Ordu Gezi Rehberi: Karadeniz’in Şaşırtıcı Derecede Güzel Şehri

Ordu hakkında neden böyle bir başlık attığımı açıklayayım da sonra diğer Karadeniz kentleri vay biz çirkin miyiz, vay biz kötü müyüz demesinler. Karadeniz’in her yeri ayrı güzel. Güzel evet de şimdi bazen de yemyeşil ormanın ortasına te zank diye bina dikmiyor değiliz. Biraz durup düşünelim. Evet bu memleket güzel de acaba biz bazı şeyleri yanlış yapıyor olabilir miyiz diye.

Ordu bu konuda diğer Karadeniz kentleri gibi, mesela bir Rize bir Trabzon gibi kötü kentleşmenin daha nadir olduğu bir şehir gibi gözüktü benim gözüme. Karadeniz gezilerinde genelde görülecek yerler listesinin ilk sıralarında yer almayan, ziyadesiyle fındığı ile bildiğimiz Ordu bu açıdan gönlümü çaldı. Bir de epey gezilecek yer çıktı Ordu’dan. ‘Nasılsa pek bir şey yoktur’ diyerek, araştırma yapmadan gitme gafletine düşmeyin, düşürtmeyin. Ve Karadeniz’i gezmeye başlayacaksanız Ordu’yu işin içine muhakkak dahil edin.

Ordu

Ağustos ve Kasım ayında gittiğim Ordu’nun yaz aylarında çok sıcak ve nemli bir havası var. Mümkünse Ordu’ya gitmek için yaz aylarını tercih etmeyin. Kışın da fazla kar alan bir yer olduğu için makbulü bahar ayları. Boztepe’ye çıkıp manzarayı net bir şekilde görmek için sisin olmaması lazım. O da artık kısmete giriyor.

Ordu

Eğer iki günlük kaçamak niyetindeyseniz ve iki günlük gidilen yerler de genelde aynı yerlerse, alternatif olarak Ordu’yu düşünebilirsiniz. Ordu’ya gitmek için Ordu-Giresun Havaalanı Or-Gi‘yi kullanabilirsiniz fakat ben Or-Gi Havaalanı’nda büyük bir sıkıntı yaşadığım için bundan sonra Ordu’ya gidecek olursam Samsun Çarşamba Havaalanı‘nından Ordu’ya gitmek de oldukça rahat. Havaalanında Ordu’ya giden minibüsler bulunuyor. Samsun-Ordu arası yaklaşık 165, Samsun-Trabzon arası ise yaklaşık 180 km.

Ordu’da Nerede Kalınır? Ordu Otelleri

Ordu, oteller konusunda oldukça gelişmiş bir yer. Kötü otelleri de vardır belki ama iyi bir otelde Güney’e oranla çok daha uygun fiyatlara kalabiliyorsunuz. Oteller dışında Ordu Öğretmenevi ve DSİ de oldukça merkezi bir konumda ve uygun bir konaklama fırsatı sunuyor.

Ordu Anemon Otelordu-anemon-otel

Ordu’da kaldığım ilk otel Anemon Otel’di. Ordu’nun girişinde yer alıyor. Birçok noktaya yakın bir yerde. Bu yüzden ilk tercih edeceğiniz bu otel olsun derim. Ordu sahil yolu olan bir il. Oteller de sahil kesiminde. Bu bağlamda Anemon Otel, hem sahil hem de merkezi bir konumda olmasından dolayı tercih edilir bir otel. Fiyatları da gayet makul.

Ordu

Anemon Otel’in denize bakan odaları muhteşem. Kalacaksanız denize bakan odalarından isteyin. Bu odaların hepsi aynı zamanda havuzu da görüyor. Havuza girebildiğiniz gibi denize de girebilirsiniz. Oranın Karadeniz olduğunu unutmadan tabii.Yemeklerine gelirsek, yemekleri bayağı lezzetliydi. Bir patlıcan yapmışlardı enfes. Yemek ve kahvaltı açık büfe şeklinde. Sabah da akşam da karnınız doyacaktır.

Hampton by Hilton Ordu

Ordu

İkinci kaldığım otel Hilton oldu. Burası da Ordu’dan Giresun yoluna doğru giderken, sahilin diğer ucunda. Hemen önünde kumsal var.  Buradan denize girebilirsiniz. Akşam yemeği alakart, kahvaltı ise açık büfe. Yemekleri de kahvaltısı da gayet başarılı.

Denize girerken uyarı levhalarını göreceksiniz. Ordu da dahil olmak üzere tüm Karadeniz’de ‘RIP‘ denilen bir akıntı vardır. Anlayacağımız tabirle ‘çeken akıntı.‘ Yani diyor ki “güvenme gençliğine, ölen hep ihtiyar mı?”

Ben mi? Ben denize girdim elbette. Bunları yazdığıma göre akıntıya kapılmadım. Ama bu kapılmayacağınız anlamına gelmiyor. Girdiğinizde anlayacaksınız zaten, ayağınız kumda içeri doğru göçecek hemen ve saniyede girdiğiniz noktadan çok daha alakasız bir yere sürüklenmiş olacaksınız. Ona göre, dikkat ediniz. Çok iyi yüzme bilmek bu denizler için sadece ‘ha ha’ anlamına gelmektedir.

Hilton’un bulunduğu tarafta güzel bir sahil şeridi var. Burada özellikle geceleri güzel bir Boztepe manzarası oluyor. Otelin sahil şeridi ise İstanbul’u, aman ne İstanbul’u, Avrupa’yı aratmayan bir sahil şeridi. Herkes spor yapıyor, kitap falan okuyor. Ve insan hayret ediyor. Bir de tiyatro binası bu sahilde bulunuyor. Çohoş…

OrduOrdu

Hilton Oteli’nin hemen karşısında hediyelik eşyalar satan dükkanlar ve Fındık Büfe var. Bu büfede bakır çaydanlıklarda Tirebolu çayı için. Büfenin sahibi Murat Abi’yi bulun. Çayın yanına bir de finduk alın.

Ordu Gezilecek Yerler

Boztepe

Boztepe’ye çıkmalı, şu Ordu’ya bakmalı” türküsü eşliğinde çıkıyorum Boztepe’ye. Durun, bunları yazarken de aynı atmosferi yaratayım…


Gülşen Kutlu – Bahçeye Gel Bahçeye paylaşan: sgenel

Karadeniz illerinde birçok yerde Boztepe var. Ama bunların en güzeli Ordu’daki Boztepe. Arabayla geldiyseniz arabayla da çıkabilirsiniz, ya da 40 dakikada bir kalkan Boztepe minibüslerini kullanabilirsiniz ama en kolay yolu teleferik. 7 dakikada Boztepe’ye çıkıyor.  Ana istasyonu da hemen sahil şeridinde yer alıyor.

Sezon döneminde bir hayli sıra olan teleferik, havada fırtına ve yoğun sis olmadığı sürece her zaman çalışır vaziyette. Fiyatları ise öğrenci 4 TL, tam 7 TL.

Ordu

Teleferik’le sisli ve yağmurlu bir ana denk gelirseniz şu tarz bir manzarayla yolculuk ediyor olursunuz. Dezavantajı aşağıdaki manzarayı görememeniz olsa da böyle sisli bir zamana denk gelmeniz bence çok daha güzel.

Ordu

Boztepe ise yine mevsimine göre farklı güzellikler sergiliyor. Eğer sisli olmayan bir havaya denk gelmişseniz gözünüzün görebildiği son noktaya kadar apaçık bir manzaraya şahit olmanız mümkün. Aşağıdaki gibi…

Ordu

Eğer sisli ve yağışlı, yani tam bir Karadeniz havasına denk gelmişseniz de, açık bir havada seyredeceğiniz manzaradan bence çok daha güzel bir manzara olan puslu bir Boztepe’ye şahit olacaksınız demektir. Tıpkı şöyle…

Ordu

Basın Müzesi

Ordu Sahili’nde yer alan Basın Müzesi, bir parkın içerisine kurulu açık hava müzesi niteliğinde. Türkiye’nin ilk açık hava basın müzesi olan tam adıyla Bilal Köyden Açıkhava Müzesi olan bu müzede eski dönem gazete dizgi makineleri ile hayatını kaybetmiş Ordulu gazeteciler ile bilgiler ve bir özgürlük kürsüsü bulunuyor.

Ordu’da Ne Yenir?

  • Ordu Belediye Binası’nın hemen oradaki Aktaşlar Pide‘nin karışık pidesi ve ikram olarak getirilen lahana kavurması.
  • Ordu’nun İstiklal Caddesi olan Fidangör Caddesi’nin başında bulunan Denizciler Dondurma‘nın süt ve sahleple yaptığı dondurmaları.
  • Denizciler Dondurma’nın hemen yanındaki Şamata Cafe’nin tostu.
  • Boztepe’de manzaraya karşı da bir çay çekiniz elbet.
Aktaşlar Pide
Aktaşlar Pide

Ordu Rotasına Ekleyin…

Kişiye göre değişiklik gösteren ve hiç hoşuma gitmeyen ‘muhakkak bunları yapınız’ mantığı, Fatsa-Ordu yolu üzerinde, Perşembe’de bulunan ‘Uzun Saçlının Yeri’ne gidin dememle sona erdi. Burası aslında bir çay efsanesi. Gerek uzun saçlı gerekse çayın sırrı bakımından çay sohbetlerinde ve gezentiler kabilesi içerisinde nam salmış bir yerdir. Kısmet olur da bir gün Ordu’ya tekrar gidersem ilk işim buraya uğramak olacak.  Bunun dışında ne yapalım dersen;

  • Çambaşı, Keyfalan ve Perşembe Yaylaları görülebilir.
  • Fındık ve fındıklı ürünler yenir. Sarelle’nin fabrikası burada, oradan hesap edin.
  • Boztepe’ye çıkılabilir.
  • Balık, Yalıköy köftesi, pide yenilebilir.
  • Etnografya Müzesi’ni gezilebilir.
  • Kurul Kayası’na çıkılabilir.
  • Yason Burnu’na gidilebilir.

Bozcaada: Bozcaada Gezi Rehberi ve Bozcaada Otelleri

Keşfedilmesiyle birlikte arabaların zulmüne uğrayan Bozcaada’yı yaya olarak ziyaret edelim mi? Dileğim, burayı da araba gürültüsü ve kirliliği ile mahvetmeyelim. Yoksa çıkıp çıkıp gidin, onda sıkıntı yok. Ama egzoz çıkartmadan…

Ramazan Bayramı sonrasına denk gelen ağustos ayında gittim Bozcaada’ya.  Buz gibi deniz olmuş sıcacık. Hava bilmem kaç derece. Ama Allah’tan yine de esiyor. Bence her sahil kesimi sonbaharda ve ilkbaharda güzel. Ama yaz insanıyım ben diyorsanız size her yer Bozcaada.

Bozcaada

İlk kez Bozcaada’ya giden biri olarak vapurdan gördüğüm manzara, adanın ufak bir Yunan köyü olduğu yönünde oldu. Bizim memlekette her şey gri olduğundan mıdır nedir, beyaz mavi renkler gördüğümüzde kalıyoruz öyle. Ki zaten adada iki mahalle var. Türk ve Rum Mahallesi.

Bozcaada

Bozcaada’ya Nasıl Gidilir?

Bayram da Erdek’te olduğum için Bandırma-Çanakkale otobüsüyle Çanakkale Otogar’a, otogardan Geyikli minibüsüne, minibüsten inip Bozcaada feribotlarına binerek gittim. Bandırma-Çanakkale otobüsüne 25, otogar geyikli minibüsüne 10, feribota da 6 tl toplamda 41 TL yol parası verdim. Yol sürem ise Bandırma-Çanakkale 2 saat 10 dakika, otogar Geyikli arası 1 saat 20 dakika, feribot ise 30 dakika; toplamda 4 saat. 

  • İstanbul’dan Geyikli’ye direkt otobüsler var. 55 TL otobüs fiyatı ile Geyikli’ye gidiyorsunuz. Feribot ile birlikte toplam 61 TL tutuyor. Yol süreniz 7-7.30 saat. Bandırma’dan o kadar indi bindi yaparak gittiğim yolda hiç yorulmadım ama dönüşte İstanbul-Çanakkale yolu beni bitirdi.
  • Arabanızla gelecekseniz Bandırma yolunu tercih edebilirsiniz. İDO feribotları ile Bandırma’ya gelip buradan Çanakkale-Ezine yolunu kullanabilirsiniz. Biraz daha pahalı olur ama rahat bir yolda gitmiş olursunuz.

Bayram ve sonrasında feribot inanılmaz yoğundu. Normalde saatleri olan feribot saatsiz sefer yaptı. Araba trafiği bu yüzden oldukça sıkıntılıydı. Bozcaada’da da resmen trafik vardı ya, daha ben ne diyeyim.

Bozcaada

2 gece, 3 gün. Yaz tatili için gitmişseniz asla yetmez. Ama şöyle değişiklik olsun, sokaklarda dolanayım derseniz 3 gün ideal.

Bozcaada Otelleri

Adaya gitmeden yerimizi ayırtıp anlaştığımız Fahri Otel‘de gider gitmez kötü bir sürprizle karşılaştık. Odamız doluydu ve kalan o gün oradan çıkmayacaktı. Odadaki misafir yaşlı bir teyze olduğu için çok da atar yapamıyoruz. Hava sıcak, yol yormuş. Sıcaktan nefret ederim ve çaysızlık başıma vurdu. Teyzeye gider de yapacak halimiz yok. Otelin kabahatini sıcakta biz çektik ve o günümüz patates oldu.

Fahri Otel, bizi hemen yan sokağında yer alan Öykü Otel‘e nakletti. Çünkü biz ağır hastalardık ve anında nakil olmamız gerekiyordu. Öykü Otel, Fahri Otel’den hem otel olarak daha iyi hem de çalışanları gerçekten iyi insanlar. Anlayışlılar. Nazikler. Bilhassa Nurcan Abla. Ağustos başı fiyatları olarak Fahri Otel’de oda+kahvaltı günlüğü 125 TL idi. Öykü Otel ise oda+kahvaltı 120 TL.  Daha makul fiyatlara pansiyonlar da bulabilirsiniz. Bu arada her iki otelde de kahvaltı yaptım. Öykü Otel’in kahvaltısı da Fahri Otel’e göre daha iyidi. Gerçi biz Rengigül’de de kahvaltı etmek istedik ama 30 TL fiyat çekince oldu o zaman olduk. Yani ne iyi ettim de Fahri Otel’de yer ayırttım. Yoksa Öykü Otel’i asla bilemeyecektim. Teşekkürler…

Bozcaada

Bozcaada’da Denize Girilecek Yerler?

Ayazma-Sulubahçe-Habbele Plajı

Bozcaada

Bozcaada’da minibüse binerek gidebileceğiniz 3 plaj var. Bunlardan en meşhuru Ayazma. Temmuzda ve ağustosta öğleden sonra yer bulmak imkansız. Bu yüzden sabah 10-11 gibi gitmekte fayda var. Ayazma’nın denizi gerçekten çok güzel. Baş kısımları biraz taşlık. Sonra hep kum. Bozcaada denizi, doğası gereği kolay kolay bulanan bir deniz olmamasına rağmen deniz bulanıyordu öğle saatlerinde. Bu yüzden her şeyin az insanlı olanı iyi gerçekten.

Ayazma’ya gitmek için merkezden minibüslere biniyorsunuz. 10-15 dakika kadar sürüyor. Kişi başı 3.5 TL. Aynı minibüs Sulubahçe ve Habbele’ye de gidiyor. Buralar Ayazma’dan daha ufak yerler ve şemsiye-şezlong ikilisini bulmak daha zor. Tedarikliyseniz gidiniz. Ayazma Plajı’nın arka tarafında yemek yerleri de var. Öğle saatlerinde genelde oralara kaçılıyor. Ama buraların çok başarılı mekanlar olduğunu söyleyemeyeceğim.

Ayazma’dan dönüş için son minibüs saat 20.00’da bitiyor. Evet, denizin en güzel saatinde:( Eğer arabanız varsa kesinlikle Akvaryum Koyu‘na uğrayınız. Eğer hemen denize gireyim, minibüse binmeyeyim derseniz Salhane‘de denize giriliyor. Kale arkasından yürüyüp burada da denize girebilirsiniz.

Bozcaada Yeme İçme

Akşam oldu mu millet mekanları bile yedi galiba oturacak yer bulmakta o kadar zorlandım ki sadece son gün karnım doydu. Gitmeden her yere rezervasyon yaptırın yoğun dönemlerde. Aman diyeyim…

Çiçek Ekmek ve  Pasta Fırını

Bozcaada

Adanın hem merkezinde hem de daha yukarı sokakta var Çiçek Pastanesi’nden. Merkezdekinde oturup bir şeyler yiyebiliyorsunuz. Yukarıdaki şube daha çok imalat yer. Oturma yerleri yok. Ben merkezdekinde oturdum. İçerisi çok güzel. Şiirler, kuşlar, vapurlar falan. Keşke her duvarda şiirler yazsa. O zaman daha lezzetli olurmuş yemekler, öyle duyduk.

Bozcaada

Yukarıda fırına da şöyle bir baktım. Ben fırın insanıyım. Fırınları, pastaneleri severim. Fakat buranın ürünlerini sevemedim. Damla sakızlı ve bademli un kurabiyesini, simidini, poğaçasını, eklerini, kavunda dondurmasını, limonatasını ve türlü türlü kurabiyelerini denedim. Muhtemelen kalabalık oluşunun verdiği lezzetsizlik vardı. Bir dahaki gidişimde tekrar uğrayacağım ve kesinlikle arada fark olacaktır. Bu arada 5 top kavunlu dondurmaya 20 TL çoktu Çiçek.

Bozcaada

Veli Dede

Bozcaada

Bu da bir diğer fırın. Çiçek kadar eski değil. Her dem taze ürünler çıkıyor. Sıcaktan bir şey yeme fırsatım olmadı ama bademli un kurabiyesini buradan hediye olarak aldık. Fırının hemen yanında Veli Dede’nin dükkanı var. Envai çeşit reçel var, tadına bakıp buradan alabiliyorsunuz. Dükkanda koruk suyu ve karadut şurubu içebiliyorsunuz. Bardağı 2 TL.

Bozcaada

Eski Kahve

BozcaadaKahve ve gelincik şerbeti içtim. Kahvaltısında gözümüz kaldı. Bir daha gidişimde planda burada kahvaltı yapmak var.

Koreli ve Boruzan Restaurant

Ayazma Plajı’nın arkasında yer alan lokantalardan bu ikisine gittim. Koreli’yi internette okumuştum. Ayazma’nın tam öğle sıcağında kaçacak yerler buralar ama yemekleri biraz vasat kalmış. Yine aynı sırada bulunan Boruzan da öyle. Yemek değil de bir şeyler içmek için ideal. Midye falan yemeyin yani…

Ada’m Restaurant

Bozcaada

Arkadaşımız Nihan’ın methiyeleri münasebetiyle adaya gelmeden önce burada rezervasyon yaptırdık. Konum olarak Sokak kısmında. Zaten çoğu yer burada. Dışarıda ve terasta yerleri var. Teras kısmında yerimizi aldık. Ortaya akdeniz tabağı ve kalamar tava söyledik. Akdeniz tabağı 10 tane mezeden oluşan ortaya karışık bir meze tabağı. Arkadaşımız bize beğendili levrek yiyin muhakkak dediği için onu da sipariş ettik. Yanına da 35’lik Tekirdağ açtırdık. .

Bu kadar övgüyle bahsedilen yerde mezeler çok kötüydü. Mezesi iyi olmayan yerin yemeği de iyi olmaz bence. Bu kebapçıda da böyledir, hele ki deniz ürünleri yenilen yerlerde daha da böyledir. Bu yüzden beğendili levreğimizi iptal ettik. Akdeniz tabağı+kalamar tava+35’lik rakı toplamda 110 TL tuttu.

Yan masamızda oturan ve daha sonra adanın güzel yerleri hakkında bilgiler de alacağımız Bozcaada’yı aşkla yaşayan Yılmaz&Arzu çiftiyle önce mezelerin kötülüğünden, adanın güzel lokantalarından, pansiyonlarından, denize girilecek yerlerinden, kısacası adaya dair konuşmaya başladık ve Cabalı Meyhane‘yi işte o an öğrendik…

Cabalı Meyhane

Bozcaada

Bozcaada Kalesi’nin arkasında yer alan ve denize sıfır bir yer Cabalı Meyhane. Benim için adanın diğer balıkçılarına henüz gitmemişken onların tüm şansını sona erdirdi. ME-ZE-LER EF-SA-NE. Ya-hu mezelerde adamlar aya çıkmış daha ben ne diyeyim. Meze olarak Girit ezme, damla sakızlı enginar, levrek marin, yoğurtlu patlıcan söyledik. Ada’m da yiyemediğimiz beğendili levreği burada yemek nasip oldu. Ara sıcak olarak da güveçte keçi peyniri aldık. Mekanın cana yakın şef garsonu Ahmet Abi, bize güzel bir beyaz şarap verdi. Mezeler de yemekler de muhteşemdi. 5 meze+balık+ara sıcak+kadeh şarap toplamda 130 TL tuttu.

Bozcaada’da iyi yemek yemek, güzel manzara görmek, inleyen nağmeler duymak isterseniz daha iyisi gelene dek şimdilik en iyi adres Cabalı derim.

Bozcaada Gece Hayatı

Polente Bar

Adada hareketli bir gece hayatı yok. Olmasın da. Birkaç mekana girdim çıktım. Bunlardan ilki merkezdeki Polente. Burası yer bulursanız oturup, bulamazsanız da öyle sokakta elinizde içkilerinizi yudumlayacağınız bir yer. Kız(s)kandıran içkisi meşhur. Vişne, karanfil, tarçın içerikli bir içki. Adından da anlaşıldığı gibi hafif hafif içirir tak diye çarpar. Mış. Garson ısmarladı bize de Bakırköy çocuğuyuz bize koyar mı?

Fuska

Bozcaada

Deniz kenarında oturayım, rock şarkılar dinleyeyim, bira-mısır yapayım derseniz Fuska var. Kalenin hemen arkasında. Farklı kokteylleri var. Deneme şansım olmadı ama Fuska Rüyası adlı kokteylini merak etmedim değil. Giden olursa denesin de haber eylesin.

An-An Cafe&Bar

Önünden geçmiş olmama rağmen içeri girmemiştim. Böyle isim mi olur arkadaş deyip yürüdüm. Sonra öğrendim ki burada Guinness varmış. E gitmek şart oldu. Güzel yer. Kale arkası sırasında yine. Deniz kenarı, sohbet, muhabbet, bira için oldukça ideal.

Bozcaada’dan Neler Alınır?

Yunatcılar’dan Şarap

Bozcaada

Bozcaada’dan tabii ki şarap alınır. Nereden alınır ve hangi şarap alınır? Bence Çamlıbağ şarabı alınır. Birçok marka var ama hem sorduğum kişilerin hem de iç sesimin söylediği şey Çamlıbağ idi. Roze ve Cabarnet Kuntra aldım. İkisini de çok beğendim. Bence alınız, içiniz. Almadan önce Yunatcılar’ın hemen karşı tarafında tadım merkezi var. 10 TL’ye şarapları tadabiliyorsunuz (içerisinde 8-10 şarap oluyor)

Bozcaada

Şarap dışında adadan kabaktan avizeler, adaçayı, kekik, domates reçeli, kurabiye, gelincik şerbeti, üzüm alabilirsiniz. Damla sakızlı reçeller burada pahalı geldi. Damla sakızının yeri gerçekten Çeşme ve Ayvalık.

Ada Ortamı

Ben Çanakkale Otogarı’ndan itibaren sürekli yeni birileriyle tanışıp durdum. Ada değil adeta facebook. Zaten Bozcaada öyle bir yer ki mütemadiyen ‘aa kız sen de mi buradasın, ay gene karşılaştık ehe ehe’ şeklinde dolaşıyorsunuz. Ada esnafı da çok konuşkan maşallah. Ama son dönemdeki yoğunluktan ve adanın minikten miniğe şehirleşmesinden dem vuran esnaf benden özellikle rica etti. Nolur yaz bunları bak çok övme diye. Görevimi yapıyorum. KAHROLSUN BAĞZI EGZOZLAR…

Son günümüzde adalı ve sonrada adalı olan güzel insanlarla tanıştık. Sahildeki ufak marinanın orada bir atölye bulduk. Miskin Atölye. Deri, kil, karikatür gibi farklı işlerle ilgilenen farklı insanlar var. Misal, Yavuz Abi uzun yıllar İtalya’da kalmış bir deri ustası. İstanbul-Moda’da bulunan atölyesi kışları kapalı; yazları adaya taşınıyor. Tasarım deri çantalar, sandaletler yapıyor ve hepsi şahane.

Bozcaada

Eğer Bozcaada’yı gezme niyetindeyseniz 2 gün yetmez. Bana yetmedi. Sıcak da olunca çok fazla dolanamadım. Yel değirmenlerine bile gidemedim düşün.  Şöyle serin havalarda gideyim, sokaklarda yürüyeyim, rahat rahat fotoğraf çekeyim, esnafın bir çayını içeyim istiyorum. Bu yüzden sonbaharda tekrar gideceğim. O zamana kadar bu bilgiler ışığında kendi bildiğiniz gibi takılın valla.

Ama arabasız tamam mı canlar!

 Not: Bozcaada’da eylülün ilk haftası bağ bozumu, ikinci haftası da yerel tatlar festivali var. Gidecek olan gezenti blogger arkadaşlar varsa kaleye mum diksin.

Tracks Çöldeki İzler: Kadın Başına Deveyle Çölleri Mi Aşmış Filmi

Tracks Çöldeki İzler filmini izledikten sonra bu yazıyı yazmak istedim. Biri bebek olmak üzere dört deve ile Batı Avustralya’daki Alice Springs’ten Hint Okyanusu’na uzanan ve ucu bucağı olmayan devasa çöllerle kaplı yaklaşık 2750 kilometrelik yolu tek başınıza üstelik de kadın başınıza geçebilir miydiniz? Geçen var, tanıştırayım: Robyn Davidson nam-ı diğer ‘desert woman

Tracks Çöldeki İzler

Tracks, Türkçe adıyla Çöldeki İzler dört deve ve bir köpekle Avustralya çöllerini aşan Robyn Davidson’un yaşanmış hikayesini konu alıyor. Robyn, bu zor yolculuk sırasında yanına sadece  Diggity ismindeki köpeğini alır ve yaklaşık 9 ay sürecek yaya yolculuğuna başlar. Develere sahip olması o kadar kolay değildir. Bunun için aylarca deve çiftliklerinde, barlarda çalışır. Gün gelip de develere sahip olduğunda Robyn’in zorlu fakat inanılmaz güzel yolculuğu da başlar. Paraya ihtiyacı olduğu anda ise Robyn’in imdadına  National Geographic yetişir. Dergiye yazdığı sponsorluk mektubu, Robyn’e belli duraklarda eşlik edecek Adam Driver adında bir fotoğrafçı gönderilmesi şartıyla kabul edilir. Yolculuğa çıkarken yanında hiç kimseyi istemeyen Robyn’in hikayesi de böylece vakti geldiğinde milyonlara ulaşacaktır. 

Tracks Çöldeki İzler

Çoğu zaman yolculuk filmleri iç hesaplaşma ve geçmişe fazla bağlı kalma merakı sebebiyle yol filmi olmaktan çıkıyor. Tracks’ın geçmişe bağlı kalmayan tavrı, filmi bu kadar hoş ve naif yapmış bana göre. Elbette mükemmel ötesi görüntülere sahip olması da Tracks’ı efsaneleştiriyor benim gözümde. Bu konuda da filmi bir sine-masal yapan  Mandy Walker’ın ellerine sağlık. Ve de Robyn karakteri gerçekten de o olabilir dediğim Mia Wasikowska’ya teşekkür.

Kavurucu sıcak, kum fırtınaları, deve eğitimi, yılanlar, yabani develer, kutsal topraklar, Aborjinler, meraklı gazeteciler ve turistler ile zorlaşan yolculuk Robyn’in içindeki yolculuk sevdasından daha çetin geçemezdi haliyle. Film boyunca bir an bile ‘neden’ demiyorsanız bu sevdanın sizde de olması muhtemeldir.

 

 

İstanbul’dan Uzaklaşmaya İhtiyacım Vardı Adası: Burgazada

Prens Adaları ailesinde bana göre ailenin en sessiz, en duyarlı, en yaratıcı ve en sevimli çocuğudur Burgazada. Gidilip görüldüğü takdirde şu cümle kurulur kendiliğinden: Sait Faik‘in burada yazar olmaktan başka şansı yokmuş gerçekten. Burgazada sevenler derneği olarak bu yazıyı sizlere ithaf ediyor ve ekliyorum; burayı gezen bunu da gezdi: Heybeliada 

burgazada

Burgaz Adası ve Yunanca ismiyle Antigoni Büyükada, Heybeliada ve Kınalıada’ya göre en sevdiğim ada. Sahil şeridi, manzarası, yokuşunun daha az olması da bunda büyük etken.

Burgazada’ya Nasıl Gidilir?

Avrupa Yakası’ndan gelenler için, Kabataş’tan vapura biniyorsunuz, 1 saat sonra adadasınız. Vapur Kadıköy’e uğruyor. Bunun dışında sadece hafta sonları direkt Yeşilköy’e de ulaşım sağlanıyor. (2015 itibariyle bu uygulama kaldırılmış)

Daha hızlı bir seçenek için ise Kabataş’tan İdo ile yarım saatte Burgazada’da olabiliyorsunuz.

Dediği gibi Sait Faik’in “bu dünya kimseye kalmadı, bir garip balıkçıya da kalmayacak” o halde gel gezelim Burgaz’ı

Burgazada Gezilecek Yerler 

Burgazada ufak bir ada. Öyle ‘offf yha burda bişi yok’ diyecekseniz gitmeyin. Harbiden bir şey yok. Yan yana birkaç lokanta var. Zaten adada bir tane tepe var, oraya da çıkıp inmek oyalana oyalana 2 saatinizi alır. Bu yüzden adaya ‘çok eğlenecez’ mantığı yerine sevimli bir gün geçirme mantığıyla gidiniz.

Burgazada, diğer adalara oranla bisiklet kullanımı bakımından daha az yorucu. O yüzden saati 5 TL’ye bisiklet kiralayabilirsiniz. Bırakın atlar rahat kalsın…

Sait Faik Abasıyanık Müzesi

sait-faik-müzesi-burgazada

Deniz kenarından dünyaya bakan adam

Müze, Kalpazankaya gidiş yolunda bulunan cami ve kilisenin hemen orada. Müzenin tam karşısı kilise. Hemen yukarısında da cami var. Müzeyi anlatırken sıkıcı sıkıcı yazmak istemiyorum. Sadece yukarıdaki italik başlıkcık gelsin aklınıza; eve girin ve deniz kenarından dünyaya bakın. Orada Sait Faik‘i göreceksiniz.

sait-faik-müzesi-burgazada

Evin en özel bölümlerinden biri muhtemelen Sait Faik’in hikayelerini yazdığı çatı katı. Oturduğu koltuktan şöyle bir manzaraya bakarak hikayelerini yazıyormuş deniz adamı. O ufacık odada öyle bir manzara var ki dünyanın bütün yuvarlaklarına ulaşmak için yeterli.

sait-faik-müzesi-burgazada

Müze Pazartesi günleri hariç her gün açık ve giriş ücreti yok. Evin içini gezdikten sonra hemen dışarı çıkmayın. Arka bahçesinde Sait Faik’e yazılan mektupların sergilendiği bir alan var. Eğer siz de ona mektup yazanlardansınız, mektubunuzla bir gün burada karşılaşabilirsiniz.

sait-faik-müzesi-burgazada

Aya Yani (Yahya Peygamber) Kilisesi

Sait Faik’in evinin hemen karşısındaki müze ziyarete açık. Rum Ortodoks kilisesi olan Yahya Peygamber Kilisesi’ndeki kubbeli oda, Aziz Methodios’un II. Mikhail tarafından hapsedildiği ve imparator Theophillos tarafından serbest bırakılana dek yedi yıl boyunca kaldığı zindan olduğuna inanıldığı için Aziz Methodios’a adanmıştır.

Aya Yani Kilisesi

Aya Yorgi Manastırı

Cennet Bahçesi’nin hemen yanındaki manastır uzun bir süredir sadece yazları ibadete açık durumda. Onun dışında kapılarına kilit vurulduğundan içeriye girip gezme imkanı yok.

Aya Yorgi Manastırı

Hristos Tepesi ve Manastırı

Bizans manastırı olan Theokoryphotos (Hristos) Burgazada’da İsa Tepesi’nin zirvesinde. Efendim rivayetlere göre ise  hava açık olduğunda bu tepeden tee Bursa’yı görmek mümkünmüş.

Burgazada’da Ne Yenir?

Ergün Pastanesi

Çay, limonata, kahvaltı ve tatlı… Hepsinin tek bir adresi var: Ergün Pastanesi. Burada çay içip çilekli-vişneli milföy yemeden döneni bir daha görmemişler. Sırra kadem basmış, Ergün’de milföy yememişlerin laneti bulaşmış.  ergün-pastanesi

Kalpazankaya Restoran

Burgazada’nın tek tepe lokantası. Manzara gerçekten enfes. Bu yüzden burası sezonda ve hafta sonları inanılmaz kalabalık. Gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızda müthiş fayda var. Manzara yüzünden herkes ilgi gösterince lokanta işletmesi biraz şaşırmış olsa gerek. Gelmeyen rezervasyon sahiplerinin masalarını ısrarla bekletip, sonrasında ‘bekledim de gelmedin’i söylüyorlar. Bana göre vaktiniz kısıtlıysa ve çok beklemek istemiyorsanız gitmeseniz de pek bir şey kaçırmazsınız. Burada deniz mahsüllerinden, ızgaraya dair birçok yemek çeşidi var ama benim tavsiyem kuzu incik.kalpazankaya-burgazada

Nasıl çıkacağım derseniz tabii ki bisikletle. Atları sıcakta yormayın. Bisiklete binin. 15 dk sonra Kalpazankaya’dasınız. Zaten çıkış sıkıntı ama inerken kafam güzel, dünya güzel, her şey güzel, sen güzelsin güzelsin…

kalpazankaya

Cennet Bahçesi

Kalpazankaya yolundan aşağı inerken, camiye gelmeden sol tarafınızda kalıyor Cennet Bahçesi. Burası açık hava-mangal tarzı bir yer. Siz ne yemek istediğinizi söylüyorsunuz ona göre mangalda pişirip getiriyorlar. Sucuk, köfte tarzı şeyler bunlar. Lezzetli ve fiyatları gayet uygun. Mekanda içki de mevcut. Kalpazankaya’daki manzara burada yok. Ama az meşhur olan yer daha iyi çıkar gerçeği geçerli.

cennet-bahcesi-burgazada
Foto:Mekanist

Mekanın sahibi Hikmet Abi’yle laflıyoruz. Çayını içiyoruz, akşam yemeğe de gelin parayı boş verin diyor. Akşam yemeğe de gidiyoruz haliyle. Adada kimseler yok. Cennet Bahçesi’nde iki kişiyiz. Hikmet Abi iki bira gönderiyor masaya, yanına da atıştırmalıklar, biraz hayattan konuşuyoruz biraz adadan. Biz mutsuzluğumuzu anlatıyoruz Hikmet Abi’ye ‘hayatı kaçırıyoruz hissinden’ dem vuruyoruz, o bize ‘burası sizin diyor, mutsuz olacaksak gelin beraber olalım’. Belki pek yakında mutsuzluğumuzu mutluluğa çevirecek projeler yapıyor olabiliriz Cennet Bahçesi’nde…

Meyhaneler

Yeme-içme açısından daha çok vaktiniz varsa akşam keyfi için gidilecek restoranlar Barba Yani, Antigoni, Yasemin. Barba Yani’de muhakkak girit usulü midye yiyin derim. Üç restoran da sahil şeridinde ve yanyana.

Hemen yanlarında Sinem Dondurma var. Sakızlı dondurması önerilir. Çok yorulursanız Burgaz Cafe‘de oturup bir Türk kahvesi için. Burası sürekli Yunan şarkıları çalıyor. Sahibi Yunanistan’dan mı gelme acaba? Aaaa Yunanistan demişken dur bak ne aklıma geldi: Komşularımııızzzz.

Burgazada’da Nerede Kalınır?

Uygun bir konaklama için ilk öneri öğretmenevidir ve kendisinde çoğu zaman yer bulmak imkansızdır. Fakat Burgazada romantizmini sonuna kadar yaşayacağım diyorsanız size şahane bir öneri yapabilirim. Orası da linkte detaylı anlattığım Pyrgos Otel olur.

pyrgos-otel

O Şarkıyı Bir Daha Çalsana Meyhaneci: Heybeliada

Yakışıklı Prens Adaları’nın en yeşilindeyim şimdi. Yunanca ismiyle Halki, Türkçe ismiyle Heybeliada. Az daha gayret etse 7 tepeli İstanbul’a kafa tutacak 4 tepeye sahip Heybeliada’yı turist gibi gezmeye karar veriyor, konaklamalı monaklamalı hafta sonu tatilini burada yapıyorum. Ayrıca komşu Burgazada’yı gezmeden dönmeyecekler için de Burgazada rehberini iliştiriyorum.

heybeliada

Heybeliada’ya Nasıl Gidilir?

Ben Avrupa Yakası’ndan adaya geçeceğim için Kabataş güzergahını kullandım. 1 saat 10 dakika gibi bir sürede Heybeliada‘ya geçtim. Heybeliada’ya gelesiye kadar Tavşan Adası, Kaşık Adası, Yassıada, Sivriada, Sedef Adası, Kınalıada ve Burgazada‘yı geçiyorsunuz. En sonuncu olarak da Büyükada geliyor.

Heybeliada’da Nerede Kalınır?

Heybeliada’da otel-motel seçenekleri çok geniş değil. Halki Palace Otel adanın en lüks oteli. Çarşı içinde bulunan Özdemir Pansiyon ve Heybeliada Pansiyon daha uygun fiyatlarla ve merkezi konumuyla idare edebileceğiniz yerlerden. Ben Özdemir Pansiyon’da kaldım. Sadece konaklama olarak kullandığım (kahvaltı hariç) otelde kişi başı fiyat 35 TL’ydi. (Sene 2014) Biraz eski bir otel, -odada banyo yok- ama merkezi, güvenli olması ve uygun fiyatı bana yeter.

Heybeliada Gezilecek Yerler

Ada denilince akla fayton ve bisiklet gelir. Ama ne yapıyorduk, faytonlara binmiyorduk. Ekibin yaş ortalamasına göre gezeceğiniz şekli önceden planlayın. Heybeliada büyük bir ada fakat gezilecek yer açısından bir günün akşamına gelmeden bitirebileceğiniz de bir ada. Benim adaya gidişim her yeri tavaf etmek değildi bu yüzden ama tavaf edecekler için yol durakları şöyle

  • Değirmen Burnu
  • Sanatoryum
  • İsmet İnönü Köşkü
  • Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi
  • Aya Spridon Kilisesi (Terk-i Dünya)
  • Aya Triada Kilisesi
  • Çam Limanı
  • Aya Yorgi Manastırı
  • Ruhban Okulu

Kızım ben yaşlı başlı insanım, yürüyemem, bisiklete binemem diyenler için Heybeliada’da büyük ve küçük tur şeklinde fayton turları var. Faytoncu amcalarla anlaşırsanız fiyatta bir güzellik yaparlar. Bisikletçi arkadaşlara ise önerim; ben 2.5 saatliğine bisiklet kiraladım, saati 5 tl idi. Bisikletiği kiraladığım yer Aya Nikola Kilisesi’nin karşısındaki bisikletçi.  Kiralarken kimlik vs güvence istiyorlar. Benden almadılar. Aldığım bisikletin de yolda lastiği patladı. Ses etmeden değiştirdiler. İyi insanlar yani.

Aya Nikola Kilisesi

ayanikola-heybeliadaRum Ortodoks Kilisesi olan Aya Nikola Kilisesi kapısı üzerinde “burası ibadet yeridir, müze değildir” yazısı bulunuyor. Ben de buna saygı duyduğum için içeri girip gezme direnişine girmedim. Kiliseye sadece dışarıdan baktım.

ayanikola-heybeliada

Değirmen Burnu

Buraya ya bisikletle ya da faytonla çıkın. Biraz yokuş. Ama Büyükada gibi yokuşları yok Heybeliada’nın. O yüzden bisikletle Değirmen Burnu’na çıkmak sizi çok yormayacak. Ama bisikletle Ruhban Okulu’nu çıkmak isterseniz biraz zorlanabilirsiniz. Burası, Allah’ın ağaçlarının ve yolunun paraya döndüğü bir yer. İçeride piknik alanları var, ister buralarda oturup piknik yapabiliyorsunuz isterseniz de sadece canınız oradan yürümek istiyor. Fark etmez. Her türlü ayak parası 4 TL veriyorsunuz.değirmenburnu-heybeliada

Bet Yaakov Sinagogu

Heybeliada’nın ara sokaklarında kalan sinagogu yoldan geçerken tesadüf eseri gördüm. İçeriye girme imkanım olmadı.heybeliada

El Sanatları Sokağı

İncikçi ve boncukçu arkadaşlar için çok güzel bir açıkhava pazar yeri El Sanatları Sokağı. Ada hatırası alınmadan dönülmesin.

heybeliada

Heybeliada’da Ne Yedim?

Heybeliada’da yeme-içme üzerine çok fazla seçeneğiniz yok. Zaten var olan lokantalar sahil yolunda bulunuyor.

Nazlıgül Börek

Kahvaltı için ya piknik tarzı Değirmen Burnu’na çıkabilirsiniz ya da sahilde bir şeyler yiyebilirsiniz. Adada Meltem ve Mehtap Pastaneleri ile Sarıyer Börekçisi var. Ben sahildeki Nazlıgül Börek’e gittim. Ortaya su böreği, ıspanaklı börek, poğaça, zeytin-peynir ve çay söyledik. Porsiyonlara göre fiyat bana biraz fazla geldi. Fakat çay güzeldi…heybeliada-nazlıgül

Tadım Dondurmacısı

Heybeliada İskelesi, Deniz Lisesi’nin hemen yanındaki dondurmacının özellikle sakızlı ve çikolatalı dondurmasını tavsiye ediyorum. Bence çokzeldi dondurma. Ben sevdim. Oyum dondurmaya.heybeliada-tadım-dondurma

Mavi Restoran

Rakı-balık-meze olayında birkaç seçeneğiniz var. Bunlardan herhangi birine girmemiz gerekiyordu. Mezelerinin daha farklı ve lezzetli olduğunu duyduğum Mavi Restoran’a gittim. Balık lokantası sınıfında ortalama bir lokantaydı bana göre. Daha iyi mezeler yemişliğim ve daha iyi balık yapan yerlere gitmişliğim olduğu için böyle bir kanıya vardım. Ortaya uskumru marin, patates salatası, kabak ve patlıcan kızartma aldık. Uskumru marin ve patates salatası gayet başarılıydı.heybeliada-mavi-restoran

Balık olarak mevsimine göre seçtiğimiz gümüş ve iskorpit sote söyledik. Gümüşler bana göre fazla yağlıydı. Balığın lezzeti ölmüş gitmiş. İskorpit ise güveçte sote olarak geldi. Gümüşe göre daha başarılıydı. Yanına söylediğimiz karides güveç de ortalama bir lezzette olmuştu.

heybeliada-mavi-restoran

Luz Cafe

Son anda fark ettiğim bu kafe adanın çay cenneti. Babanne evi dekoruyla, değişik değişik çaylarıyla, lezzetli yemekleriyle ve samimi sahibi Buket ile, adanın en güzel yeri olarak gönlümüzdeki yerini aldı. Luz Cafe, Değirmen Burnu’na doğru giden yolda, sağ tarafta kalıyor. Bir çay molası vermek isteyenler ve adada orjinal ve otantik bir mekan arayanlar için Luz Cafe’yi öneririm.heybeliada-luz-cafe

Luz Cafe’de birbirinden değişik çaylar var. Türk kahvesi de oldukça lezzetli. Tıngır mıngır fayton sesleri, 90’lar, 70’ler müzikleri ile Heybeliada’ya tekrar gitme sebebim oldu burası.

heybeliada-luz-cafe

Heybeliada’da son vapur kalktıktan sonra derin bir boşluk oluyor. Sanki adadan bütün insanları siliyorlar. Sabah olunca da insanları çizmeye başlıyorlar. Son vapurla birlikte giden yakınları sabah olunca karşılamak ne güzel olur o iskelede. Ama ya hiç gelmeyecek birini bekliyorsanız… Fakat onu da düşünmüşler. Gelmeyeceğini bildiğiniz birini bekliyorsanız şayet, adanın en güzel bankı sizi bekler.

heybeliada

sanma ki derdim güneşten ötürü;
ne çıkar bahar geldiyse?
bademler çiçek açtıysa?
ucunda ölüm yok ya.
hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
güneşle gelecek ölümden
ben ki her nisan bir yaş daha genç,
her bahar biraz daha aşığım;
korkar mıyım?
ah, dostum, derdim başka

  Orhan VELİ

Çorlu’da Gezilecek Yerler: Avrupaysa Avrupa Kardeşim İşte

Çorlu

Çorlu’ya gezmeye gidiyorum dediğimde Çorlu’da gezilecek yerler nereleri ki diye dönüşler aldım. Öyle şeyler yapmayın. Ne zaman ki birileri bir yer için ‘orada pek bir şey yoktur’ derse, bilirim ki kesin orada güzel keşifler çıkacaktır. Çorlu’da işte bu yerlerden biri.

corlu

Ansiklopedik ve coğrafi bilgiler doğrultusunda bakarsak Çorlu, İstanbul’dan sonra Türkiye Trakyası’nın ikinci büyük yerleşim birimidir, Tekirdağ’a bağlıdır ve Türkiye’nin en büyük 5 ilçesinden biridir… Bilgi yarışmasına katılacaklar için ilk bölüm özeti geçtim. İkinci bölüm detaylarına başlıyoruz.

Çorlu’ya Nasıl Gidilir?

İstanbul’un artık bir semti olarak görebileceğimiz Çorlu’ya gitmek için Pamukkale Turizm, İstanbul Seyahat gibi otobüs firmalarını tercih edebilir ya da arabanızla ulaşım sağlayabilirsiniz. Yol süresi yaklaşık 2 saat olacağı için İstanbul’da bir yerden bir yere gitmekten daha basit kaçacaktır.

Çorlu’da Gezilecek Yerler

Çorlu gezme süresi bakımından sizi fazla kasmaz. Bir günde bitirebilirsiniz. Tarihi, kültürel ve ki imgesel şeyler aramayın çünkü yok. Kalmamış daha doğrusu. Ama araştırdığımda Çorlu’yu Tunç Çağı’na kadar götürdüm valla. Çorlu’nın bilinen en eski adı Tzirallon imiş. Çorlu’da bu tarihe dayanan tek şey de aynı isimli kale. Çorlu, bu adı ise o dönemde peynirinin meşhur olmasından dolayı almış. Bu yüzden diğer adı ‘Peynir Kasabası‘ anlamına gelen Tiribiton’muş. Friglerin kurdukları kolonilerden biri olan ve yer yer Roma, yer yer Bizans, Yunan, Frig, Makedon egemenliği altına giren Çorlu, I. Murad döneminde Osmanlı topraklarına katılmış.

Tarihte yazılı fakat Muhteşem Yüzyıl’da bölümler oradan başlamadı: Yavuz Sultan Selim ile II. Beyazıt ile arasında geçen baba-oğul savaşı Çorlu’da geçmiştir.

Çorlu Kalesi: Çorlu’da Karadağ Mahallesi’nde bulunan Tzirallum Kalesi, zamanında Çorlu’ya askeri özellik kazandıran ve Bizans’ın korunması için yapılan bir kale. Şu an esamesi okunmuyor o ayrı. Bir parça taş kalmış geriye. Onu da ziyaret etmek isterseniz, bulunduğu Karadağ Mahallesi biraz tekinsiz bir yer. Bir başınıza gitmeyiniz.

çorlu-kalesi

Heykel Meydanı – Hükümet: Heykel Meydanı, Çorlu’nun merkezi demek. Dükkanlar, kafeler burada bulunuyor. Meydanda bir park var, tek yeşillik alan da orası. Bunun dışında daha çok gençlerin takıldığı kafeler var. Eğer fast food tarzı bir şeyler yemek istiyor ve kafe arıyorsanız ben meydandaki Vogue Cafe‘de oturdum. Gayet güzel bir kafeydi. Çorlu’nun Hükümet olarak adlandırılan tarafı ise biraz daha eski Çorlu havasında. Dar sokaklar, eski evler, zanaatkarlar var.

Olimpos At Çiftliği: Çorlu’nun biraz dışında olan bu at çifliğine gitmek için araba şart. Şayet Çorlu’da oturuyor olsaydım sürekli buraya gelirdim. Çünkü merkezdeki beton havası burada yerini ağaçlara, çiçeklere bırakıyor. Dileyen at binme dersleri alıyor, dileyen de yemek yiyip bir şeyler içiyor. Ortam gayet güzel. Yemekler çok çeşitli. Çorlu’da arabayla bulunuyorsanız gidiniz, görünüz.

10418401_10152258294479139_6494173754187715675_n olimpos-at-çiftliği

Gölbaşı Gençlik Parkı: Bu park da biraz merkeze uzak olsa da tam önünde inebildiğiniz minibüsler imdadınıza yetişiyor. İçerisinde büyük bir göl, geniş yeşillik alan ve yeme-içme mekanları var. At çifliğiyle birlikte burası da gidilmesi gereken yerlerden.

Çorlu’da Ne Yenir?

Tatlı Konağı: Çorlu’ya gitmişken Hayrabolu tatlısı ve peynir helvası yedim. Heykel Meydanı üzerinde bulunan Tatlı Konağı’nda bu iki tatlıdan tadabilir ve Edirne’de de bolca karşınıza çıkan ya da çıkacak hardaliye içebilirsiniz. Paket de yapıyorlar, çünkü yedikten sonra eve giderken götürmek isteyebilirsiniz kendilerini.

çorlu-tekirdağ

Hayrabolu tatlısına gelirsek, bu tatlı bir tür peynir tatlısı. Kemalpaşa tatlısının büyüğü. Ama farkı büyüklüğünden ziyade içinde peynir olmasından ve üzerine tahin, kaymak, fındık dökülerek yenmesinden kaynaklanıyor. Peynir helvası da Çanakkale, Tekirdağ dolaylarında yenilen cinsten.

Saydanlar Kanaat Lokantası: Hükümet tarafından garaja doğru yürüdüğünüzde Çorlu’nun en iyi lokantası Saydanlar Kanaat Lokantası’yla karşılaşacaksınız. 

saydanlar-çorlu

Bu lokanta sulu yemekleriyle ve ciğer sarmasıyla ünlü. Eğer ciğer sarma yemek derdindeyseniz sadece Salı ve Cuma günleri bulunuyor. Önden bir kelle paça çorbası söylüyoruz. Çorba dana etinden yapılıyor. Ciğer sarma ise kuzunun gömlek denen tarafına iç pilav doldurularak yapılıyor. Aslında Rumeli’de oldukça yaygın ve Osmanlı zamanında da sıklıkla yapılan bir yemek ciğer sarma. Sarma dışında ızgara etleri de gayet lezzetli. Izgara olarak da kuzu pirzola ve kaşarlı köfte söyledik. Kuzu demek, daha doğrusu kırmızı et demek benim için Balıkesir demek. Ama Trakya’nın da etleri de başarılı olduğu için buradaki kuzu pirzola gayet lezzetliydi. Ardından yukarıda da bahsetmiş olduğum Hayrabolu tatlısından söyledim ve yanına da bir çay çektim. Yemeklerin lezzetli olması kadar çalışanların da çok iyi insanlar olması ayrı bir güzellik. Yemek sırasında sürekli bizimle ilgilendiler ve benim yaşımdan büyük insanlar biz lokantadan ayrılırken ayağa kalkıp kapıya kadar geldiler. Bunu yapmasalardı da iyi insanlar oldukları zaten yüzlerinden belliydi. Tekrar teşekkürler.

çorlu-tekirdağ-saydanlar

Balaban ve Kowboy Büfe: Ekler pastasının ve bozasının namı yürümüş Balaban ve sosislisi dillere destan Kowboy Büfe, Çorlu’da uğraması gerekilen yerlerden biri. Hükümet istikametine doğru gittiğinizde Çorlu’nun işlek caddesi Omurtak Caddesi’nde sol tarafta kalıyor Balaban. Kowboy Büfe ise yine Hükümet istikametine giderken Cumhuriyet Meydanı’nda.

Bu arada şehir merkezinde eski usül kahve yapan mekan aradım lakin bulamadım. Bizim Çorlulu Ali Paşa’nın namına buralarda rastlayamadım. Fakat Çorlu’nun daha sanayi taraflarında közde kahve olayları varmış. Öyle duyumlar aldım.

Çorlu’ya Yakın Gezilecek Yerler

Kısa sürede Çorlu’yu gezdiysek yakınlardaki Silivri, Çatalca, Babaeski, Lüleburgaz, Kırklareli ve Edirne istikametlerine yönelebiliriz. Çorlu Otogarı’na giderek birçok yere minibüs ya da dolmuş ile ulaşım sağlanıyor.

İstanbul’un Yürüyüş Rotaları: Bakırköy Gezi Rehberi

Bakırköy, genelde alışveriş ve dershane ikileminde yer alan, mütemadiyen anketçilerin ve ana haber muhabirlerinin yoldan adam çevirdiği İstanbul’un kalabalık semtlerinden biridir. Oysa ki İstanbul’da mahalle kavramının henüz ölmediği bir yer olan Bakırköy tatlıcısı, turşucusu, fırını, kasabı hatta yorgancısı ile esnaf alışverişinin devam ettiği nadir yerlerden. Lazım olmamakla birlikte ısrarla ve dip dibe açılan avm’lerine ve alışveriş çılgınlığına kapılıp gelen insanların kalabalığına inat, Bakırköy’ü yürüyerek gezmeye ve Bakırköy’de gezilecek yerleri görmeye var mısınız?

bakırköy-gezilecek-yerler

Bakırköy’ün İlk Zamanları

1989’a kadar İstanbul’un en büyük yüz ölçümlü ilçelerinden olan Bakırköy, aynı zamanda İstanbul’un en eski ve gelişmiş ilçelerinden biri. Bakırköy, bu ismi alana dek çok isim değiştirmiş. Semtin isim etimolojisi de şöyle: Hebdomon, Jeptimun, Makrohori, Makriköy ve son olarak günümüze gelen ismiyle Bakırköy. Bakırköy bu ismi ise, 1925’te ulusal sınırlar içindeki yabancı kökenli adların değiştirilmesi sırasında Atatürk’ün isteğiyle alıyor.

bakırköy-gezilecek-yerler

İsimlerden de anlaşılacağı üzere semte hakim bir Bizans atmosferi görülmekte. Ama geçmişi Roma İmparatorluğu’na kadar dayanıyor. Bakırköy 14. yüzyıl ortalarında geçiyor Osmanlıların eline. Sonra da yerleşmeye başlıyoruz yavaştan. Günümüze geldikçe de yapılaşmalar değişiyor, güzel bahçeli ve ahşap evlerin yerini apartmanlar alıyor, apartmanlara şükrettirecek gökdelenlenlere geliyor sıra. Belki de Bakırköy’ü güzel yapan en önemli etmenlerden biri de, en azından tarihi geçmişini koruduğu yerleri olması. Direnişi ne zamana kadar sürer meçhul elbet. Zira günden güne kalabalıklaşıyor ve koca koca binalar yaklaşıyor güzelim mahallelerin üzerine. Sanki son kalan bahçeli ve ahşap ev de yıkılınca tüm insanlık derin bir oh çekecekmiş gibi.

Bakırköy Tarık Akan, Rutkay Aziz, Toto Karaca, Münir Özkul, Altan Erbulak, Cem Karaca gibi birçok sanatçının doğduğu semttir. Bilmiyorum, belki de bu yüzden böyle içten bir yapısı var buranın.

Bakırköy Gezilecek Yerler

Bakırköy’e gelme amaçları farklılık göstermekte. Bunların içinde en büyük pay alışverişin. Çünkü Bakırköy ve çevresinde 7, 8 tane avm bulunmakta. Bunun dışında Bakırköy’ün çarşısı zaten başlı başına açık bir avm. Geriye kalan yeme-içme, sahile inme, öylesine dolanma payları da kendi aralarında bölüşülürken, ben yazımı tüm paylara dağıtmayı amaçlayarak yazmaya gayret edeceğim. Sözüm avm’den dışarı tabii ki.

Bakırköy’ün birkaç önemli noktası var. Bunlar;

  • Kartaltepe Mahallesi
  • İncirli Caddesi
  • İstanbul Caddesi
  • Zuhurat Baba
  • Cumhuriyet Meydanı
  • Sahil Caddesi
  • Osmaniye

Kartaltepe Mahallesi: Bakırköy’ün hem merkezi yerlerine yakın hem de sakin sokaklara sahip mahallesi. Bu mahallenin merkeze inen kısımlarında Ermeni ve Rum mezarlıkları çıkacak karşınıza.

bakırköy-gezilecek-yerler

Vakt-i zamanında buralarda oturan Ermeniler ve Rumlar, sayıları azalmakla birlikte hala yaşamını Bakırköy’ün bazı mahallelerinde sürdürmekte. Güzel insanlar, güzel sohbetleri var ve çok yardımseverler. Komşuluğun kadrini bilirler.

bakırköy-gezilecek-yerler

Kartaltepe’nin meydana bağlanan kısmında ise bir park vardır. Bu parkın içinde Amine Hatun Camii’yi görebilirsiniz. Cami, Mimar Kemalettin Bey tarafından 1924 yılında yapılmıştır ve Bebek Camii ile benzerlik gösterir.

bakırköy-gezilecek-yerlerİncirli Caddesi: Bakırköy meydanına bağlanan, daima ve daima trafik olan İncirli Caddesi, en işlek caddelerden biri. İncirli Caddesi’nin tüm yeni ve modern olaylarına inat hala ayakta kalan ahşap bir evi var. Bakırköy’de oturan herkesin keşke bu ev bizim olsaydı dediği, bu ev kimin yahu diye sorgulatan ve konumu itibariyle yarın bir gün artık orada olmamasından korkulan o ahşap ev.  bakırköy-gezilecek-yerler

Resneliler Köşkü adındaki bu ev, Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi Bey’in köşkü olarak bilinir. Fakat köşk Resneli Niyazi beyin kardeşi İhsan Resne’ye aittir. 1909 yılında 31 Mart Olayı’nın patlak vermesiyle Hürriyet kahramanı Resneli Niyazi Bey, İstanbul’a geçmeden önce Makriköy (Bakırköy)’e gelip İncirli Bağları’nda kamp kurmuş, bugün İncirli Caddesi üzerinde hâlâ var olan, kardeşi İhsan Bey’in evinde kalmış ve kardeşine iki armağan sunmuştur. Hediyelerden biri, Parisli bir kuyumcu tarafından yapılmış, köstekli bir saati andıran içinde Resneli Niyazi Bey’in fotoğrafının yer aldığı altın bir kutu, diğeri de üzerinde “Ya Vatan Ya İstiklâl” yazılı ipek bir mendildir.

Yine İncirli Caddesi üzerinde bulunan ve şu an Çamlık Hastanesi olarak hizmet veren ahşap bina ise Kılıç Ali Paşa’nın ailesinin konağıdır.

bakırköy-gezilecek-yerler

İstanbul Caddesi: Tıpkı İncirli Caddesi gibi her daim trafiktir, kalabalıktır. Zamanında bu cadde üzerinde şarap evleri ikamet edermiş. Şarap dışında bir de sevdiceğimiz rakının en ünlüleri de bu caddede üretilirmiş. Onlardan biri de Douzico rakısı imiş. Şimdilerde ise bu cadde üzerinde daha çok iş hanları ve dükkanlar bulunmakta. Bir de her yeni yılda deli kalabalık, normal günlerde ise hep kalabalık olan Nimet Abla’cığımız buradadır.

bakırköy-gezilecek-yerler

Zuhuratbaba: Türbesiyle Bakırköy’ün ve hatta Türkiye’nin en bilindik simgelerinden olan Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’yle meşhurdur. Bu noktada hastane içerisine girmenizi tavsiye ederim. Çünkü en büyük hastane bahçelerden biri olan devasa parkla karşılaşmış olursunuz hem de hastane içerisindeki Türkiye’nin ilk Ruh ve Sinir Hastalıkları Müzesi‘ni gezme imkanı bulursunuz. Bu arada türbeyi ziyaret etmek isteyenler için en uygun gün de Cuma’dır.

bakırköy-gezilecek-yerler

Zuhuratbaba Mezarlığı: Türkiye’de görebileceğiniz en güzel mezarlardan biridir. Yok yok şaşırmadım, en güzel mezarlardan biri evet. Ama yapısıyla değil; içinde yatanlarıyla. Yolunuz Bakırköy Meydan’a düşmüşse, hemen meydandaki mezarlıkta Tarık Akan’a, Cenap Şahabettin’e, Halit Ziya Uşaklıgil’e rast gelecekseniz. 

Cumhuriyet Meydanı: İşte ana haberlerde “büyük ikramiye size çıkarsa n’aparsınız?”, “Türkiye’ye komşu ülkeler hangileri” tarzındaki soruların sorulduğu, her zaman size uzatılan kameralara rastlayacağınız, sabır testi yapan anketçi kardaşların ve hemen her gün siyasi meselelerin meydanlara taştığı Bakırköy’ün meşhur meydanı. Burada her tip insanı bulabilir ve de ne ararsanız bulabilirsiniz. Hem popüler kültürün nimetleri hem kepenk kapatmayan esnaf, hem yeni nesil gençlik hem eski Bakırköy’lüler bu meydanda buluşur. İncirli Caddesi ile Ebuziyya Caddesi’ni pek güzel bağlar birbirine.

bakırköy-gezilecek-yerler

Meydandan sahile inerken sağınızda bir kilise belirir. Burası Surp Astvazazin Kilisesi. Yanlışım yoksa, İstanbul’da bu isme sahip 5 kilise var. Onlardan biri de, İşte Bakırköy meydanında karşımıza çıkıyor.

bakırköy-gezilecek-yerler

Çoğu zaman açık olan kiliseyi, eğer kapıları açık olarak görürseniz içeri girip gezebilirsiniz. Pazar sabahları ve yılbaşında ayin oluyor. Onun dışında kapıları halka açık. Kilisenin hemen yanında ise Dadyan Ermeni Okulu bulunuyor.

bakırköy-gezilecek-yerler

Bakırköy’ün Sahil Caddesi ise yine bir tarafında kafelerin, türkü evlerinin bulunduğu diğer yanda ise ufak bir tekne barınağı ile yeni yapılan Ataköy Marina’ya sahip. Bakırköy’de oturulacak güzel mekanları olan bir yer burası. Kafeler, balıkçılar ve güzel bir yürüyüş alanına sahip. Aynı zamanda kendine ait de bir marina avmsi var içinde.

bakırköy-gezilecek-yerlerOsmaniye: Bakırköy’ün Osmaniye mahallesi ile Zeytinburnu arasında yer alan güzel atlar ülkesi Veliefendi Hipodromu ile ilgili ayrıntılı bilgi için Bkz: Gazi Koşusu

bakırköy-gezilecek-yerler

Osmaniye’yi gezmeye devam ettiğinizde Türkiye’nin ilk ve tek kamera müzesi Hilmi Nakipoğlu Fotoğraf Makineleri Müzesi‘ni bulacaksınız. Müze, Bakırköy adliyesinin karşı sokağında, Zihinsel Engelliler Okulu’nun üst katında yer alıyor. Bulunduğu yer itibariyle burayı anca arayan bulabilir ne yazık ki. Müzeyi hafta içi her gün 09.00-17.00 tarihleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Ziyaret ücretsiz.

bakırköy-gezilecek-yerler

Osmaniye’yi önemli yapan bir diğer nokta ise Fildamı Sarnıcı. Sarnıca tarihsel bir bakış için Monsieur VikiZat-ı muhterem bu sarnıç Bizans’ın dört büyük sarnıcından biridir ve fakat isminin nereden geldiği bilinmemekle birlikte burada orduya ait fillerin barındırıldığı söylenir. Sarnıcın yapılma amacının ise Bakırköy‘deki Magnaura ve Jucundianae saraylarına, Veliefendi hipodromu ve Çırpıcı çayırlarının bulunduğu yerde kurulan Bizans ordugahına su sağladığı şeklinde olduğu bilinmektedir. Yani şu anki Fildamı’nın olduğu bölgede bir takım saraylar mı varmış ve ben bunları hiç görmedim.

Bakırköy’de Yemek Yenilecek Yerler

Bakırköy’de yiyecek alternatif saymakla bitmez. Bütçenize göre çok farklı seçenekte yemek bulabilirsiniz. Ama benim favorilerim şöyle:

Gültekin Pastanesi: 30 yıllık bir geçmişi var Gültekin Pastanesi’nin. Bakırköy’ü iyi bilenler burayı da ve buranın ekler pastalarını da iyi bilir. Ekler pastayı benden öğrenecek değilsiniz! Ama Gültekin Pastanesi’nden öğrenecek bir kaç şeyiniz olabilir.

bakırköy-gezilecek-yerler

Soydan Turşuları: Bakırköy Meydan’ın girişinde bulunan Soydan Turşuları, İstanbul’un en iyi turşucularından. Burası ufak bir dükkan ve içeride oturacak yer pek yok. En fazla 4 kişi oturabiliyor. O yüzden dükkanın önünde ellerinde bardaklarla bu insanlar n’apıyor diye düşünmeyin. Turşu suyu içiyoruz.bakırköy-gezilecek-yerler

Ciğer Ricco: Surp Astvazazin Kilisesi’nin hemen arkasında bulunan Ciğer Ricco, ciğer sevmeyen bana bile ciğer yedirmiş üstüne bir de sevdirmiş bir yer. Ki ben Edirne’lerde ciğere gider yapmış insanım. bakırköy-gezilecek-yerler

Abdülkadir Restoran: Efenim çok saygıdeğer Vedat Milor onaylı bu lokanta, İstanbul Caddesi üzerindeki iş hanlarının olduğu yerde 4 senedir varlığını sürdürmekte. Vedat Milor’un övdüğü kadar da var elbet. Özellikle de döner konusunda. Lokanta, Kastamonu yemekleri yapıyor. Tirit, pastırmalı ekmek, etli ekmek, eğşi gibi yöresel yemekler var. Ama en güzeli dediğim gibi döner. Neticede etleri Balıkesir’den geliyor.bakırköy-gezilecek-yerler

Öz Bakırköy Dürümcüsü: Meydandan sahile gelinen kısımda yer alan Öz Bakırköy Dürümcüsü, aşık olunacak dürümlere imza atan bir yer. Yeşil tabelasıyla ‘bana geeeelll, bana gellll’ yapan dürümcünün bana göre en klas iki yemeği çöp şiş ve adana kebap.bakırköy-gezilecek-yerlerLavaşı kalın ve mideye oturan cinsten olmayan, insana ‘banane ya banyo yapmıcam ocakbaşı kokacam’ dedirtecek bir kokuya sahip mekanda kuzu çöp şiş ve adana kebap yemenizi öneririm. Dürüm fiyatları 8-9 TL şeklinde. Dürüm dışında porsiyon yemekler (beyti, tokat kebabı) ve sevdanın son vuruşu olan künefe de mevcut.  Bir de gözlerimi yaşartan ve beni çocuklar gibi şen yapan o şey var burada; Eker ayranları.

bakırköy-gezilecek-yerler

  • Bizim Meyhane: Veliefendi’nin tam karşısında kalan ara sokaktaki minik ama süper meyhane. Bakırköy’de gidilecek meyhane arayanlara biraz sokak arasında ve uzaktan bakıldığında benim tabirimle ‘dayı mekanı’ olarak adlandırılabilecek tarzda olsa da sağlam bir meyhanedir.
  • Bahçe Büfe: İncirli Caddesi yolundaki gecelerin süperstarı Bahçe Büfe. Eski mekanlardan biridir ve sadece gençler değil gecenin bir yarısı yaşlı teyzeleri, amcaları bile burada görmek mümkündür. Goralısı favorilerdendir.
  • Bakırköy Köftecisi: Yılların eskitemediği, Merkez Camii sokağındaki köfteci. Köfte sevenlerdenseniz, iyi köfte için adres burası olur.
  • Bon Bon Büfe: Meydanda, Carousel’e çıkan yolda bulunan Bon Bon Büfe, Bakırköy’de iyi döner yapan yerlerin başında gelir.

Bakırköy’de Nerede Alışveriş Yapılır?

Bakırköy’de alışveriş için özel bir yazı yazmak kadar saçma bir şey yoktur sanırım. Otobüsten, dolmuştan, metrobüsten ya da metrodan iner inmez alışveriş yapmaya başlayabilirsiniz, zira bütün sokaklardan esnaf avmsi fırlar.

  • Alışveriş için ideal nokta meydandır. Burada hem uygun fiyatlı mağazalar bulabilir hem de yer altı çarşısı ve pasajlardan alışveriş yapabilirsiniz. Pasaj önerim ise Marmara Pasajı ve Gür Pasajı‘dır.
  • Canınız avmye gitmek isterse çok şanslısınız çünkü Bakırköy’de seksekaltıbinyüzdokuz tane avm var.
  • Yok ben avm istemem halk lazım bana diyorsanız Cumartesi Pazarı ellerinizden öper. Bakırköy metrosunun hemen yanında kurulan pazara sabah erken saatlerde gidin. Sonra ben kalp krizi geçirdim, vay benim tansiyonum fırladı şekerim çıktı demeyin.
  • Yiyecek alıverişi için de muhakkak meydandaki balık pazarı sokağına girin. Taze taze balıklardan alır ya da burada oturup yersiniz.

bakırköy-gezilecek-yerler

Bakırköy’ü Bakırköy yapan şeyler var. Güzel insanları, artık olmayan tren istasyonu, eski evleri, kitapçıları, çiçekçileri, falcıları, esnafı, çarşısı, hipodromu, pazarı, türbesi, Nimet Abla’sı, Kenan Pars gişesi ve ne yazık ki avmleri.

bakırköy-gezilecek-yerler

Yolunuz Bakırköy’e düşerse ara sokaklarına dalıp, muhabbet ve lezzet ikileminde gerçek bir İstanbul sokakları havası almanızı öneririm. İstanbul’un gezilecek yerlerini kafaya taktıysanız Ayvansaray-Eminönü ve Sultanahmet-Samatya hattını da takip edin, es geçmeyin.

87.Gazi Koşusu/İSTANBUL

İstanbul’da ne yapılır sorusunun cevabı sayfalar sürer. Bunların çoğu da hepimizin bildiği klasik şeylerdir. Gerçi o klasiklere de can kurban ama bu sefer İstanbul’da yapılacak farklı ve güzel bir etkinlikten bahsedeceğim sizlere; belki bir daha Veliefendi’de, daha doğrusu şu an bulunduğu konumdaki Veliefendi’de görmek nasip olmayacak Gazi Koşusu’ndan.

gazi-koşusu

 Gazi Koşusu ve Veliefendi Hipodromu

Gazi Koşusu, İstanbul’un Zeytinburnu Belediyesi’ne bağlı Veliefendi Hipodromu’nda yapılıyor. Atlara düşkünlüğü yüzünden ganyan bayisi gördü mü içeriye dalan biri olarak Veliefendi benim için önemli bir konumda ve fakat asla ganyandan zengin olmuş değilim ki burada gelmiş blog yazısı yazıyorum. Heyhat!

Gazi Koşusu, diğer yarışlara benzemez. Koşu süresince içeride birden fazla farklı yarış yapılır ve bu farklı yarışların en sonuncusu Gazi Koşusu’dur. En heyecanlısı, en özeli, en benzersizi ve en bi diğerleri.

Gazi Koşusu nedir, tarihi neye dayanır minvalindeki sualler için sizleri düşünerek Sayın Wiki’den alıntı yapıyorum:

Gazi koşusu, ilk kez Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’daki at yarışlarını kendi himayesinde yaptıran Mustafa Kemal, 1927 yılında emir vererek Gazi Koşusu’nun düzenlenmesini istemiştir. Ali Muhiddin Hacıbekir`in sahibi olduğu Neriman adlı kısrağın 1927 yılında kazandığı Gazi Koşusu’nu Atatürk ile İsmet İnönü birlikte izlemişlerdir. Bu önemli koşuyu 1929 yılında Celal Bayar “Cap Gris Nez” ve 1930 yılında İsmet İnönü “Olgo” isimli safkanlarıyla kazanmışlardır. 1927 yılından itibaren her yıl düzenlenen Gazi Koşusu’nun en önemli özelliği, üç yaşlı safkan İngiliz taylarının yarış hayatlarında yalnız bir kere koşabilmeleridir. Gazi Koşusu tüm koşular arasında çok özel bir anlam taşımaktadır. Bu koşuda tay koşabilmek bile büyük şereftir. Bu koşuyu kazanan safkan, yılın en başarılı atı unvanına da sahip olmakta ve yarışçılık tarihinde farklı bir yer kazanmaktadır. Bu nedenle her at sahibinin gönlünde Gazi Koşusu’na katılabilmek ve kazanabilmek yatmaktadır.

Gazi Koşusu’nu diğer koşulardan farklı kılan bir diğer şey de elbette bu koşunun bir festival havasında geçiyor olması. Hipodroma girdikten sonra çeşit çeşit kostümlü insanlar, ceketlerindeki onurlu madalyalarıyla gelmiş gaziler, fötr şapkalı teyzeler ve simokinli amcalar. Özellikle loca kısmına baktığınızda orada ayrı bir dünya olduğunu göreceksiniz. Biz fakirler ise hipodrom demirlerinde yürü be oğlum diye haykırmakta oluyoruz o anlarda.

Koşuyu net bir şekilde izlemek istiyorsanız alana biraz erken gidin ve kalabalığı yardırıp geçin. Başka bir tavsiye vermek isterdim ama burası İstanbul.

6c1a4e92a601970312b59afbf5602e79

0e836c7713da6ccac9dccfb492dc47a6

Gazi Koşusu’na giriş 2 TL. İçeride piknik alanları mevcut. Oturup piknik yapabilirsiniz, ya da kendinize bir sucuk ekmek sardırıp çimlere yayılabilirsiniz. Koşu, bu yıl Haziran ayının son haftasında gerçekleşmişti.

87. Gazi Koşusu’nun kazananı ise Yücel Bilik ile 3 numaralı Divine Heart olmuştu. Koşu sonrası ödül merasimi de ayrı bir güzel.

IMG_1809

Veliefendi’ye Nasıl Gidilir?

Veliefendi, Bakırköy ile Zeytinburnu arasında kalan aynı isimli bölgede buluyor. Buraya gelmek için Bakırköy sahil yolunu takip edebilirsiniz. Yine Marmara Forum’a gelen-giden minibüslerle de Veliefendi Hipodromu’na gidebilirsiniz.

Bu yazıyı yazmamın en önemli iki sebebinden biri Veliefendi Hipodromu’nun yakın zaman sonra bulunduğu yerden taşınacak olması haberi. Bir sembol, bir klasik daha veya adı her neyse değişimin kurbanı oluyor. Böylece mekanlar taşınırken olan anılara oluyor.  Umarım anılar ve mekanlar kıymeti bilinenlerden olur. Mu?

Bu arada diğer sebebime gelince, o da malumunuz atlar. Ama elbette onları yarışırken görmek, özgürce koştuklarını görmekle hiçbir zaman eşit olamaz.

Gazi Koşusu'nun yakın zamanlarda hayatını kaybeden efsane atı Bold Pilot
Gazi Koşusu’nun yakın zamanlarda hayatını kaybeden efsane atı Bold Pilot

Gün gelir de, bir gün imkan olursa Gazi Koşusu’nu yerinde izleyin derim. Ama demirlerin ardında “yürü be oğlum” diyerek:)

Günübirlik Kavala Gezi Rehberi

Selanik turlarının ekürisi, Osmanlı’nın Balkanlar’daki en önemli merkezlerinden ve Mehmet Ali Paşa’yla özdeşleşen, Yunanistan’ın Makedonya Bölgesi’ndeki Kavala yollarındayım şimdi de. Hemen karşı adam Thasos. Yani, Taşöz. Kavala’dan deniz yoluyla Taşöz’e ulaşılabiliyor. Sadece buraya değil Limnos, Chios, Samos, Rhodes, Kymi, Agios Konstantinos, Piraeus,  Patmos, Leros, Kalymnos, Kos, Mytilini ve Samothrace gibi birçok yere buradan gemi ile ulaşmak mümkün.

Neapolis antik kentinin devamı olan Kavala, beni çok güzel bir hava ve denizle karşılıyor.

Yunan alfabesi yardımı için Kavala’nın orjinal yazılışı: Καβάλα 

kavala

Kavala’ya Ne Zaman Gidilir?

Kavala’ya Aralık ayının sonunda gittim ve hava günlük güneşlikti. Zaten sanıyorum ki buralar çok soğuk olmuyor. Ya da ben soğuğu sevdiğim için bana normal geliyor. Ama yine de hava anlayışı benden çok farklı olanlara bile Kavala’nın şu havası gayet normal gelecektir.

Kavala’ya Nasıl Gidilir?

Selanik Yazısı‘nı okuduysak yola Kavala ile devam ediyoruz.

Kavala’ya gitmek için, Selanik’e giden otobüs firmalarını kullanabilir ya da araçla Edirne üzerinden Kavala’ya ulaşabilirsiniz. Eğer uçak ile gitmek istiyorsanız Kavala’ya 20 kilometre uzaklıktaki Büyük İskender Havalimanı‘na inip havalimanından kalkan otobüs ve bot seferleriyle Kavala’ya gidebilirsiniz.

Kavala’yla ilk göz göze geldiğimiz yer, buraya tepeden baktığım yerde oluyor.

kavala

Kavala’da gezilecek Yerler

Kavala Kalesi: Kavala’da iner inmez, Kavala Kalesi’ne çıkıyorum. Burası Panagia Tepesi’ndeki Bizans kalesi. Pazar günü Kavala’da olduğum için haliyle çoğu yer kapalı. Kavala, bir liman kenti olduğu için burayı daha ziyade sayfiye bir yer olarak düşünün. Bu yüzdendir ki buraya geldiyseniz sabah uyuyun, gece çıkın. Çünkü Kavala da tıpkı Selanik gibi gece hayatını doyasıya yaşayan bir yer.

Kavala’ya deniz tatili için gelmeyi düşünüyorsanız, denizi temiz ve kumsal. Yalnız benim gördüğüm sahil, yolun tam yanında olduğu için çok da güzel değildi. Belki daha gizli, kuytuda kalmış koylar ve sahiller vardır Kavala’da.

Kavala’nın merkezi caddesi, alışveriş dükkanlarının bulunduğu yer Belediye Binası’nın tam arkasında kalan yerde bulunuyor. Pazar günü olduğu için tüm dükkanların kapalı olması sebebiyle bu caddede oyalanmıyorum.

kavala

Kavala’nın sahil kısmındaki meydanında noel için ufak tefek kulübeler kuruluyordu. Bazısı açık bazısı kapalı olan bu kulübelerin açık olanlarında takılar ve şekerler satılıyor. Bunun dışında sokaklarda öyle noel hazırlıkları, süsler püsler yok. Bizim sokaklarımız daha ışıl ışıl kalıyor Kavala’nın noel sokaklarının yanında.

kavala

Daha sonra Dedeağaç, yani Alexandroupoli’de de göreceğim bu yelkenliler çok hoşuma gitti. Akşam olduğunda ışıkları yanıyor ve çok güzel bir manzara yaratıyor. Bu meydanda gördüğüm güzel şeylerden biri de açık hava buz pateni alanı. Çocuklar, gençler negzel paten kayıyor. Paten alanının olduğu bu yerde ayrıca çok da güzel müzikler çalıyor. Bir yerlerden kahve kapıp gelin buradaki banklarda oturun. Alın size bedava eğlence.

kavala

Kavala’da gezmeye vakit bulamadığım ama size gezmeniz için önerebileceğim bir yer de, arkanızı sahile döndüğünüzde caddede gördüğünüz bizim Unkapanı’ndaki kemerleri andıran kemerler olacak. Burayı gezerken kemerleri geçin ve biraz yürüyün. Bahsettiğim yol kenarındaki denize girilen sahil kısmından Kavala’nın panoramik manzarasını göreceksiniz. Tıpkı İtalya’yı andıran bu manzarayı görmeden gelmeyin derim. Eğer turla gittiyseniz, tur sizi buradan geçirecek ama fotoğraf çekmeye imkan bulamayacaksınız.

Tekrar limana doğru indiğimde, limanın sağ tarafına doğru bize hiç de olmayan bir tabelayla karşılaşıyorum. Ne mi? İşte şu;

kavala

#direnistanbul

Kavala’da görebileceğiniz tarihi yerler şöyle;

* Su kemerleri

* Merkezde bulunan Arkeoloji Müzesi

* Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Evi

* İmaret

Kavala Yemekleri?

Pazar olması sebebiyle alışveriş yerlerinin kapalı olduğu Kavala’da restoranlar ve kafeler açık. Kavala’da merakla kavala kurabiyesi satan yerler neresi diye düşünüyorsanız valla ben hiç görmedim. Kurabiye yerine bol bol börek gördüm. Neredeyse her sokakta yan yana birkaç dükkan börekçi var Kavala’da. Yemesem de lezzetli göründüklerini söyleyebilirim.

Selanik’te de adım başı karşıma çıkan Mikel Coffee, Kavala’da da var. Hep kalabalık olan bu kafe, Kavala’da sahile yakın bir konumda. Gidin, oturun Kavala’da bir kahve keyfi yapın.

Orea Mitilini (Η Ωραία Μυτιλήνη)

orea-kavala Kavala’da yemek yediğim tek yer liman tarafında, otobüs duraklarının olduğu yerde oldu. Burası Türkçe’yi çok iyi konuşan bir abinin ilgilendiği ve turların sıklıkla yemek için misafirleri getirdiği yer. Burada yediğim peynirli patlıcan, musakka ve kalamar üçlüsünden üçünü de beğendiğimi söyleyemem. Peynirli patlıcanın salata gibi gelmesini ummuyordum. Patlıcanı közleyip zeytinyağında ve bir salata tarzında getirdiler. Patlıcanın fiyatı 6 euroydu.

kavala-orea

Daha önce Molivos’ta yediğim ve bayıldığım musakka, burada beni hayal kırıklığına uğrattı. Tadı fena değil ama asla Molivos’taki musakkanın yanından geçemez. Musakka fiyatı 6 euro. Bu arada kullanılan kıyma, dana kıyma.

kavala-orea
Yunanistan’da kalamarlar, bizim bildiğimiz dilim dilim ve taratorla gelmiyor. Tarator isterseniz ekstra 3 euro verip almanız gerekiyor.  Fazla lastik gibi, ve eşek kalamarı diye tabir ettiğimiz halde gelen kalamarın fiyatı 8 euro.

kavala-orea

Nikiforos

nikiforos-kavala Kavala sahilinde bulunan bu kafe, önce beni yanındaki merdivenlerle kendine çekti. Rengarenk merdivenleri görünce elbette Fındıklı ve sonrasında rengarenk boyanan merdivenlerimiz aklıma geldi.

nikiforos-kavala

Kafenin içi de oldukça şirin. Kafe dediğin böyle olur abi dedirtiyor insana. Burada kendime bir frappe söyledim.Yunanistan’daysak frappe içmemek olmaz. Frappe’nin fiyatı 4 euro.

nikiforos-kavala

Kavala’dan dönerken yol üzerinde bir yerde duruyoruz. Burası Kavala kurabiyesi alacağımız yer. Her hafta bir Türk kafilesi geldiği için artık burası işi kapmış. Yılbaşı münasebetiyle içerisi çok güzel süslenmişti.

kavala

Burası demin de dediğim gibi işi kapmış, çünkü içerde demleme çay bile var. Çayla beraber herkese kurabiye ikram ediyorlar. Kurabiye dışında sakız reçeli, uzo gibi yöresel lezzetler de bulabiliyorsunuz. Buradan kurabiye almak istiyorsanız fiyatı 5 euro.

kavala
Kavala’dan dönerken İskece’ye (Xanthi), Gümülcine’ye (Komotini) ve Dedeağaç’a (Alexandroupoli) uğruyoruz. Buraları turla gitmemizden ötürü arabadan inmeden görüyoruz. İskece’yi arabadan gördüğüm kadarıyla pek sevemesem de Komotini ve Alexandroupoli için aynı şeyleri söyleyemem. Bir dahaki sefere muhakkak bu ikiliye gitmeyi düşünüyorum. Komotini, sokaklarındaki grafitiler sebebiyle benden ilk bakışta yüksek puanlar toplamayı başardı;

DSC06397

DSC06398

Komotini’den devam ettiğimizde bir sonraki durak olan Dedeağaç’ta kısa bir mola veriyoruz. Bu moladan aktarabileceklerim;

  • Limandaki Noa, gençlerin toplaştığı ve pazarları da açık olan bir mekan. Dımtıs dımtıs stayla.
  • Liman karşısında bir tatlıcı var, tatlıları güzel. Yolda yemek için kendime buradan bir tatlı aldım hemen. Frambuazlı cheesecake, fiyatı 2 euro.
  • Limanın sağında kalan fener, özellikle gün batımında muazzam fotoğraflık. Ben çekemedim, siz çekin.

İşte böyle canlar, dediğim gibi öylesine değil şöyle iki üç günlük Komotini&Alexandroupoli gezmesi yapmam şart. Ve son bir şey, tüm bu mutlu tablo içinde yürek sızlatan, sevdanın son vuruşunu yapan Kavala çıkışındaki KKTC kısmı kanlar içinde resmedilmiş “don’t forget cyprus” tabelası oldu. Fotoğrafını dahi çekmek istemediğim bu tabelanın ve dahi misallerinin artık bir son bulması dileğiyle. Elbette her ulus için…

Bir başka seferde görüşmek dileğiyle. Yolunuz daim olsun:)

Miras Gibi: Selanik

Ömrümüzden bir yıl daha geçerken, insan hayatta en çok neyle mutlu olur ve ömrünü en güzel nasıl yaşar sorularının cevabı yine yollara çıktı. İşte 2013’ün bitmesine iki gün kala, her Türk’ün hayatta bir kere görmesi gerektiğine inandığım, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu yer, İzmir timsali, 7 tepeli Selanik  izlenimleri. Üstelik noel arifesinde…

Yunan alfabesi yardımı için Selanik’in orjinal yazılışı: Θεσσαλονίκη

selanik

Yılbaşı Yaklaşırken Selanik

Selanik’e Aralık ayının sonunda gittim. Selanik’in sahili olduğu kadar havası da İzmir’e benziyor zira burada çok fazla kış yaşanmıyor. Öyle ki Aralık sonu olmasına rağmen hava günlük güneşlikti. Ayrıca akşamları da o kadar soğuk değildi.

 Selanik’e Nasıl Gidilir?

Selanik, Türkiye’ye çok yakın bir konumda ve Metro, Ulusoy gibi otobüs firmaları ile birlikte ETS Tur, Jolly Tur gibi firmaların da hafta sonu turları bulunuyor.

Yolculuk yaklaşık 10 saat sürdü.İpsala Sınır Kapısı’ndan geçerek Selanik’e doğru gideceğiz. Sınır kapısında çok fazla beklemedik. Saat 04.00 gibi sınırdan geçmemizin de buna katkısı olabilir. İpsala Sınır Kapısı’ndan çıkış mührü için otobüsten indik. Bir de dönerken Yunan sınırına geldiğimizde arabadan ineceğiz.

Meriç Nehri iki ülkenin sınırı. Sınırdan geçerken bir tarafta Türk, bir tarafta Yunan bayrakları dalgalanıyor. Değişik bir his bu.

Capsis Otel

capsis-otel

Selanik, binaları sebebiyle güzel bir şehirleşmeye mevcut değil. En güzel evler Türk mahallesinde kalmış. Bunun dışında, özellikle şehir merkezindeki yapılaşma adeta bir Yenibosna.

selanik

Capsis Hotel, hizmet ve konum açısından değerlendirildiğinde gayet iyi bir seviyede.  Selanik’in önemli caddelerinden biri olan Egnatia Caddesi’nde. Ve diğer önemli caddelerle şehir merkezine yürüyerek 5-10 dakika. Üç kişilik odada üç ayrı yatak var. Otel eski bir otel ama daha sonra yenilenmiş. Bu yüzden dışarıdaki manzaraya aldanıp içi de mi böyle diye düşünmeyin. Otelden çıkıp karşıya geçip sağa doğru gittiğinizde Çin mahallesine varıyorsunuz. Adeta bir Merter havasında olan bu mahallede Çinliler konfeksiyon mağazaları açmış seri üretim yapıyor.  Otelden çıktığınızda sola dönüp devam etmelisiniz. Bu yol zaten sizi bir çok merkezi noktaya bağlayacak.

Kahvaltı konusuna gelince, kahvaltısı fena değil. Yunanistan’da diğer Avrupa ülkelerine göre kahvaltı kültürü daha çok gelişmiş. Gelişmiş dediğim bize daha yakın yani. Peynir, zeytin, salatalık, domates, reçel bulabiliyorsunuz. Demleme çay tabii ki yok.

Selanik’te Görülecek Yerler

Adını Büyük İskender’den alan Selanik, yani Thessaloniki aynı zamanda Büyük İskender’in kızının adı. Şehrin adını Selanik olarak söylediğinizde Thessaloniki olarak düzeltiyorlar. Bu konuda epeyce hassaslar. Tarih boyunca eğlence ve tarihi bir konumda olan Selanik, bu özelliğini aynen korumakta.

Kastra, Bizans Surları: Otele uğramadan, hiç uyumadan, sabahın köründe kendimi Selanik Kalesi’nde yani Bizans kalesi surlarında buldum. Adeta İstanbul’un Yedikule’si.

selanik-kastra

Kalenin olduğu bu bölgede kaleden çok arka taraftaki mahalleleri gezmek gerekiyor. Kale çevresindeki mahalleler gerçekten fotoğraflık bir bölge ve evler bahsettiğim kötü şehirleşmeden uzak, eski köy evleri. Kimi Rum, kimi Osmanlı mimarisinden kalmış bu evlerin olduğu mahallerde gezmek için de vakit bulunuz.

selanik-kastra

Kalenin tam karşısında iki üç tane hediyelik eşya satan dükkan var. Bunlardan ilki az buçuk Türkçe bilen bir amca. Eğer magnet alacaksanız bu amcadan magnet alın. Diğer yerlerde 1.50-3 euro arasında değişen magnetler burada 1 euro. Fakat diğer şeylerden almanıza gerek yok, onları daha ucuza alacağınız yerleri söyleyeceğim.

Ayia Dimitri Kilisesiaziz-dimitri-kilisesi-selanikSelanik Kalesi’nden aşağı inip Aziz Dimitri Kilisesi’ne varıyorum. Kilise aynı isimli caddede bulunuyor. Yine aynı caddede Türk Konsolosluğu ve Atatürk’ün Evi de bulunmakta.

Kilise, bazilika, müze gezmeyi sevmiyorum bu yüzden kilisenin karşısındaki Lavazza Cafe’de oturup gezinin bitmesini bekliyorum. Ama yine de dayanamayıp içeri girip fotoğraf çekiyorum elbet. Çünkü burası Selanik’in en büyük, Yunanistan’ın ise ikinci büyük kilisesi.

aziz-dimitri-kilisesi-selanik

Aziz Dimitrios, anlatılanlara göre Hristiyanlık için canından olan biri. Daha dini inanç olarak Hristiyanlık yayılmamışken halkı Hristiyanlığa davet eden ve bu uğurda canını veren Aziz Dimitrios,  bu yüzden önemli bir konumda. Mezarı da bu kilisede bulunuyor Aziz Dimitrios’un. Ve yine anlatılanlara göre mezarından gelen sıvının kemiklere iyi geldiği söyleniyor. Kilisenin içini gezerken halılar dikkatimi çekiyor benim. Bildiğimiz bizim halılar çünkü. Osmanlı’dan etkilendikleri ve bu motifleri beğendikleri için kilisede bu halıların olduğunu öğreniyorum.

aziz-dimitri-kilisesi-selanik

 Daha önce böylesi devasa bir mumla karşılaşmadığım için fotoğrafını çekiyorum. Mumlar kadar farklı olan bir diğer şey ise insanların ibadet tarzı. Buraya gelen insanlar dua ettikten sonra duvarlardaki sembolleri öpüyor.

aziz-dimitri-kilisesi-selanik

Roma Hamamıroma-hamamı-selanikAziz Dimitrios Kilise’sinin alt katında yer alan Roma Hamamı görülmeye değer bir diğer tarihi yapı. Ben bu yer altı yapılarını dolaşmayı bayağı seviyorum galiba. Çünkü hem çok egzotik hem de serin.

Atatürk’ün Evi

atatürkün-evi

 Kiliseden çıkıp aynı cadde üzerindeki Atatürk’ün Evi’ne gidiyorum. Dediğim gibi Türk Konsolosluğu da burada bulunuyor. Sokakta polis bulunan tek yer de burası. Bu arada evi gezmek ücretsiz. Atatürk’ün Evi, Selanik’e gelen her Türk’ün Selanik’e gelme amaçlarının başında yer alıyordur muhtemelen. Benim de öyleydi. Müthiş bir heyecan duyuyordum burayı görmek için. Ki zaten nasıl heyecanlanmam. Atatürk’ün doğduğu evi görmekten bahsediyorum.

atatürkün-evi

Evi görmeye ilk katından başlıyorum. Bu katta Atatürk’ün çocukluğu, ailesi ve öğrencilik hayatına dair bilgilerin olduğu tablolar,  girişin sol kısmında ise mutfak bulunuyor. Atatürk’ün hayatından kesitleri yayınlayan bir de slayt dönüyor. İkinci kata çıktığımda ise artık duvardaki tablolarda Atatürk’ün siyasi hayatının anlatıldığını görüyorum. Bu katta ise evin banyosu ve gören herkesin göz yaşlarını tutamadığı Atatürk’ün bal mumundan heykeli yer alıyor.

atatürkün-evi

Evet, bu kadar canlı, bu kadar gerçeğe yakın bir heykel beklemiyordum. Gördüğümde hemen ağlayacağımı da tahmin etmiyordum. Bu yüzden oda kalabalıkken içeri girmedim. Diğer odalarda dolaştım. Odaya, herkes oradan çıktıktan sonra girdim. Artık rahattım. Ve baş başaydım.

Atatürk’ün Evi’ne gitmeden önce hayalimde onun yattığı yatağı,  yemek yediği tabakları, giydiği pijamaları, çocukken okuduğu kitapları görmek vardı. Ama ne yazık ki bunların hiçbirini göremedim. Çünkü Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, bu evden çıktıktan sonra evde birçok kişi oturmuş. Bu yüzden Atatürk’e dair hiçbir eşya evde mevcut değil. Eski halinde evde eşyalar varmış ama yeni düzenlemeyle artık onlar da yok.

atatürkün-evi

Ev için söyleyeceğim bir diğer şey ise, evin yeni düzenlemeyle beraber çok fazla müze gibi duruyor olması. Duvarlarda sadece tablolar var. Bunun dışında temsili bir mutfak ve banyo. Evi gezerken görmekten mutlu olduğum tek şey heykel oldu. Evden çıktıktan sonra dışarıda bir ağaç selamlıyor beni. Bu ağaç Atatürk’ün çocukluğundan kalma bir ağaçmış. En yakın arkadaşları, sırdaşları ağaç olanlara gelsin bu fotoğraf.

atatürkün-evi

Beyaz Kule

beyaz-kule-selanik Selanik’in simgesi, her ne kadar rengi beyaz olmasa da adı Beyaz Kule olan bu yapı sahil şeridi boyunca her yerden görünüyor. Kulenin önemi elbette Osmanlı Dönemi’nde inşaa edilmiş olması. Adının beyaz olması ise, Balkan savaşlarından sonra şehrin Yunanistan’a geçmesi üzerine  kulenin beyaza boyanmış olmasından geliyor. Kulenin içi ise ziyarete açık.

Diğer önemli yapıları da sıralayacak olursak;

* Yeni Hamam
* Bey Hamamı
* Hamza Bey Camii
* Alaca İmaret Camii
* Aya Sofya Kilisesi
* Arxaia Agora (Eski Agora)

Aristoteles Meydanı aristoteles-meydanıSelanik’in merkezi ve meşhur meydanı Aristoteles. Aynı isimli bir de üniversiteye sahip Selanik’i gezmeye bu meydanla başlıyorum. Yıl başına iki gün kala meydan cıvıl cıvıl ve rengarenk. Çocuklar ve de ruhu çocuk kalanlar için ufak kulübeler yapılmış. Bu kulübelerde noel babayla fotoğraf çektirebilir, kurabiye ve resim atölyelerine katılabilirsiniz. Ayrıca meydanda eskiden mahallelerde kurulan atlı karıncadan vardı. Yazları gelip kışları giden o atlı karıncalar.

selanik

Yunanistan’ın kültürü bizimle gerçekten aynı. Öyle ki Aristoteles Meydan’ında mıyım Eminönü’nde miyim belli değil.Sokakta martılara yem atan var. Simitçi, sahlepçi, kestaneci var. Yılbaşı çekilişi satan piyangocu esnaf bile var. Meydan, akşamları da hareketli. Sabah meydanda gördüğüm çoğu şey akşam olunca ışıl ışıl oluyor.

aristotales-meydanı

Bu meydan üzerinde oturup soluklanabileceğiniz çok güzel yerler var. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Selanik tam bir pastane cenneti. Pastane ve fırınlara düşkün biriyseniz euroları burada bırakacaksınız demektir. Üstelik delice lezzetli şeyler bunlar.

Agora Modiano

20131228_123157  Atistoteles Meydanı üzerinde sol tarafta kalan Agora Modiano adeta ve adeta Mısır Çarşısı. Burası yarı kapalı bir çarşı ve içerde balıkçı, kasap, şarküteri, hediyelik eşya dükkanları var.

agora-modiano

Agora Modiano, Selanik’te sevdiğim yerlerden biri oldu. Biraz Eminönü, biraz Nevizade, biraz Kadıköy balık pazarı havası var burada. Sadece alışveriş için değil bir şeyler yiyip içmek için de tercih edilebilecek bir yer Agora Modiano. Çünkü içeride meyhaneler mevcut. Mirovolos Smirni (Hoş Kokulu İzmir), To Meteoro Vima tis Garidas (Karidesin Geciken Adımı) önereceğim lezzetli mezeleri olan iki mekan. Ayrıca burada hediyelik eşyaları daha uyguna bulabiliyorsunuz.

Egnatia Caddesi: Roma’dan İstanbul’a uzanan en önemli ticaret yolu olarak yapılan bu cadde hala ticaretin en önemli yeri konumunda. Belki o yüzden biraz Mahmutpaşa havası var burada. Bu cadde üzerindeki dükkanlar turistik değil. Cadde üzerindeki önemli tarihi yapı ise Hamza Bey Camii. Dediğim gibi otel bu cadde üzerinde. Ve bu cadde merkeze oldukça yakın.

Ermou Caddesi: Sanırım Yunanistan’ın her yerinde bir Ermou Caddesi var. Bu cadde daha önce nerede karşıma çıkmıştı? Evet, Midilli‘de. Ermou Caddesi de Yunanistan’ın merkez caddelerinden biri. Cadde üzerinde dükkanlar ve yemek yerleri mevcut.

Tsimiski Caddesi: Selanik’in alışveriş caddesi burası. Bağdat Caddesi, Nişantaşı stayla. Zara, Bershka, Accessories gibi birçok tanıdık mağaza bulunuyor. Ayrıca kaliteli ve güzel yemek yerleri de bu cadde üzerinde.

Nikis Ave Caddesi: Tsimiski Caddesi’nden sahile doğru indiğinizde sıra sıra cafelerin yer aldığı yer burası.

Selanik’in Cafeleri, Pastaneleri ve Restoranları

Terkenlis Pastanesi‘nin Paskalyaları

terkenlis-pastanesiAristoteles Meydanı’nın sağında kalan Terkenlis Pastanesi, Selanik’in en meşhur pastanesi. Eğer bir şeyler almak istiyorsanız kasadaki kuyruğu görünce vazgeçmeyi düşünebilirsiniz. Bunu yapmayın. Kuyruk da olsa bekleyin. Paskalyayı çok seven biri olarak buranın paskalyalarının ne denli güzel olduğunu öğrenmiştim. Ama pastanenin nerede olduğunu hiç araştırmadım. Ve size şunu söyleyebilirim ki, burayı meydandaki çörek kokusunu takip ederek buldum. Pastaneden almanızı muhakkak tavsiye edeceğim şey elbette paskalya. İki çeşit paskalya var. Biri bildiğimiz tipte diğeri yuvarlak ekmek gibi duran tipte. Ben bilindik tipte olan paskalyadan aldım. Üstelik de 3 tane. Paskalyaların tanesi 6.30 euro. Sıcacık ve inanılmaz lezzetli paskalyalar ve diğer tatlılar ile Terkenlis, nazarımda Selanik’e tekrar gitme sebebi.

Cookie Man’in Çikolatalı Kurabiyeleri

cookie-man-selanik

 Ayasofya’nın karşısındaki bu pastaneden sıcak sıcak çikolatalı kurabiyelere denk geldiğinizde alın derim ben. 5 kurabiye 4 euro.

Plaisir‘in Çikolatalarıplaisir-selanikAristoteles Meydanı’ndaki bu cafe Türkçe menüsü olan ve içerisi masal diyarı gibi olan şirin bir dükkan. Sanırım o gün noel yemeği falan vardı, bayağı eş dost çoluk çocuk toplaşmış kalabalık masalarda sohbet muhabbet halindelerdi. Burada kendime greek coffee söyledim. Greek coffee bildiğimiz Türk kahvesi. Kahvenin yanında kurabiye ikram geldi. Greek coffee fiyatı 3 euro.

Selanik gece yaşayan bir şehir. Burada gece geç başlayıp geç bitiyor. Saat dokuzdan önce çoğu mekan bomboş. Kafeler  ve  fast food yerleri dışındaki mekanlara dokuzdan sonra geliyor insanlar. Bu mekanlar ise tahmin edebileceğiniz gibi meyhane ve barlar. Bu arada Yunanistan’da taverna lafı her lokanta için kullanılır. Yani taverna bizim bildiğimiz anlamıyla sazlı sözlü yer demek değil.  Selanik gece hayatı, meyhane ya da bar tarzlarında. Dileyen meyhaneye gidip buzuki, gitar, klarnet dinliyor dileyen ise daha lüks ve clup mekanlara akıyor. Gece hayatı için en harika yer ise Zythos28 dünya ülkesinin birasını üstelik bunun 8, 9 tanesini draft halinde bulabileceğiniz bir yer. Ve oldukça ucuz.

Benim bir gecem olduğu için bunu Selanik’in meyhanelerinin toplandığı Ladadika Bölgesi‘ne giderek bir meyhanede geçiriyorum. Ama aklımda Yunan clupları kalmış durumda. Yeri gelmişken kısa bir Ladadika tarifi vermem gerekirse: Tsimiski Caddesi’nin sonunda, limanın arkasında bir bölge olan Ladadika, büyük ve beyaz Alpha Bank’ı sağınıza aldığınızda karşınızda kalıyor.

1901 Restoran’ın Mezeleri

20131228_204723

Selanik’te iyi yemek ve buzuki eşliğinde Yunan müzikleri dinlemek için gittiğim yer 1901 Restoran oldu. Akşam üstü gelip rezervasyon yaptırmanız iyi olur.  Ve rezervasyonunuzu giriş kattan yaptırın. Üst katı olan bir mekan olduğu için gürültüden aşağıdaki müziği duyamıyorsunuz. Daha önce Yunan yemeklerinden bir çoğunu tattığım için artık ufak tefek mezeliklerle içecek söylüyorum kendime. Burada da farklı bir peynir söyledim masaya. Bu peynir, sarı peynir olarak bilinen ve tadı isli olan metsovo peyniri. Çerkez peynirini andıran bir peynir bu.

1901-restoran-selanik

İs tadı olan peynirler çoğunlukla şarap yanında tavsiye edilen peynirlerdir. Ben de bu peynirlerin yanına iki farklı şarap söyledim. İlki Yunanistan’ın meşhur sarı şarabı Malamatina, diğeri ise Kehribari.

1901-restoran-selanik

1901-restoran-selanik

2 peynir, 2 şarap, bir cola ve bir cacikiye toplam 24 euro ödedim. Hesabın ardından masaya revaniye benzeyen bir tatlı gönderdiler. Restoran, Selanik’in iyilerinden. Tavsiye olunur.

Selanik’te Nereden Alışveriş Yapılır?

Gittiğim yerlerde alışveriş yapmam. Sadece hatıra olsun diye ufak tefek şeyler alırım ya da tadını çok sevdiğim yiyeceklerden eve getiririm. Ama asla orada yediğim tadı alamam o başka. Selanik’te alışveriş için çok çeşitli yerler var. Bunlardan biri daha önce söylediğim gibi Tsimiski Caddesi. Ayrıca Selanik’te iki avm var. Bu avm’ler kapıları açık avm’ler . Yani bildiğimiz avm binası gibi değil.

selanik

Giyim dışında hediyelik eşyalar için Agora Modiano ve Kapani Çarşısı’nı da ziyaret edebilirsiniz.  Sembolik hediyeliklerden en güzeli, Selanik’teki dükkanlarda gördüğüm heykeller oldu.

selanik

Ya da yeni yıla pür-i pak girelim diye sabun da alabilirsiniz ama bu sabunların her biri bir tanrıya ait ve üzerlerinde hangi tanrı varsa onun magneti var;

selanik

Tabii buralara kadar gelmişken uzo almamak da olmaz. Aşağı yukarı hemen her yerde fiyatlar aynı, elbette markasına göre. Söz uzoya gelmişken Selanik’te çok fazla Barbaranni markalı uzoya rastlamadım. Hele ki uzonun bence şahı olan Barbaranni Afrodit’e hiç rastlamadım. Bu uzoların hası gerçekten Midilli’de.

20131229_131433