Paris’e, Roma’ya aşk şehri diyenler kuvvetle muhtemel Verona’yı henüz görmemişler. Ben ki romantizme şirk koşmuşum, Verona’yı oldukça romantikli bir kent buldum. Bu sokaklar, bu cafeler, bu hava biraz manitacılıktan yana. Bu kararı tanımıyor, saygı da duymuyorum. Bu yüzden tur gruplarını, tek karede 96 fotoğraf çeken Japon kardeşlerimizi Verona’yı gezen iki kız olarak daha bir sevdik, benimsedik. Bir de hakkını teslim ettik, Shakespeare’in bi bildiği varmış.
Verona’ya Nasıl Gidilir?
İtalya’nın kuzeydoğusunda bulunan ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Verona’ya gitmek için birkaç farklı yol var.
Uçak ile: Verona’da şehir merkezine yaklaşık 5 km uzaklıkta bir hava alanı bulunuyor ve sık sık merkez gar olan Porta Nuova Garı’na otobüs ulaşımı sağlanıyor. Ayrıca İtalya’da şehir içi uçak kullanımı olacaksa Verona’ya Roma, Napoli, Palermo, Catania şehirlerinden de iç hat uçuşları yapılıyor.
Tren ile: Verona’daki demiryolları, tüm Avrupa’ya bağlı olması sebebiyle birçok şehre en kolay ulaşımın ilk tercihi. Şehirde iki tren garı var. İlki ana tren garı Porta Nuova Tren Garı, ikinci ise şehrin doğusundaki Porta Vesçova Tren Garı. İkinci gar Venedik ile Porta Nuova Garı arasındaki hatlar için kullanılıyor.
İtalya’nın Roma, Floransa, Bergamo, Venedik, Milano, Bologna gibi kentlerinden yapılan tren seferleri ile Verona’ya ulaşım gayet kolay. Benim güzergahım, Verona’ya en yakın noktalardan olan Bologna’dan oldu. Verona-Bologna arası yaklaşık 45 dakika (yavaş trenle). Bilet fiyatları ise gidiş dönüş 20 euro. Geç olsun ucuz olsuncular kulübü en düşük ücretli tren olan bu yavaş ve numarasız olan trenleri tercih edebilir. Biletler online ya da gardan alınabilir, ki ücret olarak bir fark yaratmıyor. Gardan bilet alımı için adım başı konulan kiosklardan faydalanabilirsiniz. Kullanımı son derece basit, dur şuraya da bilet alayım, kız Venedik var alıyorum oraya da iki bilet şeklinde ileri safhaları yaşatıyor insana bu kolaylığı. Kiosklardan biletinizi aldıktan sonra da gardaki dev ekranda sizin trenin kalkacağı peron numarasını aramaya koyuluyorsunuz.
Verona Gezilecek Yerler
Tren garında indik, hemen karşımızda büyük bir otobüs durağı var. Verona küçüktür diye düşünüyorduk fakat otobüs hatlarının çokluğu bizi şaşırttı. Merkeze nasıl gideriz diye düşünürken en kalabalık otobüs neyse ona binmeye karar verdik. Ama yine de gardaki otobüs hatları haritasına bakmayı da ihmal etmedik. Birçok otobüs Arena’dan geçiyormuş. Ama en sık olan hat, sarı hat. (93, 94, 95 ve 98 no’lu hatlar) En kalabalık olan otobüse biner ve Arena’yı Sultanahmet bellediğimiz için orada iner fikrimiz gayet mantıklı çıkıyor. Tarihi kapının olduğu ve şehrin en büyük meydanı olan Bra Meydanı’nda iniyoruz. Verona’nın meşhur Arena’sı da bu meydanda bulunuyor.
Arena di Verona: Şuraya da sevimli, minik bir Kolezyum çizelim demişler ve Arena’yı meydana kondurmuşlar. Etrafını tavaf ediyoruz, bir o yandan bir bu yandan fotoğraflarını çekiyoruz Arena’nın. Burası, Antik-Roma planıyla inşaa edilmiş bir gösteri merkezi. İtalya’da Kolezyum, Arena ve Kapua’daki arena dışında toplam 3 büyük amfi var ve Verona’daki arena bu amfilerin büyüklük olarak üçüncüsü.
Şayet bahar ve yaz aylarında Verona ziyaret edilecekse Arena’da tiyatro, opera, konser ve fuarlar başlamış olacaktır. İdeal zamanlarıdır. Biletleri önceden alınmalıdır. Etkinlik dışında da turistik gezi için Arena’ya giriş ücreti 6 euro.
Tourist Information Arena’nın yanında bulunuyor. Eğer tüm müzeleri, tarihi yerleri gezmek ve otobüse binmek istiyorsanız bu ofisten 12 euroya Verona Card alabilirsiniz.
Piazza delle Erbe: Erbe, muazzam evlerin ve ünlü restoranların bulunduğu, Verona’nın en turistik ve önemli meydanı. Meydanın en güzel yanı da tam olarak binaların kendisi.
Roma döneminde halkın toplandığı alan olarak kullanılan ve Kuzey İtalya’nın en güzel meydanı olarak gösterilen Erbe Meydanı, şehrin en turistik meydanı olduğu için pandomimciler, sokak sanatçıları gırla. Şehrin pazarı ve hediyelik eşya çarşısı da burada bulunmakta. Palazzo Maffei, Fontana di Madonna, Torre del Gardello ve Torre dei Lamberti de Erbe Meydanı’nda görülen tarihi yapılar.
Meydanın ortasındaki çeşmede Madonna bulunur, hemen arkasındaki bina Palazzo Maffei‘dir ve çatısında Herkül, Jupiter, Venüs, Merkür, Apollo ve Minerva gibi mitolojik tanrı ve tanrıçaların heykelleri görülür.
Torre dei Lamberti: Erbe Meydanı’nda sağ tarafta kalan Lamberti Kulesi’ne çıkılarak Verona’ya tepeden bakabilir, tepeden bakma hastalığınızı tedavi edebilir, şekerim buraya da kuleden baktık koleksiyonuna ekleme yapabilirsiniz. Kulenin yüksekliği 84 metredir; çanlarının adı da Rengo ve Marangona’dır. Bilet fiyatı 5 euro.
Rengo savaş zamanında şehri toplamak ve çağrı yapmak için; Marangona ise yangın haberi vermek için çalarmış. Bugün iki çan yalnızca cenaze zamanı çalıyor.
Signori Meydanı: Erbe Meydanı’nın içerisinde bir ‘iç meydan’ olan Signori Meydanı, Verona’nın en sanatsal ve felsefik meydanı. Çünkü Dante burada efendim, kendisini sahneye davet ediyoruz.
E hani Dante Floransa’lıydı, bizi mi yedi diyenler olabilir. Dante aslen Floransalı‘dır evet ama söylentilere göre 7 diyen de var 25 diyen de var, yani uzunca bir süre Verona’da yaşamıştır.
Arco di Gavi: Gavigiller için -kendileri Antik Romalı bir ailedir- bir zafer hediyesi olarak inşa edilmiş. Verona’nın ilk ana caddesi üzerinde bulunur.
Juliet’in Evi: Sağ göğsünün ellenmesinden bitap düşen Juliet’in Evi de denilebilir buraya. Çünkü Juliet’in sağ göğsünü elleyenin kısmetinin açılacağına inanılıyor. Sanki Juliet’in kısmeti çok açıkmış gibi, tövbe bismillah tövbe amin.
Verona’nın en çok turist çeken yeri olan bu nokta, Shakespeare’in Romeo ve Juliet hikayesindeki balkon sahnesine atfedilmişse de aslında Juliet, Romeo’yu hiçbir zaman balkonda beklememişti delükanlılar.
Balkonun asıl meşhurluğu Romeo’nun Juliet’i görebilmek için buraya tırmanmasından gelir. Tabii hayali olarak. Çünkü Shakespeare, Verona’yı hayatı boyunca görmemiştir ve gerçekte ne Romeo ne de Juliet diye birisi vardır. Fakat burada yaşayan Capulet ve Montecchi ailelerinin siyasi ve sınıfsal ayrımından doğan düşmanlığını Shakespeare kaleme almış ve ortaya Romeo ve Juliet’i çıkartmıştır. Bu yüzden aslında Juliet’in Evi, var olmayan bir insanın ve edebiyattan pazarlamaya dönüş hikayesinin güzel bir örneğidir.
Evin Via Capello’da bulunmasının sebebi, Juliet’in ailesinin Capulet’lerden gelmesi. Ne kadar doğru onu artık İtalyan bilimadamlarına sormak gerekir. Eve girerken ilk karşılaşılan yer olan duvarlarda yazı yazacak yer kalmamış, o yüzden yazı yazılabilecek ne kadar alan varsa her yere bir şeyler yazılıyor. Yazı yazmayan da sakız yapıştırıyor. Juliet’in evine daha gelmeden sokaktaki kaldırım taşlarına dikkat edin. Oraları bile parsellemişler.
Dışını gezip içeriye girmek ve o meşhur balkonda halkı selamlamak isteyenler olursa da, evin içerisinde Juliet’in eşyaları görülebiliyor; odası ve balkonu gezilebiliyor. Bence çok da görülmesi gereken bir yer değil ama gezecek olanlar için bilet fiyatları 6 euro.
Shakespeare, üç tiyatro oyununu Verona’da geçiyor gibi kurgulamıştır. Bunlar Romeo ve Juliet, Veronalı İki Centilmen ve Hırçın Kız’dır.
Juliet’in Evi’ne girdiğim an aklıma ‘Letters to Juliet/Aşk Mektupları’ filmi geldi. Acaba duvarlarında yıllar öncesinden kalan mektup var mıdır diye düşünmedim değil. Hani filmde Juliet’in Evi’ne gönderilen aşk mektuplarını okuyan teyzeler vardı ve Amanda Seyfried bu teyzelere yardım etmek için Verona’da kalıp bir taşın altından çoook eski bir mektup bulmuştu. İşte bu filmdeki mektup olayı gerçek. Yani siz de aşk acısı çekiyor, Güzin Abla ihtiyacı duyuyorsanız Juliet’in Evi’ne mektup yazabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=xz43rtBUVA0
Kim okuyacak bu mektupları demeyin, The Club di Giulietta (Juliet Kulübü) adındaki gönüllüler bu mektupları tek tek okuyor ve cevaplıyor. Yetmiyor, o yılın en etkileyici mektubuna Sevgililer Günü’nde ‘Sevgili Juliet/Cara Giulietta’ ödülü veriliyor.
Juliet’in Mezarı: Verona’nın biraz dışında kalıyor mezar. İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu ya da ilgilisi iseniz gidebilirsiniz tabii.
Mazzini Sokağı: Verona’nın Nişantaşı’sı olan bu caffede sağlı sollu dünyaca ünlü mağazalar bulunuyor. Arena’nın olduğu Bra Meydanı’nın hemen karşısısından girilir, Juliet’in evinin bulunduğu Via Capello’ya kadar devam eder. Diğer bağlantılı cadde de Via Borsari‘dir.
San Nicolo Kilisesi: Aziz Nicholas adına yaptırılan bu kilise, kapısının önündeki zeytin yaprağı heykeli ile ilgimi çekti. Kilise ile alakalı mı ben de bilmiyorum. Söyleyeceklerim bu kadar.
Doğa Tarih Müzesi: Verona’da ne kadar müze gezilebilirse artık o kadar gezebileceğiniz Doğa Tarih Müzesi’nde arkeolojik kalıntılar ve değerli fosiller bulunuyor.
Castelvecchio Müzesi: Kale içerisinde bulunuyor olması bir yana, önemli heykel ve resimlere de ev sahipliği yapan bir müze burası. İki kıyıyı birbirine bağlayan bir de Ponte Scaligero isimli köprüsü vardır.
Adige Nehri ve Köprüleri: Verona’nın en ve en sevdiğimiz yeri köprüleri oldu. Kendisine bakakaldığımız bu nehrin adının ne olduğunu bilmiyorduk. Yanımızda birileri konuşurken Adige diye bir şey dedi, jeton o zaman bizde düştü.
Sonra öğrendik ki Adige Nehri, Alpler’den gelen ve Venedik’e doğru devam eden İtalya’nın Po Nehri’yle birlikte en büyük nehri imiş. Bilgi bilgidir.
Hocaaa bitir artık oyunu, bir yere oturalım karnımız aç diyecek olanlara, koca gün yemek yemeyip sadece akşam dönüşte tren garının yanındaki Mc Donald’s’ta yemek yediğim için size İtalyan gurmeliği taslayamıyorum. Bildiğin Amerikan kapitalizmine yenik düştüm. Fakat Bra Meydanı’na gelmeden solda ‘İstanbul Kebap’ var, Verona’da kebap yemek isteyen olursa -artık o nasıl bir sevdaysa- yesin diye yazıyorum. Ki kısa bir süre önce Verona’da kendi kültüründen olmayan yemeklerin yapılmasına yasaklama geldi, yani kebabı bundan sonra bulmak zor olabilir. İlgili haber için link.
Ama Verona güzel, Verona’ya gidin. Hatta vaktiniz varsa buraya yakın olan fakat benim gidemediğim Garda Gölü‘ne de gidin. Verona’dan kalkan trenle 15 dakika sonra gölün güneyinde bulunan Peschiera’ya varılıyor. Gidecek olanlar için bilet fiyatları 4 euro.
Verona’nın simgesi Arena’daki 2016 Opera Festivali için link de burada.