Edebiyatı, futbolu, birası, doğası hatta prens ve prensesi dahi her zaman ilgi çeken İngiltere’nin en meşhur şehri kuşkusuz ki Londra. Genelde ortalamanın üzerindeki hayat şartlarının pahalılığı ya da vize uğraşlarıyla seyahatleri zora soksa da, iyi bir araştırma neticesinde uygun fiyatlarda Londra seyahati yapmak mümkün.
Heathrow Hava Alanı‘na iniyoruz. Buradaki internet hizmetinden basit bir kayıt işlemi ile yararlanabilmek mümkün. Terminal 1-3 üzerindeki metro girişinde bulunan makineler aracılığıyla biletinizi alarak 15 dakikada bir kalkan Heathrow Express (yaklaşık üç katı gibi süre farkıyla şehri gezerek giden otobüsleri de tercih edebilirsiniz) ile 20 dakikada şehir merkezine ulaşmanız mümkün. Ulaşım kartı olarak bu makinelerden 5 pound depozito ile oyster kart alınabiliyor.
Metro duvarlarında bulunan güzergah haritaları ile aktarma yapmanız gereken istasyonu belirleyin
Londra’da düşündüğünüzden ve planladığınızdan çok daha fazla gezilecek yer olduğundan bu kartı almanız mantıklı olacaktır. Ayrıca tek bilet almaktan daha uyguna gelmesi de avantaj sağlıyor. Kart, Zone’lara ayrılmış durumda. Aldığı ücret farkı zone içerisinde ve zonelar arasında yaptığınız yolculuğa göre ölçülüyor. Bakiye seyahatinizi sonlandırdığınız noktada metrodan çıkarken turnikede düşüyor. Üzücü noktası kalan bakiyeyi her zaman göremiyor olmanız; bu yüzden bakiyeyi bu makinelerden sürekli kontrol etmekte fayda var.
Londra’da Ucuz Konaklama
Biz Londra’da South Kensington’da İmperial Collage’a bağlı yurt olan ama belli dönemlerde otel olarak işlev gören Princess Gardens Hotel‘de kaldık. Merkezi ve uygun fiyatlı oluşu ile bizden geçerli not aldı. Üstelik kahvaltı, havuz kullanımı dahil ve zemin katta üniversiteli gençlerin takıldığı bir bar mevcut.
Otel merkezi olmasına merkezi fakat etrafında pek fazla yemek yenecek yer yok. Bu yüzden karnımızı doyurmak adına Kensington’da Victoria ve Albert Müzesi’nden Westminster’a kadar ara sokaklarda tabanları yağladığımızı ve düzgün pek fazla şey bulamadığımızı belirtmek isterim. En sonunda yürümekten bitkin düşüp Westminster üzerinde Victoria Street’te en azından Mcdonald’s yiyelim diyerek burada karnımızı doyurduk.
Londra Gezisi
Buckingham Sarayı’nı Topkapı Sarayı belleyin ve gezilecek yerler yukarısı ile sağında kaldığını iyice bilin. Westminster’a gelip hem Victoria Station’ı gezin ve Victoria Street’te mağazaları dolaşın; hem de Victoria Station yanındaki tiyatrolardan birine girin.
Kensington civarındaki müzelerle gezinize devam edin. Müzelere giriş ücretsiz ama biraz bağış yapmanız istenecektir. Ayrıca ücretli olan bölümler de mevcut elbette. Science Museum birkaç kattan oluşmakta; en alt katında ücretli bölüm olan Da Vinci bölümü var, diğer kısımları da ilgiliyseniz gezebilirsiniz ama zemin kat ve Da Vinci harici biraz ufak jenerasyona daha yönelik.
Natural History Museum önündeki uzun kuyrukta sabrettik ve müzeye girdik. Bu müzenin ana bölümü zemin kat; doğanın kronolojinde bütün türlerin izleri bu müzede bulunuyor ama ilgi çeken bölümü tabii ki dinozorlar.
The National Gallery yolunu tutup Leicester Square istasyonunda iniyoruz. Kapalı olduğu için içeri giremiyoruz ama meydandaki kalabalık ve kameralar hemen dikkatimizi çekiyor, Protestolar için genel olarak kullanılan bir meydan olacağını sandığımdan Suriye’deki durum burada da yankılarını uyandırıyor. Bu kadar bilim müze yeter artık şiştik diyerek sosyal alanlara yöneliyoruz.
Londra’nın gezilecek yerlerine Covent Garden ile devam ediyoruz. Burada el yapımı hediyelikler satan sokak satıcılarından, sokak sanatçılarına; çeşit çeşit mağazalardan, yiyecek içeceklere kadar aradığınız çoğu şeyi bulabilirsiniz. Biraz dolaştıktan sonra siz de Waterloo Köprüsü‘nden Embankment’a yönelerek Kleopatra’nın dikili taşını görüp, Whitehall Gardens’ta çantanızdaki atıştırmalıkları yiyerek dinlenebilirsiniz. Buradan Big Ben’e ulaşabilir; Big Ben terasından Londra’ya bakabilirsiniz.
Burada Birdcage Walk Yolu ile James Parka ve Buckingham Palace’a uğruyoruz. Buckhingham çevresinde güzel pizzacılar ve yemek yiyebileceğiniz yerler mevcut. Pizzacı demişken Adele’nin bile Londra’nın bir diğer ucundan sipariş verdiği Franco Manca’da pizza yemeden gelmeyin.
Piccadilly Circus’a yönelme zamanı geldi. Burada dilediğiniz mağazadan, sokak sanatçılarına, hediyelik eşya dükkânlarından, kafelere kadar pek çok alternatif mevcut. Londra’da sokak sanatçıları, gösteri girişlerini epey uzun tuttuklarından sabırları zorlayabiliyor. Olaya direk başlayıp opera yapan tek abimize Covent Garden’da rastlamıştık.
Tower Hill istasyonunda inme sırası gelince Tower of London, Tower Bridge, St Katharine Docks gezisini yapıyoruz. Görünümüyle tarihin kokusunu havada hissederken, Tower Bridge’i geçer geçmez kentin modern yüzüyle de kozmopolit bir hava yakalayabilirsiniz.
Yönünüzü Millennium Köprüsü‘ne çevirdiğinizde yol üzerinde Shakespeare’s Globe ve TATE Modern bulunuyor. O gün Shakespeare Günü olduğu için inanılmaz bir kalabalığa denk geliyoruz, Shakespeare Globe’da oyunlardan çıkanlar girenler akın akın etrafta dolaşıyor, oyun müzik sesleri havalarda uçuşuyordu ve tabii ki okul gezileri… Londra’da en çok karşılaşacağınız şeylerden biri okul gezisi… Neyse Shakespeare Globe’a dönersek bu zamana denk gelen bir içecek fiyatına bile bilet bulup girebileceğiniz oyunları kaçırmamanız gerekiyor.
Hemen yan tarafında ise yine ücretsiz girip dolaşabileceğiniz TATE Modern bulunmakta, bina iki bölümden oluşuyor. Ön bölümde bulunan asansörlerle kuleye çıkamıyorsunuz ama arka tarafta bulunan asansörleri kullanarak 10 kata çıkıp Londra görsel şölenini izleyebilir ya da 9. katta restoranda karnınızı doyurabilirsiniz.
Londra’da Yeme-İçme
Uygun restoranlar Hay’s Galleria ve Golden Hinde civarında bulunmakta. Hay’s Galleria içerisinde ayrıca kıyafet alışverişi yapabileceğiniz ünlü markalar da bulunuyor ama fiyatları tabi ki diğer mağazalara göre biraz daha pahalı. Eğer bu bölgedeyseniz ve Galeteria 3Bis’e uğramadıysanız ömür boyu ne kaçırdığınızı bilemeyeceksiniz. Yine bu bölgede yiyeceklerin satıldığı pazar benzeri bir alan mevcut.
Akşam yemeği için yönümüzü China Town’a çeviriyoruz. Bu alana Leicester Square istasyonu ile ulaşılıyor ama şimdiden uyarıyorum istasyon çıkışı için sakın merdivenleri tercih etmeyin; sayısız yüzlerce basamak geceyi merdivenlerde geçirmenize neden olabilir. China Town’da Londra’da bir kişilik yemek için verdiğiniz ücrete üç-dört kişi yemek yiyebiliyorsunuz; çay ücretsiz bittikçe servis ediliyor ve kazlı noddlelar, karidesli noddlelar yiyebiliyorsunuz. İşin kötü yanı çalışanlarına ücret ödemiyor olmaları o yüzden fazla güler yüz beklemeyin. Çalışanların durumunu da öğrendikten sonra ikinci kez gideceğimi sanmam.
Londra’da Gece Hayatı
Gece hayatını arıyorsanız Soho Bölgesi‘ne çıkmanız gerekiyor. Bu bölgede yine çantanızı doldurabileceğiniz Whole Foods mağazası bulunmakta, bu markete göz atmadan geçmeyin. Soho bölgesinde “tercihinize” göre barlar ve sokaklar bulunmakta. Barlardan birine girmeden içerideki cinsiyet yoğunluğunu ölçmenizde fayda var.
Son gün Camden Town civarını dolaşmaya karar veriyoruz. Camden Town, kapalı çarşı benzeri aradığınız ne varsa bulabileceğiniz kıyafetler, hediyelikler, tezgah yiyecekler havada uçuşan bir bölge. O kadar geniş bir alan ki gününüzün büyük bölümünü kesin alacaktır. Yine bu bölgede oldukça büyük bir market olan Morrisons’ta alışveriş yapıp Chalk Farm Road üzerinde dondurmanızı yiyebilirsiniz. Buraların haricinde kafanızı dinleyebilip soluklanacağınız, bisikletlerin koşuşturan gençlerin uğrak durağı Hyde Park rotası da mevcut. Kensigton Palace civarında kafe de oturup kahvenizi yudumlarken içeride ki hediyelik dükkanına göz atabilirsiniz.
*Ümit Arıbaş’ın kaleminden…
