İstanbul’un Yürüyüş Rotaları: Ayvansaray Eminönü Hattı

İstanbul’un Yürüyüş Rotaları: Ayvansaray Eminönü Hattı

İstanbul’un metro, otobüs ve metrobüs hatlarını ezberleyen yurdum insanının her gün beşyüzelliikikere geçtiği yerlere bir turist edasıyla bakması bence de mümkün değil. Önünden geçtiğimiz birçok tarihi yer, evet her gün önünden geçtiğimiz için sıradanlaşıyor. İstanbul’u bu yüzden ‘şekerim ben dededen İstanbulluyum‘ diyebilenlerimiz dahi belki İstanbul’u doğru dürüst gezmemiştir. Ya da sık sık seyahat eden ben ya da sen, ülkedeki güzelliklerin farkına varabildiğimizde ‘burada böyle bir şey mi vardı’ demişizdir istemsizce. Bu yüzden İstanbul’un yürüyüş rotalarını çıkartıp, bu rotalar üzerindeki İstanbul’un gezilecek yerlerini gezmeye başladım vakit buldukça. Ayvansaray’ı başlangıç noktası Eminönü’nü de bitiş noktası yaptığımız hat boyunca görülecek yerler kilise ve cami odaklı olup, bazı kiliselere özel izinle girilmesi gerekiyor. Bunu da sevgili arkadaşım Erdem Gürses sayesinde hallediyorum.

Turist gibiyiz ama halkız tabii, değişmeyen tek şey metrobüs. Ayvansaray’a gitmek için metrobüse biniyor ve bundan başka ulaşım aracı kullanmıyoruz. Ayvansaray’dan Eminönü’ne yürüyeceğiz ve ilk durağımız olan kilisemize doğru yol alıyoruz.

Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması

meryem-ana-ayazmasıAyvansaray’dan Balat’a doğru sahil hattı boyunca yürüyorum, Balat’a doğru giderken sağa dönüş gösteren Ayvansaray tabelasından içeriye giriyorum. İşte hayatımda ilk kez gördüğüm Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması orada bulunuyor. Erdem’i oturduğu çayhaneden çekip kurtarmaya çalışıyorum, gezginin mazotu çay olmuş haberimiz yok. Son yudumunu da almasıyla kiliseye doğru gidiyoruz. İlk olarak Natalie ile tanışıyoruz. Natalie kilisenin daimi çalışanı. Ama biz oraya gittiğimizde dolma sarıyordu o ayrı. İki lafın belini kırıyoruz, Natalie’yi pek seviyorum, ayrıca dolmalarda gözüm kalıyor. Kızım biz tarih için geldik dolma için değil diyorum ve başka görevli bir abi ile kilisenin içine giriyorum. meryem-ana-ayazmasi

Şunu biliyorum, ayazma demek su demek. Ortadokslar su buldukları yerlere kilise yapar bu yüzden ayazma olan her yerde su vardır ve orası Ortadoks’lara aittir. Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması’nın içerisindeki 1500 yıllık sarnıçtan -kaynağı belli olmamakla- su gelmekte. Ve bu suyun da kutsal olduğuna inanılmakta, öyle ki bu su ibadetler ve ayinlerde kullanılmakta. Kilisenin görevlisinden bir şişe kutsal su hediyesi de aldım. Henüz içmedim ama kutsal su diye zor zamanlar için saklıyorum. İşte bahsettiğim bu kutsal suyun bulunduğu yerde ise lahiti andıran mermer bir kısım var. Üzerinde Palindromik olarak Yunanca ”Sadece yüzünü değil, günahlarını da yıka” yazıyor; yani tersten okunduğunda da aynı manaya geliyor.

Şu an Ayvansaray’da bulunan Panayia Vlaherna Meryem Ana Ayazması aslında bundan yıllar yıllar önce Blakhernai Kilisesi olarak aynı yerde kuruluymuş. Fakat doğal afetler ve yangınlar yüzünden kilise yıkılmış ve 1960 yılında tekrar yapılmış. Kiliseyi geziyor, duamızı ediyor ardından tekrar Natalie’ye uğruyoruz. Hayır dolma için değil tabii ki. Çünkü aslen Antakya’lı olan Natalie bize Antakya usulü kahve ve kurabiye ikram ediyor. 40 yıl hatrımızı da yanımıza alarak yola devam ediyoruz.

Cibali Karakolu

Hani Balat’ın sahil kesiminde bir cafe vardır, ismi Nevi Cafe’dir. İşte o cafe bir zamanların meşhur Cibali Karakolu idi. Sahil hattını takip ettiğimde, Ayakapı tarafındaki sur kapısını görüyorum. Bu kapıdan içeri girin ve sağ tarafa dönüp yürüyün. İstanbul’un en mükemmel sokaklarından biri burası. Yaklaşık 50 metre sonra da Ayakapı karşılayacak sizi.

Ayakapı Kapısı’nın yanında bir türbe görülür. Bu türbe, Fatih Sultan Mehmed’in Sekbanbaşısı Abdurrahman Ağa’nın türbesidir. Türbenin yanındaki bina ise Sultan 2.Mahmut döneminde yeniçeri karakolu olarak yaptırılan ve Cumhuriyet sonrasına kadar karakol olarak kullanılan tarihi Cibali Karakolu’dur. Tarihindeki yeniçeriler ve silah deposu geçmişinin yanı sıra Türk Tiyatrosu’nun en kral oyunlarından biri olması da bu noktayı özel kılıyor.

Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi

aya-nikola

Ayvansaray’dan Balat’a doğru geldiğimizde Balat’la Fener arasında, Haliç kıyısında yer alan bir kilise ile karşılaşıyorum. İsmi, kaldırımla aynı seviyede olduğu için yine önünden geçip giderken göremediklerimden. Ve yine izinsiz içeriye girmek mümkün değil. Erdem zile basıyor, zaten kilise çalışanları onu tanıdığı için kapıyı açıyor. İçeriye böyle girebiliyorum. Aya Nikola, İstanbul’un en etkileyici ve farklı kiliselerinden biri. En belirgin özelliği ise iç kapısının üstünde yer alan kristallerle bezenmiş gemi maketi bulunması. Bu geminin içinde Hagios Nikolaos ile bir yaşlı, dört genç balıkçı bulunuyor. Kiliseyi farklı kılan özellik ise, adeta bir tünelden geçer gibi gidilen ve mahzeni andıran kısmı. Bu kısımda kilisenin yapıldığı yıldan kalma bir ibadethane bulunmakta. Fotoğrafını çekmek yasak olduğu için -ki iznim vardı- yine de çekmek istemedim.

Bulgar Sveti Stefan Kilisesi

bulgar-kilisesi

Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi’nin hemen karşısında bulunan Sveti Stefan Kilisesi uzun yıllardır tadilatta olması nedeniyle gezilemiyor. Sahil hattı boyunca bu da neyin nesidir diye soranlara kendisi Bulgar Kilisesi’dir.

Fener Rum Patrikhanesi

fener-rum-patrikhanesi

Sıklıkla kırmızı bina olanını Fener Rum Patrikanesi sansak da aslında patrikhane bu beyaz bina. Kanlı Kilise olarak adlandırılan bina ise Fener Rum Lisesi. Dünyada Constantinopolis Ekümenik Patrikhanesi olarak anılan bu bina. Fener Rum Patrikanesi 6. yüzyıldan beri Ortodoksluğun merkezi kabul ediliyor. İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne bağlı olan bu binanın inşası 1836 yılında başlamış. fener-rum-patrikhanesi

Haliç’in hemen başladığı yerde -yani doldurulmadan önce aslında hemen deniz kenarına denk geliyor- tarihi deniz surlarında bulunan kilisede Bizans dönemine ait mozaikler ve kutsal emanetler görülebilir. Hatta içlerindeki 5. yüzyıldan kalan patrik tahtı, Hz. İsa’nın Kudüs’te kırbaçlandığı kabul edilen bir sütun ve üç azizeye ait tabutlar da kilisede bulunan değerli eşyalar arasında.

Fener Rum Lisesi

İşte geldik o meşhur kırmızı binaya. İstanbul’da faaliyet gösteren çok az sayıda kalmış Rum eğitim kurumlarından biri olan Fener Rum Lisesi, mimari olarak ‘bu insanlar bunu buraya nasıl yapmış?’ dedirtiyor. İstanbul’un en görkemli binalarından biri olan Fener Rum Lisesi, 1881’de mimar Dimadis tarafından inşa edilmiş. Fener Rum Lisesi’nde okutulan dersler teolojik ağırlıklı, antik ve çağdaş felsefe, klasik filoloji ve edebiyattı. Ardından bu derslere klasik filoloji ve pedogoji eğitimi veren bölüm eklendi. Kuş bakışı görünümü bir kartalı andıran Fener Rum Lisesi’nin arsası, okul mezunu Moldovya Prensi Dimitri Kantemir aittir.

Rezzan Has Müzesi

Kadir Has Üniversitesi’nde bulunan Rezzan Has Müzesi’ne uğramamızın nedeni hem müzedeki Urartu Dönemi takı koleksiyonunu görmek hem de restorasyon aşamasında olan yeraltı surlarına bakmak. Evet yine özel izinli ve fotoğrafsız. Söyleyebileceğim tek şey; İstanbul’un altında, daha güzel bir İstanbul var. (İnşaatçılar bu kısımda gözünü kapayabilir mi lütfen)

Ahi Ahmed Çelebi Camii

ahi-çelebi-camii

Eminönü’nde bulunan ve genelde önünde otobüs beklediğimiz ya da bir şekilde geçtiğimiz Ahi Ahmed Çelebi Camii’yi önemli yapan 3 şey var. İlki, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in maneviyatta sabah namazını kıldığı ve kıldırdığı camii olarak bilinmesi. İkincisi, Evliya Çelebi’nin ünlü seyahat rüyasını gördüğü cami olması. Üçüncüsü ise 1539 ve 1653’te çıkan yangınlardan sonra harap olmuş ve bu ikinci yangınından sonra Mimar Sinan tarafından tamir edilmesi.

Bekri Mustafa Türbesibekri-mustafa

İstanbul Kanatlarımın Altında’yı izledin mi diyor Erdem. Herhalde diye cevap veriyorum. O zaman Bekri Mustafa’yı biliyorsundur diye devam ediyor. Evet, rahmetli Savaş Ay oynuyordu. Peki bunun onun türbesi olduğunu ve ona neden türbe yapıldığını biliyor musun diyor. Zor yerden sordu. Bekri Mustafa, IV. Murad döneminde yaşamış; hazır cevap, nüktedan, aileden zengin ama kendini içkiye vermiş biri. IV. Murad’ın içki yasağı getirmesiyle şehri korku ve panik kaplamış, içki içen herkesin kellesi tez vurulmuş. Bu yasağa bir tek Bekri Mustafa uymuyormuş. Namı dilden dile yayılmış, içki içtiği padişaha kadar ulaşmış. İçkinin yasak olduğu ve fakat yaşadığı döneme ayyaşlığı ile damgasını vurmuş Bekri Mustafa, toplumun hoşgörüsü ile evliya lakabını kazanan isim de olmuştur aynı zamanda. Peki ne alaka?

bekri-mustafa-241 yaşında ölen Bekri Mustafa, vasiyeti üzerine Eminönü’nde şimdiki Ahi Çelebi Camii’nin o zamanlar arka taraflarındaki meyhanelere yakın bir yere gömülmüş. Fakat gömüldüğü yıllarda orası bir deniz kenarı iken gel zaman İstanbul, açık bir otoparka dönüşmüş ve Haliç’in kıyı şeridinin bir kısmına otopark yapılmış. Lakin bir minik kulübe varmış otopark alanının içinde…İşte arabayı önüne koyduğumuz,  İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin arkasında; Tarih Vakfı’nın duvarına bitişik olan o kulübede ayyaş ama türbesi bulunan Bekri Mustafa yatmakta.

Yeni Camii
yeni-cami

Yeni Camii, diğer ismiyle Valide Sultan Camii (Aksaray’daki camii de bu ismi taşımakta) 1597 yılında Safiye Sultan’ın emri ile yapılır. Bu yüzden de İstanbul’da Osmanlı ailesi tarafından yaptırılan büyük camilerin son örneğidir. Türk mimari örnekleri içinde yapımı en uzun süren cami olarak bilinir. Çokça kez mimar değişikliğine uğramış ve nihayetinde  IV. Mehmed zamanında bitirilebilmiştir. Onu gören herkes ne kadar heybetli durduğunu hemen fark eder. Çünkü mimarisinde ilk dikkati çeken şey Yeni Camii’nin heybetidir. Nedeni, kubbelerinin yüksek yapılması ve yan cephelerinin revaklı oluşu. Benzer bir mimariyi Mimar Sinan’ın Şehzade Camii ve Sedefkar Mimar Mehmed Ağa’nın Sultanahmet Camii kubbelerinde görürüz. Fakat Yeni Camii’deki fark, kubbenin piramidi andırır şekilde yükselmesidir ve bu ana kubbeyi dört fil ayağının taşımasıdır. Bu tarzıyla benzerlerinden ayrılır.yeni-camiiAslında Yeni Camii’nin merdivenlerinden direkt denize girilebilirdi. İstanbul eğer doldurulmuş olmasaydı. Çünkü Yeni Camii, yapıldığı ilk yıllarda deniz kenarına inşa edilmişti. Konum olarak ‘denize sıfır’ denilen o betimlemeye uyuyordu. Fakat denizler doldurulmaya başlanınca şimdiki görünümünü aldı. Yine de, her haliyle güzel elbette.

 

Kapalıçarşı

kapalicarsi

Nasıl başlamıştık bu yola, İstanbul’u turist gibi gezecektik. O zaman kaçınılmaz son tabii ki Kapalıçarşı oluyor. Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerinin tam ortasında yer alan İstanbul’un en turistik ve en eski ile büyük çarşısı olan Kapalıçarşı, yılda 91 milyon turist ile dünyanın en fazla ziyaret edilen turistik mekanları arasında yer alır. Kapalıçarşı’nın kuruluşu Fatih Sultan Mehmet’in çarşının inşaatına başlandığı yıl olan 1461’e denk gelir. Büyük olan asıl çarşı ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından ahşap olarak ve mimari olarak bütün dükkanların genişliği aynı olacak şekilde yapılmış. Her sokak ise o işin ustalarına özel olarak verilmiş. Yani bir sokakta komple yorgancı, diğer sokakta komple kunduracı gibi. Bu yüzden günümüzdeki Kapalıçarşı’da sokak isimleri fesçiler, yorgancılar olarak kalmıştır.

Kantarcılar Caddesi

Eminönü’nden 567878 kere geçmiş olup da bu caddeye nasıl girmemiş olabilirim bilmiyorum. Olaylar tamamen internette kahve değirmeni almak isterken kendimi burada bulmamla gelişti. Kantarcılar Caddesi, her türlü zanaatin yer aldığı bir cadde. Demirci, bakırcı, çelikçi, şekerci…Offline hepsiburada.com yani öyle anlatayım. Ben de kahve değirmeni almak isteyince Tarihi Değirmenci Sözen’in yolunu tuttum. Hafta içi 18.00’a kadar açık olan Tarihi Değirmenci Sözen’de kahve değirmenleri 55 TL’den başlıyor. Dükkan pazarları kapalı. Kantarcılar Caddesi’ni dümdüz yürüyünce de Unkapanı’na varılıyor. Oradan da ver elini Tarihi Unkapanı Pilavcısı.

Bunlar da ilginizi çekebilir:

 

9 thoughts on “İstanbul’un Yürüyüş Rotaları: Ayvansaray Eminönü Hattı

    1. Yavuz Bey merhaba, yorumunuz için çok tesekkur ederim. Anlamını bilmiyordum gerçekten, bilgi için de ayrıca teşekkürler.

      Sevgiler.

    1. Merhaba,

      Çok teşekkür ederim mesajınız için. Ben de öyle düşünüyorum, yaşadığımız şehri henüz bilmiyoruz bir de büyük resim Türkiye’nin geneli var bunun içinde.

      Yazınızı okudum ve çok beğendim. Siteyi de çok beğendim. Yakından takip edeceğim sizleri:)

      Görüşmek dileğiyle
      Sevgiler

  1. Geri bildirim: Dijital Seyahatname

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir