Şile, Ağva, Polonezköy turu günübirlik gidilecek yerler için bir alternatif olarak düşüyor aklıma. Günübirlik gidilecek yerler olarak diyorum da, sizi tutan yok, gidin isterseniz 8 gün kalın, ikametinizi aldırın buralara. Ama gittim de, yetmedi de, tadı damağımda kaldı da dersiniz diye ben kendimi izah edeyim dedim. Bu noktada tam da İstanbul’a yakın gidilecek yerler diye kendilerini tanıtmaya başlayacaktım ki Şile, Ağva ve Polonezköy‘ün zaten İstanbul’da olduğunu yine hatırladım sdjs. Sanırım bunda sabah 6.30’da kalkıp yola çıkmamın etkisi büyük.
İşte İstanbul’da olanların şehir içi şehirler arası yolculuk yapacağı, aynı zamanda Kocaeli’den de kolaylıkla gelinebilecek günübirlik gidilecek yerler arasında yer alan üç silahşörler; Şile, Ağva ve Polonezköy.
Şile, Ağva, Polonezköy
Bu kez yapacağım geziyi her fani gibi tur ile yaptığımı belirteyim. Çünkü bir gün herkes tur deneyimini tadacak. Sıkı bir kendi başına gezmeci olsam da tur ile gitmeyi pek mantıklı bulduğum zamanlar arabam yok, arabasız indi bindi uğraş dur yerleri. İstanbul‘un Avrupa Yakası’nda oturan biri için Şile, Ağva, Polonezköy tam da böyle bir yer. Arabası olanların bir derece rahat gideceği Şile, Ağva, Polonezköy rotasını günübirlik turlar ile yapmak bence daha avantajlı. Ben de bir cumartesi günümde, Dijital Seyahatname okurlarım ile buluşturayım ve onlara günübirlik tur deneyimini de aktarayım diyerek 6.30’da kalkıp yollara düştüm. Hür irademle, cumartesi günü 6.30’da kalktığımı söylemiş miydim?
*Tur Merter’den sonra Mecidiyeköy’de ve Göztepe’de duruyor. Sonra direkt Polonezköy’e devam ediyor. Benim katıldığım turun yaş ortalamasının yüksek olduğunu belirteyim. Aslında korkum turun genç yaş grubu olması idi. Çünkü ben genç tayfa yerine olgun tayfa ile yolculuğu daha çok seviyorum. Ortamda epey bir sohbet, hikaye çıkıyor çünkü. Ve herkes çok dakik. Turun geç kalanları genelde bizim genç tayfa oldu.
İlk Durak Polonezköy
Şile, Ağva, Polonezköy turu yapmak için Bakırköy’den ilk kalkış durağı Merter’e gidiyorum. 07.00’da teker döner, bu yüzden yıkık bir vaziyette metrobüse binip Merter’e varmaya çalışıyorum. Turların benim için korku filmi olan iki aşamasından ikisini de aynı anda yaşıyorum bu süre zarfında. Geç kalmak ve geç kaldığım için mahcup olmakla aynı anda içten içe ‘cıkcıkcık’ diyen bakışlarla baş başa kalmak. Neyse metrobüsten iniyorum ama sabahın körü olmasına ve geç kalacak olmama rağmen o metrobüs iadesini alıyorum. Ama tur ekibinin hepsi çok tatlı insanlar çıktı Rıza Baba kalpbenturekibi.
İlk durağımız Polonezköy ve şimdi kahvaltı zamanı. Polonezköy’de kahvaltı mekanları bir hayli çok. Leonardo ve Polina, Polonezköy’deki kahvaltı mekanlarının favorisi. Biz ise kahvaltı için tur kapsamında Ayşe Teyze Bağ Bahçe’ye geldik. Sıcak, samimi bir mekan. Her masanın yanında soba benzeri ufak bir ocak var. Üzerine ekmek kızartarak başladık kahvaltımıza. Turdakiler ile kaynaşmak için de güzel oldu bu kahvaltı. 80 yaşlarında hemen her tura katılan amcam ve teyzem ile de tanışmış oldum:) Ayşe Teyze Bağ Bahçe’de serpme kahvaltı ve sınırsız çay veriliyor. Serpme kahvaltının fiyatı 45 TL. Polonezköy’deki birçok kahvaltı mekanında açık büfe kahvaltı fiyatları 50 TL’lerde oluyor. Gidecek olanlar için fiyatlar 50’nin altında biraz zor sanırım.
Polonezköy’de Gezilecek Yerler
Kahvaltının ardından Polonezköy’de gezilecek yerleri gezmeye başlıyoruz. Yalnız Polonezköy’ü gezmeden önce burası ile ilgili birkaç şeyi bilmek lazım. Polonezköy, eski adı ile Adampol, İstanbul’un Beykoz ilçesinde yer alıyor. Türkiye’de Polonyalıların yaşadığı bu köy, İstanbul’un arka bahçesi konumunda. Gerçi arka bahçeyi çoktan keşfetmişler o ayrı. 1775 yılında Polonya Devleti, Avusturya-Rusya ve Prusya tarafından bölünerek işgal edilince, Osmanlı İmparatorluğu burayı bir sığınak haline getirmiş. Osmanlı 1856 yılında Kırım Savaşı’na katıldığında ise Polonya’dan kaçan asker ve siviller Osmanlıyla birlikte savaşa katılmış. Savaş bitince Sultan Abdülmecit Polonezköy’ün bulunduğu topraklara yerleşim izni vermiş ve yerleşim yeri Polonezköy adını almış.
Polonya’nın eski adı Adampol ismi ise Polonyalı devlet adamı Adam Czartoryski’den geliyor. Türkçesi ile ‘Adam’ın Tarlası’. Etnik bir kimliği olan Polonezköy, dünyanın en ünlü köylerinden biri. Geleneksel mutfaklarını yaşattıkları, Lehçe konuştukları Polonezköy’deki Polonyalılara denk gelirseniz de mutlaka sohbet edin.
Polonezköy Açık Hava Ahşap Heykel Müzesi
Burası Polonezköy’ün girişinde yer alıyor. Türk ve Polonyalı sanatçılar tarafından yapılan Açık Hava Ahşap Heykel Sergisi, iki kültür arasında dostluğu temsil etmek için yapılmış. Serginin bulunduğu parkın içerisinde Polonezköy Kültür Evi yer alıyor. Gittiğimde kapalı olduğu için sadece dışarıdan görebildim.
Zofia Rizi Anı Evi
Polonezköy’de gezilecek yerlerden biri de Zofia Rizi Anı Evi. Polonezköy ve Rizi ailesiyle ilgili fotoğrafların ve belgelerin yer aldığı, Polonezköy’ü farklı kılan Zofia Rizi Anı Evi, tipik Polonya mimarisini yansıtıyor. Orijinalliğini koruyarak günümüze gelen bu ev Zofia Rizi’nin babası Wincenty Rizi 1882 senesinde yapılmış. Türk ve Polonya hükümet temsilcilerinin de sıklıkla ziyaret ettiği Zofia Anı Evi’nde yer alan bilgiler ise sizi çok şaşırtabilir. Örneğin bilmiyorsanız Leyla Gencer’in Polonya asıllı olduğunu burada öğrenebilirsiniz.
Zofia Rizi Anı Evi, Polonezköy’deki Polonya kültürünü anlayabilmek için buranın olmazsa olmazı. Ayrıca çok da güzel bir bahçesi var. Ki zaten eskiden de bu evin bahçesi dillerden dillere destan olmuş. Zofia Rizi Anı evi girişleri 5 TL.
Czestochova Meryem Ana Kilisesi
Polonezköy’ün gezilecek bir diğer durağı ise Meryem Ana Kilisesi. Ben oradayken kilise kapalı olduğu için içini görme imkanım olmadı. Burası 1842 yılında Mukaddes Anna Mabedi adı verilerek yapılmış ve bir deprem sonucu yıkılınca yerine şimdiki kilise inşa edilmiş. Kilise sadece ibadet zamanı açılıyormuş, o da genelin aksine pazar değil cumartesileri oluyormuş. Bu bilgiden emin değilim ama yine de kulağıma geldiği için yazmak istedim.
Arıcılık Müzesi
Arıcılıkla ilgili Türkiye’deki tek müze olan Arıcılık Müzesi, kraliçe arının camdan yansıması ile dikkatimi çekti. Kraliçe arının orada ne işi vardı? Bu arada Polonezköy balıyla ünlü bir yer. Karadeniz ikliminin nimetlerinden sonuna kadar yararlanıyor anlayacağınız. Benim kraliçe arı dikkatimi çekince Kemal Abi müzeden de bahsetti. O zamana kadar müzeyi fark etmemiştim çünkü. Ayrıca müzenin hemen önünde Kemal Abi’nin kolonisinden üretilen ballar, arı sütleri ve polenler var. Bal alışverişi için burayı listeye alabilirsiniz.
El Sanatları Cam Evi
Polonezköy’den alışveriş yapmak isterseniz ya da farklı şeyler görsün gözüm diye düşünürseniz sizi bir de El Sanatları Cam Evi’ne alalım.
2. Durak: Şile
Polonezköy’ün ardından rotamızda şimdi Şile var. Bu 3’lü turun en sevdiğim yeri Şile oldu. Kendisini tebrik ederim. İstanbul’un en net Karadeniz kıyısı atmosferi ile bizi selamlayan Şile, dalgalı denizi ve rüzgarıyla bunu bir kez daha kanıtladı. Bir balıkçı kasabası, mükemmel bir feneri ve sonsuz denizi olması nedeniyle Şile yaşanılası bir yer, ben yaşarım yani. Aslında Şile’nin değişik bir tavrı var. Yunanca metinlerde Hilea adıyla anılan Şile’de gezilecek yerler için de ilk durak o güzel fener oluyor.
Şile Feneri
Şile feneri, faal olarak dünyanın ikinci, Türkiye’nin de birinci büyük feneri. Ve de Şile’nin en fotojenik noktası. Kolay değil, kocaaaa Karadeniz’i aydınlatıyor. Şile Feneri, Kırım Harbi’nde, Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na girecek gemilerin yollarını bulabilmeleri için Şile’nin en yüksek kayalığına yapılıyor. Boğazlar civarında 1856 yapılan Anadolu Feneri’nden sonra Sultan Abdülaziz tarafından 1858-1859 yılları arasında inşa ediliyor.
Taş kısmı Türk Mimarlarca yapılmış. Tepe kısma giden yolda 72 merdiven bulunuyor. Fenerin siyah şeritleri ise gündüz iyi görülebilmesi için. Şimşekli deniz feneri grubunda yer alan Şile Feneri dakikada 4 defa çakar yapıyor. Ve açık havada İstanbul Boğazı’ndan görülebiliyor. Fener, kurmali devir makinesi sistemi ile calisiyor bu yüzden fener gorevlisi tarafindan iki saatte bir kuruluyor. Fenerin hemen yanında ise ufak bir müze var. Burada fenerin içerisinde kullanılan bazı araç-gereçler sergileniyor.
Hakkında söylenen rivayete göre Şili’ye gidecekken yanlışla Şile’ye geliyor. Olabilir mi böyle bir şey ya? Şile Feneri ve yanındaki müze başlı başına Şile’ye gelmek için bir neden olabilir. Ya da ben fenerleri çok estetik bulduğum için daha duygusal yaklaşıyor olabilirim duruma.
Şile Kalesi
Restorasyonuyla yeni görüntüsü Sünger Bob ile benzeşlediği için koca tarihi Bob ile anıyoruz artık. Siz gidin kaleler, kuleler inşa edin. Binlerce yıl sonra hala ayakta durabilsin. Ama biz gidelim onu Bob’a çevirelim. Şile’de yer alan dört kaleden en bilineni Cenevizlilerden kalan bu kale. Üstelik kendisi aslında tüm Şile’nin adeta bir silueti gibi. Ocaklıada’nın üzerinde yer alan Şile Kalesi, 12 metre yüksekliğinde Şile Kalesi, denizden gelebilecek saldırılara karşı yapılmış.
Şile’nin gezilecek yerleri arasında kaleyi görebileceğimiz bu liman ve sahil şeridi geliyor. Sahilde bir iki balıkçı lokantası mevcut. Ama oturup çay içecek çok bir yer yok. Sadece lokal var, onda da yer olmadığı için oturmak özellikle hafta sonu biraz zor oluyor gibi geldi bana. Sahilden devam edince merdivenlerden direkt yukarı çıkıp merkeze varılıyor. Şile merkezi bana gezmesi keyifli geldi. Özellikle dar sokakları ve renkli tek kat evleri çok güzel.
Şile sokaklarında gezerken dikkatimizi çeken tek yer Balkanlı Dondurmacı Kurtiş Usta oldu. Dondurmadan ziyade beni dükkana çeken şey camdaki revani idi. Fakat dayanamayıp yanına da bademli dondurma koydurdum. Şile’de ne yenir sorusunun cevabını balık olarak verebileceğim bir bilgim mevcut değil ama Şile’de Kurtiş Usta’ya uğranır. O net. Dondurmalar günlük olarak keçi sütüyle hazırlanıyor.
Şile, Işık Üniversitesi’nin burada bulunması nedeniyle bir öğrenci merkezi konumuna gelmiş. Kurtiş Usta’da da öğrenci popülasyonu bir hayli yüksek. O nedenle önünde her daim kuyruk görülebiliyor. Fiyatlar konusuna gelirsek de boş kepçe bir dondurma 5 TL. Revaniyi de kilo ile veriyorlarmış ama bana revaniyi ısmarladılar. Eeeeeee, olsun o kadar forsumuz şimdi.
Tur süresince 1.5 saat kadar serbest zamanı Şile’de verince hem dondurmacı hem de şile bezi satan yerler keşfetmek için vakit de yetti. Birçok dükkana girdim, çıktım. Şile bezlerine de zam gelmiş, bunu anladım. En sonunda sokak tezgahında satan bir abladan yeğenim için şile bezi tişört aldım ve tur otobüsüne yetişmek için yeniden limana koş bakalım, koş.
3. Durak: Ağva
Şile, Ağva, Polonezköy turunun en son ayağı Ağva oluyor. Ağva’ya sanırım daha önce gitmedim, ya da çocukken gittim hatırlamıyorum. Ya bu Ağva çok değişmiş. Bu 3’lüde en sevmediğim yer oldu diyebilirim. Bir İstanbul Masalı’ndaki Esma’nın Selim’den kaçıp geldiği andan beri Ağva’da bir turizm patlaması yaşandı. Bir İstanbul Masalı tabelası da hala duruyor ama ortam masaldan ziyade yavaştan bir drama dönüşmüş.
Ağva’da ilk eylem yemek yemek. Tura kendimi adadım, tur nerede ben orada. Yemek için Sebastian Restoran’a geldim. Göl kenarı güzel bir yer. İçeride soba yanıyor. Ekmekleri yine sobaladık. Sobalandınız sayın ekmek. Sonrasında da menümü seçtim. Levrek. Çinekop, tavuk ya da köfte de yiyebilirsiniz bu arada sdfjk kendimi tur sorumlusu gibi hissediyorum bazen bu bilgileri verirken.
Yemek sonrası göl kenarında yürüyüş yapabilir, tekne turları ile gölde bir ileri bir geri aktivitesine katılabilir, bir de sal benzeri bir şeyle karşı tarafa geçebilirsiniz. Bu sal biraz Karadeniz zipline’ı gibi bir şey sanırım. Yürüyüş sonrası gözümüze güzel bir cafe dek gelince giriveriyoruz. Mekanın adı kendine has. Dekoru da bence kendine has. Sezonu yavaştan açmaya başlamışlar bu yüzden tek misafir biziz.
Ağva’da göl kenarı sonrası yeni aktivitemiz Ağva merkez. Burada birkaç dolanmacanın ardından bu kez de gözüme gözlemeci kestirdim. Gezmek mümkün değil sürekli oturup bir şeyler yemece turu yaptık diyebiliriz. Ama Ağva’da gözleme yemek için adres Tokatlı’nın Yeri. O konuda netim. Bir kişilik gözlemesi aslında 7 kişilik falan, bunu da unutmayın.
Hafta sonu ne yapsak, İstanbul’da gezilecek yerler mi bulsak diyen varsa kahvaltı ve öğle yemekli günübirlik turlara göz atsın derim. Arabanız varsa bu rotayı rahat bir şekilde yapabilirsiniz. Turu yapan birçok firma mevcut, size uyan fiyat/zaman skalası makul olan bir turu seçin ve yola çıkın. Bu arada anne-baba ile de alınabilecek güzel bir hediye. Hadi Anneler Günü bonusu geldi size. KIPS!