Akabe gezilecek yerler için hiçbir fikrim olmadan yola çıktım zira Ürdün seyahati ve Akabe gezisi benim için tamamen sürpriz yumurtadan çıktı. Lakin gördüğüm şehir karşısında ne desem boş. Yalan yok. Aklımda soru işaretleri ile uçağa binsem de, Orta Doğu seyahati pek düşünmesem de, Akabe bana çok net bir kapak yaptı arkadaşlar. Tabii bunda kuşkusuz dünyanın yedi yeni harikasından biri olan Petra Antik Kenti‘nin de rolü büyük.
Keops Piramidi, Babil’in Asma Bahçeleri, Zeus Heykeli, Rodos Heykeli, İskenderiye Feneri, Kral Mausollos’un Mezarı ve Artemis Tapınağı… Bu muhteşem yedili dünyanın 7 harikasının ta kendisi. Şimdi bu yediliye yeni bir yedili daha eklendi: Çin Seddi, Kurtarıcı İsa Heykeli, Peru’daki Machu Picchu Antik Kenti, Roma’daki Kolezyum, Meksika’daki Chichen Itza Piramidi, Hindistan’daki Tac Mahal ve Ürdün’deki Petra Antik Kenti… Akabe gezilecek yerler araştırması yapan herkesin karşısına çıkacağı Petra Antik Kenti, bu şehre birçok kere gelme sebebi. Abartmıyorum vallahi de billahi de abartmıyorum. Neticede dünyanın yedi harikasını görmeyi kim istemez ki? Bir yedi daha eklendiğine göre artık elimizde 14 harika var. Ve bu harikaların en gizemlisi, en ‘vay serhat vay neler dönmüş burada’ denilesi olan Petra Antik Kenti sanırım. Benim bu gizemli yolculuğum da Türk Hava Yolları‘nın bir daveti ile Kasım ayında gerçekleşti.
Petra Antik Kenti’ne Nasıl Gidilir?
Petra Antik Kenti Ürdün’de, Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında yer alıyor. Petra’ya nasıl gidilir sorusunun öncelik cevabı ise ilk olarak Akabe şehrine gitmek olacak. Zira Petra Antik Kenti, Akabe şehri üzerinden daha rahat. Türkiye’den Akabe şehri 2.5 saat sürüyor. Türk Hava Yolları’nın, Akabe’ye haftada üç sefer olmak üzere direkt uçuşları var. Bir ara Akabe seferleri durdurulmuştu lakin THY yeniden bu güzel kente uçmaya başlamış.
Akabe’den Petra’ya gitmek yaklaşık 1.5 saat. Akabe’den Petra için turlar düzenleniyor. Bu turlara katılabiliyor ya da araç kirayabiliyoruz. Eğer Petra’ya Amman’dan gelecek olan varsa Jett Turizm‘e baksın. Burası Amman’ın otobüs firması. Önce rezervasyon yaptırıp sonra bileti kestirmekte fayda var.
- Kalkış Yeri: Abdali.
- Saatler: 6:30 gidiş-16.00 dönüş
- Yolculuk süresi: Yaklaşık 3,5 saat.
- Gidiş-Geliş Ücret: Yaklaşık 25 Dolar
*Saatler ve ücretlerin güncel hallerini firmadan takip ediniz. Çünkü ben 2014 yılında gittim.
- Genel olarak tüm ulaşım seçenekleri için de çok faydalı bir link.
- Petra’ya giriş Petra Arkeolojik Parkı’yla başlıyor. Bu parkın içerisinde ayrıca bir müze, hediyelik eşyacılar ve cafe bulunuyor.
- Ziyaret ücreti yaklaşık 70 Dolar. Evet rakam biraz fazla olsa da Petra’yı gördükten sonra her şey bir anda önemsizleşiyor.
- Para birimimiz olan Ürdün Dinarı (JOD) yaklaşık 3,15 TL.
Akabe Gezilecek Yerleri ve Petra’yı Gezmeden Önce Tavsiyeler
- Akabe’den Petra’ya giderken gümrük benzeri bir yerden geçiliyor. Panik yok. Öyle bir bakıyorlar.
- Petra hemen bitebilecek bir yer değil. Eğer hakkıyla gezmek istiyorsak günümüzün tamamını buraya ayırmak lazım.
- Yürüyüşü çok olan yer. At, eşek ya da deveye binebiliyoruz. Ama yürümek varken neden bunu yapalım ki?
- Bilete ata binmek dahil diye hatırlıyorum. Yanlış da hatırlıyor olabilirim.
- Spor ayakkabı ideal. Açık renk ayakkabı, babet, terlik bunlar haşat olur bu topraklarda.
- Şart olan iki şey; güneş kremi ve dudak nemlendiricisi.
- Şapka, poşu ya da şal tarzı bir şeyler de hazır olmalı.
- Hava gündüz hep sıcak. Ama bunaltıcı değil. Akşam da öyle soğuk olmuyor. Hafif serin.
- Petra turistik bir yer. Şort falan giyilir mi diye düşünülmesin, direkt giyilsin.
- Petra’yı gezerken ya buraları okuyup da gidin ya da yanınızda bilen bir rehber olsun. (Rehberimiz, sevgili Muhammed, bize buraları anlattı)
Akabe Gezilecek Yerler: Petra Antik Kenti
Akabe gezilecek yerler listesinin bir numarası Petra Antik Kenti’nden bir hayli detaylı bahsetmek lazım. Yoksa gezerken sadece bakmakla kalmak mümkün. Gerçi boş boş bakınca bile kendisi size anlam yüklemesi yapacaktır. Yunancada taş anlamına gelen ve orijinal ismi al-Bitrā (البتراء) olan Petra Antik Kenti, Musa Peygamber’in vadisi anlamına gelen Wadi Musa’da bulunuyor. Wadi Musa, Musa Peygamber’in asasını yere vurup buradan su fışkırttığına inanıldığı için kutsal bir yer. Yaklaşık 20 bin yıl önce keşfedilmiş ve ardından 1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Ludwig Burckhardt tarafından yeniden keşfedilmiş Petra Antik Kenti, M.Ö. 400 ile M.S. 106 yılları arasında Nebatiler’e başkentlik etmiş ve Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar da Nebatiler’in başkenti olmuş.
Petra’nın, yerel halk tarafından bilinse de tarih sahnesindeki ses getirici keşfi Burckhardt tarafından gerçekleştiriliyor. Ortadoğu’da geziler yapan Burckhardt, Musa Peygamber’in kardeşi Harun’un mezarının olduğuna inanıldığı bu antik kentte Harun’un mezarına kurban adamak istediğini söyleyerek bedevilerle ve kurbanla yola çıkar. Ve böylece zorlu bir yolculuğun ardından Petra’ya varıp burayı yeniden keşfeder. Ve yıllar sonra Indiana Jones, Transformers gibi filmlere doğal bir set olur Petra.
Suriye ile Arabistan arasındaki sınır bölgelerinin vahalarında yaşamış göçmen Arap kabileleri olan Nebatiler’in Petra’yı başkent yapmalarının sebebi, ticaret yollarının kontrolünün kendilerinde olması idi. Tütsü ve baharat ticaretinin hakimiyeti Nebatiler’deydi. Deve kervanlarıyla gittikleri bu ticaret yolu da Petra’nın ta kendisiydi. Çünkü Petra, ticaret yollarının kesiştiği bir noktada yer almaktaydı; Nebatiler ise Romalılar, Yunanlılar ve Perslerle kolayca ticaret yapıp, kervanlarını Arabistan’dan Akdeniz’e bu yol sayesinde götürebilmekteydi. Böylelikle ticaretin tekeli Nebatiler oluyordu ve kibarlığı bırakırsak paraya para demiyorlardı. Wadi Musa içerisinde yer alan Petra Antik Kenti (bir diğer adıyla Rose City), The Siq adındaki kanal yolundan, Al-Khazneh’den (Al-Hazne), amfi tiyatrodan, tapınaklardan ve sayısız mezardan oluşuyor. Petra yolculuğumuz, başlangıç noktamız olan The Siq yolu ile başlıyor.
The Siq
Petra Arkeolojik Parkı’nın başlangıç yolu The Siq. Bu yola kimi tarihçiler gezgin Burckhardt yolu da diyor. Yaklaşık 1 km uzunluğunda ve dar bir kanyonu andıran muhteşem bir yol. Benim de Petra yolculuğumun en heyecanlı anı bu yola adım atmamla başlıyor. Yol boyunca sağlı sollu kayaların üzerlerine oyulmuş oyuklara ve şekillere bakıyor; gül kurusu renkli kayaların oluşumuna hayret ediyorum.
Camel Caravan Relief, (yukarıdaki fotoğraf) The Siq’de görülecek orijinal noktalardan biri. Bu yol, kum taşı kayalıklarının depremlerle ayrılarak oluşturduğu doğal bir kanal yolu. Ebru gibi duran kaya desenleri ise sel sularıyla oluşmuş. Tüccarların, hacıların, deve kervanlarının geçtiği bu yol boyunca yürümek muhteşem atmosferi hissetmek için en doğru hareket. Herhangi bir ülkede karşımıza çıkabilecek bir yol değil The Siq. Bu yüzden kayalıklara baka baka yoldan yürümek en süperi. Akabe gezilecek yerler içinde de bu yol oldukça ayrıcalıklı.
AL-Khazneh (El Hazne, The Treasury)
The Siq, hiç ummadığım anda karşıma Al Khazneh‘yi çıkartıyor. İşte bu kısım tam efsane… Al-Khazneh, kayalar içine oyulmuş ve mimari açıdan çok farklı bir bina. Görüldüğü o ilk an gerçekten tarif edilemez. Yapı olarak ilk görüş açısı herhangi bir yerle mukayese edemeyeceğim kadar farklı. Peki hangi amaçla kayalar arasına böyle bir inşa yapılmış olabilir?
Al-Khazneh 12 katlı bir bina boyunda; yani yüksekliği 39 metre. Kelime anlamı ‘firavunun hazinesi’. Bedevilere göre burası eski bir Mısır kasası. Fakat tarihçilere göre durum böyle değil. Binanın üzerindeki Geç Helenistik Döneme ait sembollere ve Yunanca yazılmış Roma yazıtlarına göre Al-Khazneh’nin inşasını Nebatiler yapmıştır. Ve üstelik burayı bilinen inşaların aksine yukarıdan aşağıya doğru inşaa etmişlerdir. Al-Khazneh üzerinde Nebati, Pagan, Yunan ve Mısır kültüründen izler taşıyan sembollerden dikkati çekeni 7 kadeh ve tepedeki güneş sembolü. 7 kadeh haftanın yedi gününü, güneş sembolü ise güneşe olan saygıyı temsil eder. Tarihçilere göre binanın üzerindeki semboller (amazon kadınları, kartallar…) ve bina içerisinde yer alan bazı kısımlar da ölümü temsil etmekte.
Al-Khazneh’nin içerisinde, Nebatiler’in zenginliğinin temsili olan Al-Khazneh’nin tam aksine sade ve ufak bir salon var. İçeriye giriş yasak. Yerin altında ise parmaklıktan görebildiğimiz kadarıyla yeni bir şeyler daha gün yüzüne çıkmak için beklemekte. Zira Al-Khazneh’nin gizemi gün geçtikçe ortaya çıkıyor. Öyle ki yapılan son çalışmalarda, Al-Khazneh’nin altında dört gömü odasının olduğu ortaya çıktı. Kralın mezarı yerin altındaydı. Bu kral ise Aretas IV Philopatris olabilirdi. Yani Al-Khazneh’yi yaptıran adam 4. Aretas’tı ve muhtemelen halka açık bir tapınak, bir buluşma ya da kutlama yeri olarak burayı yaptırmış idi.
Royal Tombs
Petra, gerçek bir hazine. Bu hazinelerden biri de mezarlar. Petra’da 5 tane kraliyet mezarı bulunuyor. İlki Urn Tomb, ikincisi Silk Tomb, üçüncüsü Nero’nun Altın Saray’ından esinlenen Corinthian Tomb, dördüncüsü Roma sarayı görünümlü Palace Tomb, beşincisi ise Roma valisi Sextus Florentinos’a yapılan Sextus Florentinus Tomb.
Amfitiyatro
Kayaların içerisine oyulmuş bir tiyatro burası. Petra Antik Kenti’nin en etkileyici yerlerinden biri. Biraz yıkık dökük duruma gelse de hala güzelliğinden bir şey kaybetmemiş. Çok iyi fotoğraflar veren bir alan olduğu için de es geçilmemesi gerekiyor.
Roma Yolu
Tiyatroyu geçip yürümeye devam ettiğimizde yolumuz şehir merkezi sayılan Colonnaded Street’e çıkıyor. Sağı ve solu sütunlarla çevrili ve dönemin pazarcılarının tezgah kurdukları bir yol burası. Roma Yolu’na gelmeden bizi yukarıya doğru çıkartan bir ayrım noktası var. Bu yolu takip edersek Bizans Kilisesi’ne ve Turkmaniya Road’a gidebiliyoruz. Düz devam edersek de The Basin’e ve Al-Deir’e (manastır) varıyoruz.
Petra’nın neden dünyanın yeni yedi harikasından birisi olduğunu da ‘napsın, başka şansı mı vardı?’ diyerek yanıtlamak istiyorum. Al-Khazneh’si, mezarları, tapınakları, muhteşem yolları, hikayesi ve rengiyle Petra, gerçekten dünyanın harika yerlerinden biri. Sıcağından biraz bunalmış ve yormuşsa Roma Yolu üzerindeki kafelerde bir Arap çayı içip oraların keyfi çıkartılabilir. İyi dinlenelim çünkü bu akşamı da Petra’da geçireceğiz.
Petra by Night
Gündüz hayranı olduğum Petra’ya şimdi iki katı hayranlık duyma vakti geldi. Çünkü akşam Petra’da ‘Petra by Night‘ var. O da mı ne? Anlatıyorum… Sabah The Siq yolundan yürümüştük. Hani şu kanyon gibi olan su kanalımız. Şimdi o yolun boydan boya mumlarla çevrili olduğunu düşünün. Hava kararmış. Zifiri karanlık, yıldızlar ve yaklaşık 1000 tane mumla aydınlatılmış The Siq yolu. Mumlarla çevrili yoldan yürüyüp yeniden Al-Khazneh’yi görüyoruz. Gördüğümüze yine seviniyoruz. Al-Khazneh’nin az gerisinden itibaren 3 sıra halinde yere kilim serilmiş. En önden yerimizi kapıyoruz ve Al-Khazneh gül kurusu renginden kırmızıya dönüşüyor. Gerçekten tam da ‘vay canına’ denesi bir tablo.
Petra by Night’ın tek kötü tarafı, sabah aldığımız biletin geçersiz olması. Yani akşam için sabahki biletin yarı fiyatına tekrar bilet almak gerekiyor. Gösteri süresince Petra’nın hikayesi anlatılıyor, dünyanın en eski müzik aletlerinden olan ney gibi üflemeli bir müzik aleti çalınıyor ve Arap çayı ikram ediliyor. Bir de ne alaka ise eşek sesi yankılanıyor dört taraftan. Bu kadar farklı bir atmosfere çok da uyan bir gösteri değil. İnsan böyle bir yerde daha etkileyici bir şeyler görmek istiyor ama Petra’nın güzelliği bu detaylarla uğraştırmıyor. Yine yıldızlarla birlikte The Siq yolundan otele doğru dönüyoruz. (Dönüş yolunda rehberimiz Muhammed ve bizim ekip, Ankara havasından Yunan müziklerine, roman havasından 90’lara uzanan saçmasapan bir müzik karmaşasıyla sirtaki yapıp halay çektik. Buradan çıkartacağımız sonuç, Petra kafa yapabilir.:))
Petra by Night Hakkında
- Pazartesi, Perşembe günleri yapılıyor. (Bir ihtimal Çarşamba da vardı ama emin değilim)
- Akşam için yanınızda bir sweatshirt bulundurun.
- Alana erken gidin. Kapıdan grup grup alıyorlar zaten. Erkenden kapıda olun.
- Arka sıralara kalmayın, önlerden yer kapın. Siz Türksünüz, unutmayın.
- Fotoğraf çekimi için ideal yer sağ arka köşe. Muhakkak tripod bulundurun. Uzun pozlamasız mümkün değil fotoğraflamak.
Petra’da Nerede Kalınır?
Petra’daki otelimiz Petra Arkeolojik Parkı’nın tam girişinde bulunan Mövenpick Resort idi. Kalite, iyi yemek, konfor arıyorsak zaten bilindik bir hotel olan Mövenpick’i aklımızda tutuyoruz. Ben bu satırları yazarken kuzenim Melike, fotoğraflarımı görüp Akabe’ye gitme kararı aldı. Hemen otel olaylarına baktık. Son karar Muhammed’in de yardımıyla daire kiralamak oldu. Uygun bir fiyata daire tuttuk, bir de araba kiraladık. Kuzen Akabe’yi fethetmeye hazır ve nazırdır artık.
Otellerde çıkan yemekler gayet güzel. Haliyle bizim damak tadımıza da uygun. Çok fazla yöresel yemek değil de daha çok herkese hitap edebilecek evrensel yemekler seçilmiş. İtalyan yemekleri de var Arap yemekleri de. Bir de bizim karışık ızgara tabağı dediğimiz tarz burada gerçekten karışık ızgara. Yani kırmızı et, tavuk eti ve balık eti bir arada sunuluyor.
Petra’da Gece
Zaten ‘Petra by Night’ yeterli ama iki bir şeyler içip dinlenelim dedik ve Petra gişelerinin (Mahmutbey gişeleri tanımı için özür) karşısındaki The Cave Cafe’ye gittik. Alkollü, alkolsüz içecekler var. İyi nargile yapıyorlar. Fiyatları da makul. He bir de, çok da güzel halay oynatıyorlar. Ben o gece kendimi otele zor atıyorken bizim ekip çoktan halaya başlamıştı. Bu arada biz neden sürekli halay çekiyoruz ya?
Petra’dan Ne Alınır?
Petra’dan hediyelik eşya almak istedim ama çok da seçenek yok. Yöreye özgü bir şeyler aradım fakat bulamadım. Magnet, anahtarlık tarzı şeyler var. Magnetler genelde 2 dinar. Pazarlıkla 1 dinara alınıyor. Farklı bir hediye olarak da şişe içindeki kumlara isim yazdırılabilir. Bunun da fiyatı yanlış hatırlamıyorsam 4-5 dinardı.
İşte dünya gözüyle, dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Petra Antik Kenti’ni ben böyle gezdim. Akşamı ayrı güzel gündüzü ayrı güzel Petra, ömrümde gördüğüm en farklı yerlerden biriydi. Petra’yı birlikte gezdiğim insanların da buraları böyle güzel görmemde büyük etkisi var. Akabe’den geldiğim Petra’ya hayran oldum. Şimdi sıra Akabe’de neler yaptım nelerde. Pek yakında…
Yazıyı okuduktan sonra ‘aman Allah’ım ben de gitmeliyim, ama gidene kadar çatlarım şimdi’ dedin sen duydum. Ondan bu 3 boyutlu Petra benden sana gelsin. Tıkla ve ışınlan.