Balat Eminönü Arası İstanbul’un Yürüyüş Rotası

Eğer İstanbul’da yaşıyorsan muhtemelen İstanbul’u yaşamıyorsun demektir. Eğer şanslı azınlıkta isen, yani görebilme ve fark edebilme yeteneğini normal seviyenin üstüne çıkartabilmişsen, İstanbul’da yaşamaya başlamışsın demektir. Tebrik ederim. Şimdi hemen her gün kimi zaman vapurla, bazen otobüsle, bazen metrobüs ya da tramvayla etrafından bir şekilde geçtiğimiz yerlerin kendisine gitme zamanı. Kısacası İstanbul’u tanımak, anlamak ve sevmek zamanı.

Bu yazı İstanbul’un yürüyüş rotalarından sadece minik bir kısmı kapsıyor. Bu minik kısım süresince de devasa bir tarihe tanıklık ediyoruz.


Rota: Balat, Ayvansaray, Fener, Cibali, Eminönü

Ulaşım: Marmaray > T1 tramvayı > T5 tramvayı

Önemli not: Güzergah boyunca bazı kiliseler için özel izin gerekiyor. Bu kiliseleri ziyaret etmek için rehberli turlara katılım gösterebilirsin.


1. Gül Camii

Ayakapı’da yer alan Gül Camii bir Bizans yapısı. İstanbul’un camileri arasında bir inci gibi duruyor. Yapılış tarihi tam olarak bilinmeyen caminin adıyla da ilgili birçok rivayet var. Bu rivayetler arasında doğruluğa en yakını Theodosia ile ilgili olanı. Caminin adının gül olması, İsa ikonasının indirilişini önlemek isterken ölen Theodosia’yı betimliyor. İstanbul’un fethi sırasında Theodosia yortusu sebebiyle camiyi güller içinde bulan askerler camiye gül adını verince, günümüze de bu isimle geliyor.

Önemli not: Gül Camii yakın zamanda restorasyona gireceğinden bir süre kapalı olacak.

Konum Linki

2. Cibali Karakolu

İstanbul’un en kendine has sokaklarına sahip Ayakapı, her an şaşırtabiliyor. Buna alış. Önce Ayakapı kapısının yanında bir türbe görürsün. Bu türbe, Fatih Sultan Mehmed’in Sekbanbaşısı Abdurrahman Ağa’nın türbesidir. Sonra türbenin yanındaki bina karşılar seni. Bu bina ise Sultan 2.Mahmut döneminde yeniçeri karakolu olarak yaptırılan ve cumhuriyet sonrasına kadar karakol olarak kullanılan tarihi Cibali Karakolu’dur. Tarihindeki yeniçeriler ve silah deposu geçmişinin yanı sıra Türk Tiyatrosu’nun en kral oyunlarından biri olması da bu noktayı özel kılıyor.

Cibali Karakolu 2023 yılında müze oldu. İçinde tiyatro oyununa dair dökümanlar, oyundan bir sahne ve o sahnede harika bir Nejat Uygur heykeli var.

Giriş fiyatı: Ücretsiz

Saat bilgisi: 09.00-17.00

Konum Linki

3. Haliç Sanat

Osmanlı dönemine ait binaların restore edilmesiyle İstanbul Fener Evleri’ni kazandı, Haliç bölgesi de karizma. Zamanında ticaretle uğraşmış ailelerin evleri olan binalar İBB Miras’ın katkısıyla bugün varlığını yaşatmaya devam ediyor. Çağdaş sanat ile hayata dönen Fener Evleri, Haliç sanat konseptiyle farklı sanatçılara ev sahipliği yapıyor. Benim gittiğim zaman Tufan Baltalar’ın “Evsel Şeyler” sergisi vardı; ki bu denk geliş bana harika bir sanatçıyı da keşfettirmiş oldu.

Giriş fiyatı: Ücretsiz

Saat bilgisi: 09.00-17.00

Konum Linki

4. Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi

Ayvansaray’dan Balat’a doğru geldiğimizde Balat’la Fener arasında, Haliç kıyısında yer alan bir kilise var. İsmi, kaldırımla aynı seviyede olduğu için yine önünden geçip giderken göremediklerimden muhtemelen. Aya Nikola, İstanbul’un en etkileyici ve farklı kiliselerinden biri. En belirgin özelliği ise iç kapısının üstünde yer alan kristallerle bezenmiş gemi maketi bulunması. Bu geminin içinde Hagios Nikolaos ile bir yaşlı, dört genç balıkçı bulunuyor. Kiliseyi farklı kılan özellik ise, adeta bir tünelden geçer gibi gidilen ve mahzeni andıran kısmı. Bu kısımda kilisenin yapıldığı yıldan kalma bir ibadethane bulunuyor.

Giriş bilgisi: Özel izin gerekiyor.

Konum Linki

5. Maraşlı Rum Okulu

Yunan tapınaklarını andıran görünümüyle dikkat çeken ama bulunduğu sokaktan geçmediğin sürece varlığından da haberdar olacağını sanmadığım Maraşlı Rum Okulu, Odessa’nın sayılı zenginlerinden Rum tüccar Grigoris Maraslis tarafından yaptırılıyor. Yapılış amacından hiç sapmamış ve halen ilkokul olarak faaliyet gösteren binanın yapımında ise trajikomik bir hikaye yatıyor. Maraslis Fener Rum Okulu kadar görkemli bir okul yaptırmak ister ve bu yapı için büyük bir para yatırır. Fakat kendisi sürekli İstanbul’da değildir ve okulu ancak bittiğinde görür. Görkemli Fener Rum Okulu’nun yanında sönük kalan yapıyı ‘bu mu yaptığınız okul’ diyerek beğenmez ve ne yaparsanız yapın ama adımı yazmayın diyerek posta koyar. Tabii artık iş işten geçmiştir, okul da bitmiştir. Bir süre kapalı kalan okul şimdi restorasyon sürecinde. Fakat yine de az sayıda öğrencisine eğitim vermeye devam ediyor.

Konum Linki

6. Fener Rum Patrikhanesi

Sıklıkla kırmızı bina olanını Fener Rum Patrikanesi sansak da aslında patrikhane aşağıdaki beyaz bina. Kanlı Kilise olarak adlandırılan bina ise kırmızı renkteki Fener Rum Lisesi. Constantinopolis Ekümenik Patrikhanesi olarak da bilinen Fener Rum Patrikanesi 6. yüzyıldan beri Ortodoksluğun merkezi kabul ediliyor. İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne bağlı olan bu binanın inşası 1836 yılında başlamış. Haliç’in hemen başladığı yerde -yani doldurulmadan önce aslında hemen deniz kenarına denk geliyor- tarihi deniz surlarında bulunan kilisede Bizans dönemine ait mozaikler ve kutsal emanetler görülebilir. Hatta içlerindeki 5. yüzyıldan kalan patrik tahtı, Hz. İsa’nın Kudüs’te kırbaçlandığı kabul edilen bir sütun ve üç azizeye ait tabutlar da kilisede bulunan değerli eşyalar arasında.

Giriş fiyatı: Ücretsiz

Saat bilgisi: 09.00-17.00

Konum Linki

7. Fener Rum Lisesi

İstanbul’da faaliyet gösteren çok az sayıda kalmış Rum eğitim kurumlarından biri olan Fener Rum Lisesi, 1881’de mimar Dimadis tarafından inşa edilmiş. Fener Rum Lisesi’nde okutulan dersler teolojik ağırlıklı, antik ve çağdaş felsefe, klasik filoloji ve edebiyattı. Ardından bu derslere klasik filoloji ve pedagoji eğitimi veren bölüm eklendi. Kuş bakışı görünümü bir kartalı andıran Fener Rum Lisesi’nin arsası, okul mezunu Moldovya Prensi Dimitri Kantemir’e ait.

Giriş bilgisi: Özel izin gerekiyor.

Konum Linki

8. Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması

meryem-ana-ayazmasıBalat’a doğru giderken sağa dönüş gösteren Ayvansaray tabelasından içeriye girince karşına çıkacak Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması’nı sen de muhtemelen ilk kez göreceksin. Zile basıyor, içeri giriyorum. Beni Natalie karşılıyor. Natalie kilisenin daimi çalışanı. Ama biz oraya gittiğimizde dolma sarıyordu o ayrı. İki lafın belini kırıyoruz, Natalie’yi pek seviyorum, ayrıca dolmalarda gözüm kalıyor. Kızım biz tarih için geldik dolma için değil diyorum ve başka bir görevli ile kilisenin içine giriyorum.

Ortadokslar su buldukları yerlere kilise yapar, bu yüzden ayazma olan her yerde su vardır ve orası Ortadokslara aittir. Bu cümleyi tek seferde ve ağır bir çekimde İlber Ortaylı edasıyla yazdım. Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması’nın içinde 1500 yıllık aktif bir sarnıç var. Ve elbette buradan gelen suyun da kutsal olduğuna inanılıyor. Ayazmanın olduğu noktada lahit formunda bir mermer bulunuyor. Üzerinde Palindromik olarak Yunanca ”Sadece yüzünü değil, günahlarını da yıka” yazıyor. Bu cümleyi tersten okuduğumuzda da aynı anlama çıkıyor.

Şu an Ayvansaray’da bulunan Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması aslında bundan yıllar yıllar önce Blakhernai Kilisesi olarak aynı yerde kuruluymuş. Fakat doğal afetler ve yangınlar yüzünden kilise yıkılmış ve 1960 yılında tekrar yapılmış. Kiliseyi geziyor, duamızı ediyor ardından tekrar Natalie’ye uğruyoruz. Aslen Antakyalı olan Natalie bize Antakya usulü kahve ve kurabiye ikram ediyor. 40 yıl hatrımızı da yanımıza alarak yola devam ediyoruz.

Giriş bilgisi: Özel izin gerekiyor.

Konum Linki

9. Özel Yuvakimyon Rum Kız Lisesi

Fener’de bulunan Yuvakimyon Lisesi, Fener Rum Lisesi ve Meryem Ana Kilisesi ile kesişim noktasında yer alıyor. Osmanlı döneminde inşa edilen bina bir dönem patriğin evi olarak kullanılmış. 1882’den 1988’e kadar da eğitim vermeye devam etmiş. Ekonomik açıdan dezavantajlı Osmanlı Rum ailelerin çocuklarının eğitim aldığı lise nadir de olsa şu an bienal zamanları açık olabiliyor.

Giriş bilgisi: Özel izin gerekiyor.

Konum Linki

10. Sveti Stefan Kilisesi

Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi’nin hemen karşısında bulunan Sveti Stefan Kilisesi uzun yıllardır tadilatta olması nedeniyle gezilemiyordu. Bir Bulgar kilisesi olan Sveti Stefan Kilisesi nihayet ziyarete ve ibadete açıldı. Kilisenin bir diğer ismi Demir Kilise. Bu ismi almasındaki sebep ise yapımının tamamen demirden oluşması. Bulgar Eksarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı Vasil Liaze’nin söylediğine göre dünyada 3 tane demir kilise var. Bunlardan biri Arjantin’de, biri Avusturya’da, biri de Türkiye’de. Fakat hayatta kalan tek demir kilise olan ise sadece Türkiye’de. Sveti Stefan Kilisesi’nin ağırlığı 500 ton. Yapılırken de gemilerle taşınmış. Vidalarla denize sabitlenmiş. Denizin altında sabitlendiği noktada ise Brezilya menşeili olan ve suyun içinde yaşayan ağaçlar var. Kilisenin temele oturmasına bu ağaçlar sağlıyor.

Neogotik ve Neobarok etkilerinin görüldüğü Sveti Stefan Kilisesi, içeri ilk girilen andan itibaren gösterişiyle etkiliyor. İç yapıdaki etkileyici bölümlerin başında ise üst kat geliyor. Burada asıl amaç yapıyı gezmek iste hafta sonu gitmeyin önerisini yapayım. Özellikle üst kattaki vitray camların harika ışıklarını insan kalabalığından dolayı izlemek mümkün olmuyor. Sveti Stefan Kilisesi ile birlikte İstanbul’daki başka Bulgar kiliseleri de gezeyim eksik kalmasın dersen Feriköy’de Aziz Demetrius Kilisesi’ne de gidebilirsin.

Giriş fiyatı: Ücretsiz

Ziyaret bilgisi: Pazar günü 12.00’a kadar ayin düzenleniyor.

Konum Linki

11. Surp Hreşdagabed Ermeni Kilisesi

Burayı da İstanbul’un en sofistike kilisesi ilan ediyorum. Orijinal yapının yanmasıyla kilise mimar Melidon Ağa tarafından ahşap olarak yeniden yapılıyor. Fakat yeniden bir yangınla hasara uğrayan yapı II. Mahmut’un fermanıyla kargir olarak tekrar inşa ediliyor. Kilisedeki dikkat çeken unsurlardan biri Topkapı Sarayı’ndan getirildiği söylenen kapı. Ayrıca alt katta bulunan ayazmanın onarımında bulunan Surp Ardemios ve Surp Pepron isimli azizlerin relikleri de burada bulunuyor.

Giriş bilgisi: Özel izin gerekiyor.

Konum Linki

12. Ahi Çelebi Camii

ahi-çelebi-camii

Eminönü’nde bulunan ve genelde önünde otobüs beklediğimiz ya da bir şekilde geçtiğimiz Ahi Ahmed Çelebi Camii’yi önemli yapan 3 şey var. İlki, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in maneviyatta sabah namazını kıldığı ve kıldırdığı camii olarak bilinmesi. İkincisi, Evliya Çelebi’nin ünlü seyahat rüyasını gördüğü cami olması. Üçüncüsü ise 1539 ve 1653’te çıkan yangınlardan sonra harap olmuş ve bu ikinci yangınından sonra Mimar Sinan tarafından tamir edilmesi.

Konum Linki

13. Bekri Mustafa Türbesibekri-mustafa

İstanbul Kanatlarımın Altında’yı izleyenler hatırlar Bekri Mustafa’yı. Hani Savaş Ay oynamıştı. Peki bunun onun türbesi olduğunu ve ona neden türbe yapıldığını biliyor musun? Bekri Mustafa, IV. Murad döneminde yaşamış; hazır cevap, nüktedan, aileden zengin ama kendini içkiye vermiş biri. IV. Murad’ın içki yasağı getirmesiyle şehri korku ve panik kaplamış, içki içen herkesin kellesi tez vurulmuş. Bu yasağa bir tek Bekri Mustafa uymuyormuş. Namı dilden dile yayılmış, içki içtiği padişaha kadar ulaşmış. İçkinin yasak olduğu ve fakat yaşadığı döneme ayyaşlığı ile damgasını vurmuş Bekri Mustafa, toplumun hoşgörüsü ile evliya lakabını kazanan isim de olmuştur aynı zamanda. İyi de ne alaka?

bekri-mustafa-241 yaşında ölen Bekri Mustafa, vasiyeti üzerine Eminönü’nde şimdiki Ahi Çelebi Camii’nin o zamanlar arka taraflarındaki meyhanelere yakın bir yere gömülmüş. Fakat gömüldüğü yıllarda orası bir deniz kenarı iken gel zaman İstanbul, açık bir otoparka dönüşmüş ve Haliç’in kıyı şeridinin bir kısmına otopark yapılmış. Lakin bir minik kulübe varmış otopark alanının içinde…İşte arabayı önüne koyduğumuz,  İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin arkasında; Tarih Vakfı’nın duvarına bitişik olan o kulübede ayyaş ama türbesi bulunan Bekri Mustafa yatmakta.

Konum Linki

14. Yeni Camii
yeni-cami

Yeni Camii, diğer ismiyle Valide Sultan Camii (Aksaray’daki camii de bu ismi taşımakta) 1597 yılında Safiye Sultan’ın emri ile yapılır. Bu yüzden de İstanbul’da Osmanlı ailesi tarafından yaptırılan büyük camilerin son örneğidir. Türk mimari örnekleri içinde yapımı en uzun süren cami olarak bilinir. Çokça kez mimar değişikliğine uğramış ve nihayetinde  IV. Mehmed zamanında bitirilebilmiştir. Onu gören herkes ne kadar heybetli durduğunu hemen fark eder. Çünkü mimarisinde ilk dikkati çeken şey Yeni Camii’nin heybetidir. Nedeni, kubbelerinin yüksek yapılması ve yan cephelerinin revaklı oluşu. Benzer bir mimariyi Mimar Sinan’ın Şehzade Camii ve Sedefkar Mimar Mehmed Ağa’nın Sultanahmet Camii kubbelerinde görürüz. Fakat Yeni Camii’deki fark, kubbenin piramidi andırır şekilde yükselmesidir ve bu ana kubbeyi dört fil ayağının taşımasıdır. Bu tarzıyla benzerlerinden ayrılır. Aslında Yeni Camii’nin merdivenlerinden direkt denize girilebilirdi. İstanbul eğer doldurulmuş olmasaydı. Çünkü Yeni Camii, yapıldığı ilk yıllarda deniz kenarına inşa edilmişti. Konum olarak ‘denize sıfır’ denilen o betimlemeye uyuyordu. Fakat denizler doldurulmaya başlanınca şimdiki görünümünü aldı. Yine de, her haliyle güzel elbette.

Konum Linki

15. Kantarcılar Caddesi

Eminönü’nden 567878 kere geçmiş olup da bu caddeye nasıl girmemiş olabilirim bilmiyorum. Olaylar tamamen internette kahve değirmeni almak isterken kendimi burada bulmamla gelişti. Kantarcılar Caddesi, her türlü zanaatin yer aldığı bir cadde. Demirci, bakırcı, çelikçi, şekerci…Offline hepsiburada.com yani öyle anlatayım. Ben de kahve değirmeni almak isteyince Tarihi Değirmenci Sözen’in yolunu tuttum. Hafta içi 18.00’a kadar açık olan Tarihi Değirmenci Sözen’de kahve değirmenleri 55 TL’den başlıyor. Dükkan pazarları kapalı. Kantarcılar Caddesi’ni dümdüz yürüyünce de Unkapanı’na varılıyor. Oradan da ver elini Tarihi Unkapanı Pilavcısı.

Konum Linki


Bu yazıyla ilgili olan diğer yazılar

Beyazıt Eminönü Arası İstanbul’un Yürüyüş Rotası

Sultanahmet Samatya Arası İstanbul’un Yürüyüş Rotası

İstanbul’un Yürüyüş Rotaları 4: Beyazıt Eminönü Hattı

İstanbul’un yürüyüş rotaları artık bir yazı dizisi haline geldi. Birçok farklı semti yürüyerek gezmeye devam ediyorum. Şimdiki rotam aslında Ayvansaray’dan Eminönü‘ne alternatif ya da birleştirilebilir bir rota. Yani Ayvansaray’dan Eminönü’ne yürüdüğünüzde Beyazıt’a da yine yürüyerek devam edebilirsiniz. Ya da tam tersi Beyazıt’tan başlayarak Eminönü-Balat-Ayvansaray güzergahını takip edebilirsiniz. İstanbul gezilecek yerleri yürüyerek gezmek, bu şehrin trafiğinden, kalabalığından, saçma kentleşmesinden bıkanlar için bir çeşit terapi oluyor bana göre. Üstelik yürüyerek İstanbul’u gezmek, en lüks arabaya sahip olmaktan daha lüks.

istanbulun yürüyüş rotaları

İstanbul’un yürüyüş rotaları: Beyazıt’tan Eminönü’ne Nasıl Gidilir?

Her ne kadar tüneller, köprüler, marmaraylar, metrobüsler olsa da İstanbul’u en iyi yürüyerek gezebiliriz. Elbette bunun için bir iki toplu taşıma desteği aldığımız zamanlar da olacak. Bu rotada başlangıç Beyazıt, bitiş Eminönü. Ben Bakırköy’den gideceğim için direkt Beyazıt’a giden otobüse binip, dönüşte Eminönü-Osmaniye otobüsünü kullanacağım. Alternatif olarak Bağcılar-Kabataş tramvayı da kullanılabilir. Bu turda ulaşım masrafım 2.30 TL. Yemek, çay, kahve derken bu turu 50 TL’ye mal ettim. İstanbul’u yürüyerek gezdiğim en pahalı rotam oldu.

İstanbul’un Gezilecek Yerleri (Beyazıt-Eminönü Hattı)

İstanbul gezilecek yerleri yürüyerek gezmek, her sokakta farklı bir tarihi yapı ile karşılaşmayı da beraberinde getirir. Bu yüzden muhtemelen aynı rotayı başka sokaklara gir çık yaparak gezersem şimdikinden daha farklı şeyler görmüş olacağım. Benim güzergahımda bulunan yerler aşağıdaki gibi oluyor;

Beyazıt Meydanı: İstanbul’un kuş yuvasıdır Beyazıt. Hem meydanda hem de yapılarda kuş ve kuş yuvaları görülür. Bizans döneminde kentin en büyük meydanı olan ve MS 393 yılında Thedosyus tarafından yapılan Beyazıt Meydanı’nda Beyazıt Camii ve külliyesi, İstanbul Üniversitesi ana kapısı, tarihi medrese ve Beyazıt Kulesi bulunuyor. Ünlü Süleymaniye Camii de meydana 5 dakika uzaklıkta.

istanbulun yürüyüş rotaları
Bir zamanlar Beyazıt Meydanı

İstanbul Üniversitesi: Öğrencisi olduğum İstanbul Üniversitesi ile devam ediyorum gezime. Dünyanın en eski üniversitelerinden biri olan İstanbul Üniversitesi’nin temelleri 1453 yılında atılıyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk Avrupa tarzı üniversite olarak kabul edilen Darülfünun’un devamı olan İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Meydanı’ndaki ana kapısı anıtsal olarak adlediliyor. Kapının iki tarafında bulunan eklektik saat kuleleri, 1865 yılında Mustafa Şem’i Pek tarafından yapılmış. İkisi de doğru zamanı göstermiyor.

istanbulun yürüyüş rotaları

Üniversite içerisinde fakülteler, rektörlük binası, itfaiye olarak kullanılan Beyazıt Kulesi, yemekhane ve rasathane var. Üzerinde “daire-i umur-ü askeriye”, ile arkasında fetih suresi yazılı kapısının üzerinde Roma harfleriyle yazılmış MCDL III‘de 1453 yılı anlamına geliyor. (Kim 500 Bin İster’e katılacaklara selam)

Seyyid Hasan Paşa Medresesi: İstanbul Üniversitesi’nin Vezneciler tarafındaki Fen Fakültesi’nin hemen yan sokağına girildiğinde, Eczacılık Fakültesi arkasında bulunan ve Avrasya Enstitüsü olarak bilinen Seyyid Hasan Paşa Medresesi, inci gibi bezeli işlemeleriyle İstanbul’da yeni gördüğüm tarihi yapı oldu. Mimar Mustafa Çelebi tarafından yapılan bina günümüzde, eskiden de olduğu gibi, bir yanı ile hala kuş yuvası durumunda.

istanbulun yürüyüş rotaları

Sahaflar Çarşısı: Tekrar İstanbul Üniversitesi merkez kapıya çıkıp Sahaflar Çarşısı’na devam ediyorum. İstanbul’da okuyan herkes ömrünün 4’te 3’ünü burada geçirmiştir muhtemelen. Özellikle benim gibi Edebiyat okuyanlar bilir ki Osmanlı Türkçesi kitaplar, gramer üzerine makaleler, metin tahlilleri, Türk dili üzerine akademik yayın gibi bulunması zor kitap ve dergiler bu kutsal mekanda bulunur.

istanbulun yürüyüş rotaları

İstanbul’un en ünlü sahaf çarşısıdır olan Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nda bu kadar dağınıklığın arasında kitaplar nasıl bulunuyor diyorsanız, o sistemi hiçbir teknoloji anlayamayacak. Çarşı içerisinde gezerken gözden kaçırmamanız gereken bir detay ise Osmanlı’nın ilk matbaasını kuran İbrahim Müteferrika‘nın büstü.

Kapalı Çarşı: İstanbul’un gezilecek yerleri arasında en turistik nokta şüphesiz Kapalıçarşı. Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerinin tam ortasında yer alan İstanbul’un en turistik ve en eski ile büyük çarşısı olan Kapalıçarşı, yılda 91 milyon turist ile dünyanın en fazla ziyaret edilen turistik mekanları arasında yer alıyor.

istanbulun yürüyüş rotaları

Kapalıçarşı’nın içerisinde ister alışveriş yapabilir ister bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Günlerden pazar olduğu için bu rotada birçok yer kapalı. Buna Kapalıçarşı’da dahil. Önceki gezimde Kapalıçarşı’da olduğum için şimdi rotayı Tahtakale’ye çeviriyorum.

Tahtakale: Beyazıt’tan Eminönü’ne gitmek için Çemberlitaş’tan aşağı inmek yolu kısaltıyor bu yüzden Kapalıçarşı’ya girmeyip Çemberlitaş’a devam ediyorum. Yokuş aşağı inildiğinde Tahtakale’ye varıyorsunuz. Tahtakale’ye uzun zamandır gitmediğim için görmemiştim ama buraya eski meslek dallarının heykelleri yapılmış. Gerçi 2012’de yapılmış, epey erken görmüşüm.

istanbulun yürüyüş rotaları

Eminönü İş Bankası Müzesi: Son durak olan Eminönü’ne vardığımda başta Yeni Camii, Mısır Çarşısı olmak üzere birçok tarihi yapı görülebiliyor. Ama ben hemen meydanda yer alan İş Bankası Müzesi’ne giriyorum. Ücretsiz girişin olduğu müzede hafta sonları ücretsiz rehberlik hizmeti de veriliyor. Yaklaşık 1 saat kadar müzeyi detaylıca gezebiliyorsunuz.

istanbulun yürüş rotaları

İş Bankası Müzesi, 1890 yılında postahane binası olarak yaptırılan tarihi binada yer alıyor. Müzede 3 kat geziliyor ve birinci kısımda İş Bankası’nın kuruluş yılları, teşvikler, sigortacılık, sosyal sorumluluk projeleri, ilk yıllarda kullanılan makineler; giriş katta bankanın ilk yıllarına ait sergi; bodrum katında ana kasa, kiralık kasa ve ışık koridoru bulunuyor. Müzenin en ilginç kısmı ise bodrum katı. Özellikle ışık koridoru, Matrix havası yaşatmıyor değil.

Yine bu katta benim hayretler içerisinde kaldığım, belki sizlerin bildiği bir detay var. Kasaların bulunduğu kısımdaki mavi ışığa ehliyetinizi tuttuğunuzda bir sürprizle karşılaşacaksınız. Olur da müzeye gidecekseniz, ehliyetinizi yanınızda bulundurun. Ayrıca çocuklar bu müzeye gittiğinde klasik İş Bankası kumbaraları da ücretsiz alabiliyor.

Beyazıt- Eminönü’nde Yeme İçme

Normalde simit ve çay ile yürüyüş yapsam bana yeterdi ama hem o gün sınavımın olması hem de havanın soğuk olması beni kapalı alanlara itti. Yemek için gittiğim yer ise Eminönü, Hobyar Mahallesi’ndeki Baldır Restoran oldu.

istanbulun gezilecek yerleri
Soldaki pastrami, sağdaki baldır

Pastrami nedir bileniniz var mı? Amerika’nın meşhur yemeklerinden olan pastrami, dana döşün terbiye edilip, ardından fırınlanıp, en son da buharda ben mari olarak bekletilmesiyle elde ediliyor. İşte bu arkadaş Eminönü Baldır’da bulunuyormuş. Ben de gidince öğrendim. Merak edip pastrami ve restoranın meşhur yemeği baldır söyledim. Baldır’da yine dana etinden yapılan baharat, karamelize soğan ve özel bir sos ile yapılıyor. Siparişleri beklerken duvarda yazılı Osmanlıca kelime dikkatimi çekiyor ve okuyunca burada Şahbaz yazdığını görüyorum.

Hemen restoranda Google araştırması yapıyorum. Burası, Osmanlı’da Şahbaz Agiya adında bir tuğla fabrikası imiş. İstanbul’daki birçok yalının, dükkanın tuğlaları da bu fabrikadan çıkmaymış. Tuğlalara attıkları mühür bu yıllara kadar gelmiş, gerçekten inovasyonda bir markasın Şahbaz Agiya. Restoranın yemekleri konusuna gelirsek, yemekleri lezzetli, fiyat porsiyon bence biraz yüksekti. Baldır Restoran’dan çıkıp kahve içmek için Yeni Camii’ye yakın olan Kahve Limanı‘na gidiyorum. Giderken de yol üzerindeki Hacı Bekir’den güllü ve narlı lokum almayı unutmuyorum. Kahve Limanı’na geldiğimde ise, bu mekanda da bir sürprizle karşılaşıyorum. Eminönü Kahve Limanı’nda Yunanistan’ın ünlü karyoka tatlısını buluyorum. 

İskeçe seyahatimde gördüğüm ve Yunanistan’daki en iyi karyokaların bulunduğu İskeçe’deki Papaparaskeva Pastanesi’nde tadına baktığım bu karyokaları Eminönü’nde görmek gerçekten sürpriz oldu. Hemen gidip sorduğumda öğrendim ki Selanikli bir usta yapıyormuş bu karyokaları. Kahve Limanı keşfi ile bu hattı sonlandırıyorum. Kendime yazı dizisi yaptığım İstanbul’un yürüyüş rotaları kapsamındaki diğer rotaları da aşağıda bulabilirsiniz.

İstanbul’un Yürüyüş Rotaları: Ayvansaray Eminönü Hattı

İstanbul’un Yürüyüş Rotaları 2: Sultanahmet Samatya Hattı