandarlı Kalesi

Çandarlı

Çandarlı Kalesi de tıpkı Bozcaada Kalesi’n in formuna benzer bir şekilde karşılıyor bölgeye adım atanları. Çandarlı’ya gelinen ilk an karşılaşılan ilk yer bu kale oluyor. M.Ö. 6. yüzyılda Cenevizliler tarafından yapımına başlandığı söylenen kale, son görünümünü Osmanlı Sadrazamı Çandarlı Halil Paşa tarafından alıyor. Çandarlı Kalesi, çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Ve yanlışım yoksa, etkinlik harici kalenin içerisi gezilemiyor. Kale yakınlarında, yine merkezde yer alan Çandarlı Şadırvanı da bölgedeki tarihi eserlerden bir diğeri. 1805 yılında yapılmış şadırvanı da Çandarlı’da görülecek yerlerden biri olarak saymadan geçmek istemedim. Çandarlı’daki tarihi binalar içerisinde yer alan Tarihi Zeytinyağı Fabrikası ve Tarihi Çandarlı Hamamı da görülecek diğer duraklar oluyor.

Gece Pazarı

Çandarlı’nın sembolü haline gelmiş Gece Pazarı, geç saatlere kadar açık olan, birçok el yapımı emeğin yer aldığı bir tür hal. Burayı hem alışveriş hem de gezi noktası olarak değerlendirmek lazım. Ayrıca güzel ve yaratıcı şeyler keşfetmek de mümkün.

Bademli Köyü

Çandarlı

Çandarlı’dayken çok yakında yer alan Bademli Köyü’ne gitmemek olmaz. Dikili’nin sevimli köyü Bademli, rengarenk sokakları ve taş evler ile tam fotoğraflık. Tabii bayram dolayısıyla buralarda adım atacak yer bulmak imkansıza yakın. Çandarlı’ya çok yakın olduğu için gittiğimiz Bademli’de bayram nedeniyle yemek yiyecek yer bulamadık desem? Meşhur Tete’nin Yeri siparişleri aldı ama getirmedi, yanındaki yere geçtik 40 dakika beklememiz gerekti. En sonunda Aynur Abla’nın Yeri’ne oturduk. Ardından da Bademli Köy Kahvesi‘nde koruk suyu içerek Çandarlı’ya geri döndük.

Çandarlı’da Nerede Denize Girilir?

Çandarlı
Gece Pazarı Önü

Çandarlı’da denize girmek için geniş ve güzel bir sahil şeridi var. Deniz tertemiz olduğu için nereden girerseniz girin güzel bir suyla karşılaşacaksınız. Ama bayram dönemlerinde sahillerin çok kalabalık olacağını da belirteyim. Çandarlı’da denize girmek için kale önünü tercih edebilirsiniz ya da Gece Pazarı’nın önünden başlayan plajda denizle kavuşabilirsiniz.

Çandarlı
Kaleye Giderken

Buralar halk plajı olduğu için herhangi bir ücret ödemenize de gerek yok. Bunun dışında rotanızı Bademli’ye doğru çevirmeniz de elzemdir ki Çandarlı’ya gitmişken Bademli’yi de görmek gerekiyor. Üstelik birçok plaj da Bademli’de yer alıyor. Genel olarak Çandarlı etrafında ve bağlı olduğu Dikili’de geniş bir deniz alternatifi var. Yeri gelmişken söyleyeyim, Çandarlı’nın denizi buz gibi. Soğuk deniz sevenlerin kafası rahat. Denize girmek için dikkat edeceğiniz bir nokta var ki o da rüzgar. Çünkü rüzgara göre Çandarlı’nın denizi dalgalı olabiliyor.

Dikili Bademli’de Denize Girilecek Yerler

Çandarlı Dikili’ye bağlı olunca biz de koy koy gezmeye karar veriyoruz. Çandarlı merkezde denize girdik, orayı tükettik, gelsin yeni denizler. Dikili’ye bağlı birçok yer var. Bizim rotamız şöyle oluyor;

Çandarlı
Ali Kaptan’ın tekneyle açılmadan önce Çandarlı Fırını’ndan boyozlarımızı da kaptık.

Beach sevmeyen biri olarak yaptığım ilk iş tekne ayarlamak oldu. Zaten bayram döneminde beachlerin durumu da az çok belli. Bu yüzden Bademli’de yaşayan Ali Kaptan’ı buldum ve kendisini gitmeden önce aradım. Çandarlı’da deniz olayım Ali Kaptan olmasaydı bayram nedeniyle yalan olacaktı resmen. Kendisi bir Seaman olarak bizi kurtardı ve kalabalıktan uzak, misler gibi denizimize girdik.

Ali Kaptan’a ulaşmak için size kendisinin telefonunu da vereyim; 0553 960 35 15. Teknesinin adı da Ali Kutay. Günübirlik koy transferi ve tam gün tekne turu yapıyor. Lakin biz tam gün tekne turu yaptığı son kişiler olabiliriz. Teyit etmenizi öneririm.

Kalem Adası ve Oliviera Resort

Çandarlı

Sadece tekneyle ulaşılabilen Kalem Adası gerçekten dillere destan bir güzellik. Fakat. Fakat. Ve fakat adaya girmek mümkün değil. Yani bence değil. Çünkü ada üzerinde tek bir tesis var. O da Oliviera Resort. Kalem Adası giriş ücreti 150 TL.

Ilıca Koyu (Bademli Ilıcası)

Çandarlı

İzmir’in Dikili ilçesinde bulunan Bademli Köyü’nde bulunan bir başka güzellik de Ilıca Koyu. Kalem Adası’nın hemen yanında yer alıyor burası. Antik dönemlerden günümüze ulaşan orijinal bir yer. Bu koyda havuz şeklinde düzenlenen doğal bir termal alan var. Ve bu alandaki suyun derecesi 70 derecelere yaklaşıyor. Elinizi buraya sokamıyorsunuz o derece. Kaynaktan akan suyun denizle buluştuğu kısımda da su 40 derecelere uzanıyor. Cilt rahatsızlıkları, romatizma ve böbrek taşına iyi geldiği söylenen suyun içerisinde hidroasetat bulunuyor. Çevresinde tesis olmayan ve sit alanı olarak kabul edilen nadir ılıcalardan biri olarak çok değerli bir yer olduğunu da belirteyim.

Akvaryum Koyu (Garip Adası)

Çandarlı

Aşık olmak denize olunca bir başka oluyor. Ve sanırım en güzel aşk zor olandsadf dur o değildi. Gerçekten ben Akvaryum Koyu‘na aşık oldum, bu konuda ne yapabiliriz? Çandarlı’da denize girilecek ya da oraya bağlı olduğu için Dikili’de denize girilecek en en şahane yer. Tesis yok. Burada hiçbir şey yok. Tekneye doldurduğumuz eşyalarımızla tüm günü burada geçirdik. Giden herkes dönerken çöpünü de aldı götürdü. Tek bir çöp yoktu ortada. Bize o koca gün yetmedi, Ali Kaptan’ı aradık, ertesi gün de bizi buraya at dedik. Ama kulağımıza buraya tesis yapılacağı geldi. Bu doğal liman, bu mavilik, bu temizlik, bu herkese açık kapısı olan güzellik de elden giderse biraz ah alırsınız. Sonra onlarla ne yaparsınız bilmem.

Hanımın Koyu

Çandarlı

Oy Ali Kaptan bizi nerelere götürdün. Nereleri keşfettirdin. Deli olduk buralara. Dikili’de denize girmek için bir sonraki koyumuz Hanımın Koyu oluyor. Burası bir iş adamının kızına aldığı hediye imiş. Buna biz hönk dedik ama eğer gerçekten öyleyse ne babalar var diyoruz. Hanımın Koyu, kil çıkan efsane bir koy. Evet baya baya kil çıkıyor buradan. Koyda bulunan taşları biraz bilek gücüyle kırıp kil haline getirebiliyorsunuz. Bayram burayı da vurmuş resmen kilin dibini sıyırdık Hanımın Koyu’nda. En son seri kil diye geziyorduk ortalarda.

Killik Koyu

Tropikal bir denizi andıran Killik Koyu’nda da Hanımın Koyu gibi kil çıkıyor. Hayır adından anlaşılmadığı için bir de ben belirteyim dedim. Tekne ile Killik Koyu’nda durmadık biz ama hem kamp için hem de tekne ile durup denize girmek için güzel bir yer.

Küçük Zindancık Koyu

Çandarlı

Ali Kaptan ile çıktığımız tekne yolculuğunda uğradığımız koylardan biri de Küçük Zindancık oluyor. Koy, bu adı geceleri ay ışığı çok görülmediği için almış. Buraya kara yolu ile de ulaşmak mümkün. Fakat deniz yolculuğu kadar güzel olacağını sanmam. Ben bu koyu çok sevdim. Kalabalık bir koy değil. Birkaç özel mülk var plaj kısmında. Görebildiğim kadarıyla günübirlik gelenler için bir tesis de yok. Deniz yoluyla gelecekler bu koyda demir atabilirler. Denizinin nasıl olduğunu da anlatmaya gerek yok sanırım. Küçük Zindancık’ın çok orijinal bir yeri daha var ki o da kayalıkları. At başını andırdığı için bazı yerlerde ismi at adası olarak da geçiyor.

Pisa Koyu

Girişlerin ücretsiz olduğu bir plaj olması nedeniyle kendisini baş tacı yapabilirsiniz. Elbette tesis yok. İhtiyaçlarınızı yanınızda getirmeniz gerekiyor. Ama şezlong ve şemsiye kiralamak mümkün. Araç ile ulaşım da var Pisa Koyu’na ve park için de bir ödeme yapmanız gerekiyor. Eğer ödeme yapmak istemezseniz aracınızı daha gerideki boş arazilere bırakmayı da düşünebilirsiniz. Berrak bir deniz, beyaz bir kumsal ve güzel bir isim ile bu koyu da es geçmedik.

Hayıtlı 

Tesisin olmadığı, ıssız bir yer arıyorsanız size Hayıtlı verebiliriz. Bademli Köyü’nden Denizköy’e doğru giderken sağdaki toprak yoldan sapıp Hayıtlı’ya varmak mümkün. Uzun saatler burada durmanız zor olabilir ama güzel bir denize girmek için mola verip diğer yerlere devam edebilirsiniz.

Dikili Bademli Beach’ler

Barselona Beach

Ali Kaptan ile açıklardan gördüğümüz Barselona Beach bayram yoğunluğu ile ancak açıklardan görünebilecek durumdaydı. Güzel bir tesisi var. Konum olarak Killik Koyu’nda yer alıyor. Çandarlı’ya gelenlerin en çok uğradığı beach’lerden biri.

Fame Beach

Çandarlı’dan Bademli’ye giderken, yaklaşık 25 dakikalık bir yolculuk sonrası Fame Beach’e ulaşılıyor. Ana yoldan sonra toprak bir yola giriliyor ve bir süre de öyle gidiliyor. Fame Beach’e, bayram döneminde yer bulmak imkansıza yakın. Girişler 25 TL. Ali Kaptan ile gittiğimiz için Fame Beach’e deniz yoluyla ulaşıyoruz. Oradan bile kalabalığı görmek mümkün. Ertesi gün bir daha şansımızı deneyelim diyoruz. Önce telefon açıyoruz, elbette araç için rezervasyon gibi bir şey mümkün değil. Fakat bir de gidip gözümüzle görmek istiyoruz. Gerçekten yer yok tabelası asılı olduğunu görüp geri dönüyoruz. Şansımızı başka koylarda denemek için ama peh.

Korsan Beach

Fame Beach’te yer olmayınca isminde bütün beach geçen yerlere hunharca gitmeye başladık. Fame Beach yolu üzerinde birçok beach var. Korsan Beach de onlardan biri. Tabii ki orada da yer yok. Bu yüzden nanayto, geri dönüyoruz.

Kayra Beach Clup

Şansımızı şimdi de Kayra Beach’ten yana kullanacağız. Acaba girebilecek miyiz? Girişlerin 25 TL olduğu Kayra Beach’in internetten gördüğümüz kadarıyla güzel olduğunu düşündük. Hoş bir tesisi var diye hayal ediyoruz. Araştırma da yapıyoruz yolda tabii. Yorumlar güzel, fotoğraflar güzel. Ama internetten gördüğümüz ile kaldık. Size ne demiştim? Ali Kaptan ile çıkmasaydık açtık aç.

Ayazma Beach Clup 

Bir sonraki hezimete uğrayacağımız adresimiz Ayazma Beach. Burası yeşillikler içinde bir tesis. Güzel yorumları var. Ve biz inşallah buraya girebiliriz diyoruz. Fakat yine el elde baş başta geri dönmek zorunda kalıyoruz. Bayram nedeniyle bu beach’ler resmen ‘YER YOK’ diye çıktı alıp bir yerlere yapıştırmış. Tabii bazı yerlerde bu çıktıyı görmek için epey yol gitmiş oluyorsunuz.

Çandarlı’da Ne Yenir?

Evde kaldığımız için, otelden kovulduk ya hani, akşamları hep evde yedik. Tabii bu bizi tatilci kimliğimizden ödün vermemize neden olmadı. Çandarlı’nın meşhur birkaç yeri var, oralara da gitmişliğimiz oldu çok şükür.

Veli Usta Dondurmacısı

Çandarlı

Çandarlı’nın en bi meşhur yeri Veli Usta Dondurmacısı. Kendi yaptıkları doğal dondurmaları ise her daim önünde kuyruklar oluşturuyor. Çandarlı’dan Veli Usta dondurması yemeden ayrılmak olmaz dediler. Ve bu konuda gerçekten haklılar. Veli Usta Dondurmacısı’nda dondurmaların topu 2 TL. Külaha da para almıyorlar öyle Alaçatı kafası gibi.

Esinti Cafe

Çandarlı

Çandarlı çay bahçesi konusunda çok fazla seçeneğe sahip değil. Çandarlı girişinde iki büyük çay bahçesi var yan yana. Diğerinin adına hiç bakmadım sanırım çünkü ben hep Esinti’ye gittim. İsmi güzel bir kere. Tam bu çay bahçelerinin karşısında Poyraz Pastanesi bulunuyor. Oradan gevrekti (anında İzmirli oluşuma kaç puan), boyozdu kapıyorsunuz ve çay bahçesinde 2 çay söylüyorsunuz. Biri bana tabii ki. Farkındaysanız Esinti’ye dışarıdan yieycek getirdik. Çünkü Çandarlı’da bu gayet normal. Yaşasın be.

İmbat Cafe

Çandarlı

Çandarlı’daki en sevdiğim mekan. Çok kral mekan yemin ederim. Kahveyi 2.5 TL’ye veren, Çandarlı Kalesi manzaralı, hoş sohbet kaç mekan var şu memlekette. Çandarlı İmbat Cafe, kaleye gidince karşınıza çıkacak. Yeri gayet kolay.

Pitane

Çandarlı

Çandarlı’nın eski adı olan pitane adıyla buralarda birçok mekan var. Ama pidesi ile ünlü olan, Migros’un karşısındaki Pitane. Herkes tarafından önerilen yer burası olunca gidiyoruz tabii. Pidesi meşhur olunca haliyle bizler de pide sipariş ediyoruz. Ve pide gelene kadar Çandarlı’yı baştan başa geziyoruz. Sonra geliyoruz ve bakıyoruz pide hala gelmemiş. Genel olarak lezzetli pide yapıyorlar ama beklemeye tahammülü olmayanlar için baştan 1 saati geçik bir bekleme süresi var. Bayram dışında da umarım böyle değildir.